Connect with us

Öne Çıkanlar

10 ekim katliamı davasında polis, Işid’lileri de kendi imzasını da hatırlamıyor

Published

on

10 Ekim 2015’te 101 kişinin öldüğü Ankara Tren Garı katliamı davasında “tanık” olarak dinlenen dönemin Gaziantep Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Beyazıt Bestami Duman, müşteki avukatların Antep’teki IŞİD yapılanması, katliamdaki ihmallere ilişkin kritik sorulara “bilmiyorum, hatırlamıyorum” diye yanıt verdi. Ankara Savcılığının yürüttüğü Gar soruşturmasında çok sayıda şüphelinin olmasına karşın sadece 36 zanlının hangi birim tarafından belirlendiğini ısrarla gizleyen Duman, Gar soruşturması fezlekesinin altındaki imzasını dahi “hatırlayamadı.” Davasının görülmesine Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Olay tarihinde Gaziantep Emniyeti TEM Şube Müdür Yardımcısı olan Beyazıt Bestami Duman ile o tarihte İstihbarat Şube’de görevli başpolis memuru Tahir Sarışık “tanık” olarak dinlendi.

Katliamcıları ihbar etti

Cumhuriyet Gazetesi’nden Alican Uludağ’ın haberine göre davanın tutuklu sanığı olan ve Gaziantep’t e emlakçılık yapan Suphi Alpfidan, savunmasında 10 Ekim’den önce katliam organizatörü Halil İbrahim Durgun’a bağlı IŞİD’lileri emniyete giderek TEM ve İstihbarat Şube’ye ihbar ettiğini, IŞİD’in ev ve depo kiralamaya çalıştığını anlatmıştı. Mahkeme de, bu ifade üzerine söz konusu iki emniyetçiyi çağırmıştı. Tahir Sarışık ifadesinde Suphi Alpfidan’ı tanımadığını ve ilk kez gördüğünü söyledi. Alpfidan da ihbarı yaptığı istihbaratçının Sarıışık olmadığını söyledi. Bir avukatın “Basında IŞİD’in Antep’te bazı mahallelerde etkin olduğu yazılı. Siz biliyor musunuz bu mahalleleri” diye sorması üzerine Sarışık, “Antep’te bazı mahallelerde yoğunlaştığını biliyorum. Genellikle varoş mahalleler. Bunlar Karşıyaka, Çıksorut mahalleleri” karşılığını verdi.

Emlakçıyı tanımadı

Daha sonra tanık kürsüsüne çağrılan Duman da Alpfidan’ı tanımadığını söyledi. Duman, TEM’in istihbarat çalışması yapmasının yasak olduğunu, kendilerinin operasyonel birim olduğunu kaydetti. Duman’ı gördüğünü ve TEM Şube müdürü olarak kendisini bildiğini söyleyen Alpfidan ise “Neden beni tanımıyor, gerçeği neden ortaya çıkarmıyorlar, o IŞİD’liyi neden koruyorlar? Nasıl bir tiyatronun içindeyim. Kendisini gördüm…” diye konuştu. Tekrar sorulan Duman ise Alpfidan ile görüşmediğini tekrarladı.

Sanıkları da hatırlamadı

Müşteki avukatı Ahmet Özel, Bestami Duman’a başta davanın sanıkları olmak üzere çok sayıda IŞİD’linin adı ile bazı olayları sordu. Duman’ın ise sorular soruların büyük bölümüne “bilmiyorum, hatırlamıyorum” diyerek yanıt vermekten kaçınması dikkat çekti. Duman, altında imzası bulunan bazı evrakdaki olay ve kişileri de hatırlayamadı.

Tipinden anlıyoruz

Avukat Murat Kemal Gündüz, bazı IŞİD’lilerin Antep’te özel hastanelerde tedavi edilmesine ilişkin fotoğraflar göstererek, “Bunlar tedavi edildikten sonra tekrar sınırdan Suriye’ye geçti. Bunlara neden izin verildi” diye sordu. “ÖSO’cu mu örgütçü mü” diyen Duman, “ÖSO başka, örgüt başka. ÖSO’cu ise tedavi edilir. Sonra sınır dışı ederiz. Başka örgütse ona göre muamele yaparız” yanıtını verdi. Gündüz’ün “Nerden biliyorsunuz hangi örgüt, beyan yeterli oluyor mu” sorusu üzerine Duman, “biz anlıyoruz tipinden tavrından” dedi. Duman, IŞİD’in terör örgütü kabul edilmesinin ardından bununla gerekli mücadelenin yapıldığını belirtti.

Neden bilgi saklandı

Avukat Senem Doğanoğlu ise Gar soruşturması kapsamında Gaziantep Emniyeti’nin Ankara Savcılığından bilgi saklamasına ilişkin sorular yöneltti. Doğanoğlu, Gar dosyasında 36 sanığın olduğunu, ancak 1 Mayıs 2016 Gaziantep Emniyeti saldırısıyla ilgili şüpheli 102 sanığın da 10 Ekim katliamıyla bağlantılı olduğunu belirterek, “Gar dosyasında 36 sanığı kim, neye göre belirledi, neden diğer kişiler yok” diye sordu. Duman ise ısrarla 36 sanığın Gaziantep’de hangi birim tarafından belirlendiğine yanıt vermekten kaçındı, “her birimin çalışması oldu” dedi.

Soruşturma açılsın

Tanıkların ifadeleri sonrasında söz alan Avukat Ahmet Özer, Gaziantep Emniyeti’nin Gar soruşturmasında Ankara’ya göndermediği çok bilginin olduğunu belirterek, “Bilgi saklandığı açık. Antep Emniyeti’nin sisteminde cihatçı listesi var. Ancak bunu vermediler” dedi. Özer, başta Duman olmak üzere bilgi saklayan, IŞİD üyeleriyle ilgili tutanak tutmayan, görevini yapmayan emniyet görevlileri hakkında mahkemenin suç duyurusunda bulunmasını istedi.
Cumhuriyet

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar