Connect with us

Medya

131 gazeteci 1 Ocak 2017’ye cezaevinde girdi

Published

on

Rapor, ulusal ve uluslar arası bütün tepkilere ve itirazlara karşın hükümetin, 131 gazetecinin hapishanelerde bulunmasını, 229 gazetecinin toplam 11 müebbet ve 2 bin 584 yıl 6 ay hapis istemiyle yargılanmasını, haberciliğin üç ayda 12 yayın yasağıyla susturulmasını görmezden geldiğini gösteriyor. İktidarın güvenlik politikaları adı altında eleştirel haberciliği yok etme çabasına işaret eden rapor, Anayasa Mahkemesi’nin de, “dünyanın en büyük gazeteci cezaevi” haline gelen Türkiye’de ne darbe girişimi sonrasında tutuklanan ne de genelde ifade özgürlüğü hakkı çiğnenen gazetecilerin haklarını koruma yönünde altı aydır tek bir karar almadığını gözler önüne seriyor.

131 GAZETECİ HAPİSTE

131 gazeteci 1 Ocak 2017’ye cezaevinde girdi. Gazetecilerin 81’i cemaate yönelik soruşturmalar kapsamında tutuklanırken 31’i Kürt medyasındandı.

Ayrıca, Cumhuriyet gazetesinin 11 yazar, yayın yetkilisi ve muhabiri de Cemaat ve PKK’ye yardım veya bu örgütlerin propagandasını yapmak suçlamasıyla tutuklandı. Bu kişiler, TMK ile TCK kapsamında “örgüt”, “terör” veya “devlet büyüklerine hakaret” gerekçelerine dayanan işlemler kapsamında hapiste bulunuyor. 131 gazeteciden 18’i hükümlü; 7’si halen yargılanıyor, 106’sıysa soruşturma geçiriyor.

2015’in aynı döneminde 31 gazeteci cezaevindeydi; gazetecilerden 17’si Kürt medyasındandı. Bu kişilerden 19’u hükümlü, 9’u soruşturma geçiriyor, 3’ü de halen yargılanıyordu.

SEKİZ HABERCİ VE 1 GAZETEYE SALDIRI

Ekim-Kasım-Aralık 2016 döneminde en az 8 gazeteci ve 1 gazete merkezi saldırıya uğradı. Ayrıca, 105 gazeteci ve 1 medya organı fiilen veya sosyal medyada ezici çoğunluğu iktidara yakın çevrelerce tehdit edildi. Ayrıca, 2 gazeteci ve bir haber sitesi de sözlü saldırıya uğradı. İki gazetecinin sosyal medya hesapları saldırı gördü.

Aynı dönemde 21’i KHK ile kapatılan medya organlarında çalışmış olanlar, 4’ü de uluslararası medya temsilcisi olmak üzere toplam 41 gazeteci ve medya çalışanı gözaltına alındı.

CEZASIZLIK: MUMCU, KIŞLALI, ANTER, AGOS…

90’lı yıllarda işlenen Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerine ilişkin Umut Davası, Anayasa Mahkemesi’nin üç sanıkla ilgili ihlal tespit etmesiyle birlikte yeniden görülecek. 24 yıllık Musa Anter cinayeti, tanık ifadelerinde tıkandı. Gazeteci Cihan Hayırsevener’in öldürülmesiyle ilgili yedi yıllık dava, Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülecek. Agos gazetesini, siyah çelenk bırakıp “Bir gece ansızın gelebiliriz” diyenler beraat etti. Midyat’ta 13 haberciyi darp etmekle suçlananlarla ilgili henüz işlem yapılmadı.

12 YAYIN YASAĞI, 24 KAPATMA, İNTERNET KESİNTİSİ…

Ekim-Kasım-Aralık 2016 döneminde en az 12 yayın yasağı veya geçici yayın yasağı kararı verildi. 8 İnternet haber sitesi sansür edildi. KHK ile 24 medya organı kapatıldı. 54 gazetecinin mal varlığına el konuldu. Uluslararası medyadan iki gazeteciye Türkiye’ye giriş yasağı veya sınırdışı uygulandı. 1 gazetecinin sürekli basın kartı yenilenmedi; 2’sinin basın kartı iptal edildi. HDP’li yetkililer tutuklanırken İnternet haberciliğini de derinden etkileyen bölgesel elektrik kesintileri yaşandı. Red Hack soruşturmasında dropbox gibi bulut depolama servislerine sansür geldi. 1 tabela, 2 eyleme yasak getirildi. Ayrıca, beş sansür olayı daha yaşandı

11 MÜEBBET, 2 BİN 500 YIL HAPİS TEHDİDİ

Ekim-Kasım-Aralık 2016 döneminde 73 gazeteci TMK uyarınca toplam 547 yıl 6 ay hapis istemiyle yargılandı; 5 gazeteci toplam 15 yıl 2 ay 3 gün hapse mahkum edildi. 5 gazeteci beraat ederken birinin davası zamanaşımından düştü.

Bu dönemde yargılanan 73 gazeteciden 38’i, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla Özgür Gündem gazetesine yönelik baskılar bir günlük sembolik eylemle dikkate çeken ve “Eş yayın yönetmenliği” kampanyasına katılanlardı. Bu davalar kapsamında 1 Ocak 2017 itibariyle henüz karar çıkmamıştı. 99 gazeteci “örgüt yöneticiliği,” örgüt üyeliği” veya “örgüt örgüte yardım”dan toplam 1606 yıl 6 ay hapis istemiyle yargılandı. 29’una dava yeniydi. 16 gazeteci “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma”, “casusluk” veya “devletin güvenliğine dair belge tahrip, temin veya yayınlamak” iddiasıyla 10 kez ağırlaştırılmış müebbet, 1 müebbet ve 257 yıl hapis istemiyle yargılanıyordu.

18 gazeteci, “suç ve suçluyu övmek”, 5’i “Türk milletini aşağılamak”; 2’si “halkı kin ve düşmanlığa tahrik”; 1’i “dini değerleri aşağılamak”, 1’i “Atatürk’ın anısına hakaret”ten toplam 79 yıl hapis istemiyle yargılandı. Bu gazetecilerden 2’si “kin ve düşmanlığa tahrik”ten beraat etti. Tüm bu suçlamalardan hepsine istenen cezaların toplamı 10 ağırlaştırılmış müebbet, 1 müebbet ve 2 bin 494 yıl 6 ayı buluyor.

ALTI AYDA AYM’DEN TEK KARAR YOK!

Temmuz-Eylül döneminde olduğu gibi son üç ayda da ifade özgürlüğüne dair başvurularda tek bir karar almayan Anayasa Mahkemesi, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” fiiline dair TCK’nın 299. Maddesini de Anayasaya aykırı bulmayınca tepki çekti.

Bu dönemde AYM’ne başvurular devam etti: Cumhuriyet gazetesi, 10 çalışanının Gülen ‘Cemaati’ne yardım’dan tutuklanmasına yaptığı itirazdan sonuç alamayınca AYM’ye başvurdu. Bu mahkemeden sonuç çıkmazsa dosya AİHM’e taşınacak. Ayrıca, Diyarbakır Barosu, bölgede Ekim sonunda yaşanan İnternet kesintilerle ilgili bu mahkemeye başvuru yaptı.

TÜRKİYE AİHM’DE ÜÇ DAVADAN MAHKUM

Ekim-Kasım-Aralık 2016 döneminde AİHM, 1 gazeteci, 1 vicdani retçi ve 1 parti temsilcisinin başvurusunda “ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiği” gerekçesiyle Türkiye’yi 8 bin 500 avro (yaklaşık 30 bin 350 TL) manevi tazminat ödemeye mahkum etti. cemaat soruşturmasından 2 Eylül 2016’da tutuklanan gazeteciler Murat Aksoy ve Atilla Taş iç hukuktan haber çıkmayınca AİHM’e başvurdu.

İŞTEN ÇIKARILACAK İŞÇİ KALMADI

Ekim-Kasım-Aralık 2016 döneminde 7 gazeteci ve medya çalışanı işten çıkarıldı veya işten çıkmak zorunda bırakıldı. OHAL sonrası da 170’i aşkın medya organının kapatılmasıyla 2 bin 500’ü aşkın medya çalışanı işsiz kalmıştı. TGC, son bir yılda 10 bine yakın çalışanın işinden edildiğini bildirdi. Yerlerini koruyan, düşüncelerinden taviz vermek istemeyen habercilerse yoğun bir oto-sansür altında görev yapmaya devam ediyorlar. (

Gündem

“Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor!”

Published

on

By

BirGün yazarı Bülent Mumay, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın açıklaması sonrası başlayan “dinde reform” tartışmalarını değerlendirdi. “Erdoğan’ın Nurettin Yıldız gibilerini eleştirmek zorunda kalırken başlattığı ‘İslamda güncelleme’ tartışmasının, hedeflenen Saadet tabanını ‘Cumhur İttifakı’ndan bir parça daha uzaklaştıracağı aşikâr” diyen Mumay, Erdoğan’ın bir gün sonra yaptığı “Dinde reform yapmak haddimize mi” açıklamasıyla ilgili olarak da “Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor” ifadesini kullandı.

Bülent Mumay‘ın “Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor!” başlığıyla yayımlanan (11 Mart 2018) yazısının ilgili bölümü şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasıyla patlak veren “dinde güncelleme” meselesinin zamanlaması, AKP açısından hiç de iyi olmadı. Karamollaoğlu’nun “Cumhur ittifakı”na kapıyı kapatmasından sonra, AKP’nin niyeti Saadet Partisi tabanını kazanmaktı. Erdoğan’ın Nurettin Yıldız gibilerini eleştirmek zorunda kalırken başlattığı “İslamda güncelleme” tartışmasının, hedeflenen Saadet tabanını “Cumhur İttifakı”ndan bir parça daha uzaklaştıracağı aşikâr. Dünkü Milli Gazete’nin manşeti de, bu öfkeyi yansıtıyordu. “İslam’ın güncellenmesi ne demek?” başlığıyla çıkan gazete, Erbakan’ın “Din, Allah yapısıdır” sözlerini de 1. sayfadan hatırlatma gereği duymuştu.

Gerçi çok da şey etmemek lazım. Erdoğan, “güncelleme” açıklamasını da güncelledi. Önce, sözcüsü İbrahim Kalın twitter’dan “izahat” yapma gereği duydu. Yetmeyince Cumhurbaşkanı bizzat devreye girdi. Bir gün önce, “İslam’ın güncellenmesi gerektiği”nden söz eden Erdoğan, tepkiler üzerine “Dinde reform olmaz, haddimize mi” deme gereği duydu. Saray’ın 24 saat içinde güncelleme açıklamasına getirdiği güncelleme, Windows işletim sisteminin sürekli gönderdiği güncelleme yamalarından bile daha hızlı geldi. “Şehirleri mahvettik” tadında çıkışlarla uzunca bir süredir kendi muhalefetini yapan Erdoğan’ın yeni bir hamlesi olabilir, kim bilir. “Değişmeyen tek şey değişimin kendisi” diyen Cem Karaca da rahmet istedi şimdi…

Bu arada enteresan bir gelişme daha oldu… Aralarında Ankara ve Marmara’nın da bulunduğu ilahiyat fakülteleri, Erdoğan’ın sözlerine “açıklık” getirmek için bildiriler kaleme aldı. “Aslında şunu demek istedi” tadındaki açıklamaları yapanların, bir yerlerden motive edildikleri aşikar elbette… Tarikat yurtlarındaki çocuk istismarları konusunda gıkı çıkmayan, kendisine ilahiyatçı diyen sapıkların kadınları aşağılayan “fetva”ları karşısında ‘lâl’ olan ilahiyatçıların, Saray’ın tekzip bürosu olarak hizmet vermeye başladı aniden. Ne diyelim, yeni “akademik görev”leri hayırlı olsun…

Continue Reading

Dünya

Yalan haber, doğru bilgiden altı kat hızlı yayılıyor

Published

on

By

Yalan haberin Twitter’da doğru bilgiden en az altı kat hızlı yayıldığı ortaya çıktı. ABD’nin önde gelen üniversitelerinden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) yapılan araştırma, yalan haberlerin ‘çok daha uzağa, çok daha hızlı bir biçimde’ yayıldığını ortaya koydu.

Araştırmada, Twitter’dan yayılan binlerce haber ve 2006-2017 arasında atılan trilyonlarca tweet incelendi; teyit etme konusunda uzman altı kurumdan yardım alındı. İki yılda tamamlanan araştırmanın öne çıkan bulguları şöyle:

  • Yalan haber içeren tweetler, gerçek haber içerenlere kıyasla çok daha fazla paylaşılıyor;
  • Doğru bir bilgi içeren bir tweet’in 1500 kişiye ulaşma hızı, yalan haber/iddia içeren bir tweet’inkinden altı kat daha yavaş;
  • Doğru haber içeren bir tweet nadiren 1000 kişi tarafından zincirleme bir şekilde paylaşılıyor. Buna karşın, yalan haber içerenlerin en az yüzde 1’i zincirleme olarak yeniden paylaşılıyor;
  • Yalan haberlerin ‘viral’ olma ihtimali çok daha yüksek. Bu haberler hem aynı zincir içinde, hem de yeni zincirlerde tekrar tekrar paylaşılıyor;
  • Doğru bir haberin Twitter’ın derinliklerine ulaşma hızı, yalan haberden 20 kat daha düşük;
  • Siyasetle ilgili yalan haberler, diğer konularla ilgili yalan haberlerden de hem daha hızlı, hem de daha derin katmanlara yayılıyor;
  • Yalan haberleri yayan hesaplar, doğru haberleri paylaşanlara kıyasla Twitter’a kısmen yeni girmiş, daha az takipçisi bulunan ve daha az aktif olan kişilere ait.

Araştırma, MIT’de öğretim üyesi olan Soroush Vosoughi, Deb Roy ve Sinan Aral tarafından yapıldı. Aral CNN International’a demecinde, “Sonuçlar beni çok şaşırttı. Yalan haberin daha hızlı yayılması değil, aradaki farkın boyutu şaşırtıcıydı” dedi.

Continue Reading

Editörden

Cumhuriyet davası: Murat Sabuncu ve Ahmet Şık’a yaklaşık 500 gün sonra tahliye, Akın Atalay yine tutuklu!

Published

on

By

“Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek” iddiasıyla üçü tutuklu yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın altıncı duruşması bugün (9 Mart 2018) Silivri’de görüldü. Mahkeme heyeti, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabir Ahmet Şık için tahliye kararı verirken 495 gündür tutuklu bulunan Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın tutukluluk halinin devamına hükmetti. Cumhuriyet davasının bir sonraki duruşması 16 Mart’ta Silivri’de görülecek.

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın bugünkü duruşmasında ilk olarak eski Cumhuriyet yazarı Mehmet Faraç “tanık” sıfatıyla dinlendi. Önceki duruşmalarda iş akdinin, bir kadın çalışanı saçlarından tutarak yerde sürüklediği gerekçesiyle feshedildiği belirtilen Faraç, sanık avukatlarından Tora Pekin’in “2009 senesinde gazete binasının tamamen dışında başka büroda çalışmanız istendi. Oraya geçtiniz. Nedenini anlatır mısınız?” sorusu üzerine “Böyle tuzak sorular yakışmıyor” dedi.

İfadesi boyunca, gazetenin yayın politikasını değiştirdiğini iddia ettiği Cumhuriyet Gazetesi Vakfı Başkanı Orhan Erinç’e yönelik tepkisini dile getiren Faraç, daha sonra eski Cumhuriyet muhabirlerinden Leyla Tavşanoğlu’nun Erinç’in “talimatı” ile Pensilvanya’ya gönderildiğini ileri sürdü.

Leyla Tavşanoğlu ise darbe girişiminin planlayıcısı olduğu belirtilen Fethullah Gülen’i, vakıf yönetiminin isteğiyle Pensilvanya’da ziyaret ettiği yolundaki iddiayı yalanladı. “2014’te Gazeteci ve Yazarlar Vakfı beni ve başka gazeteci ve akademisyenleri davet etti. Vakıf ve gazete yönetiminde olan İbrahim Yıldız’dan izin aldım. Gülen de oradaydı. Sonra yazmaya değer haber görmedim ondan yazmadım” diyen Tavşanoğlu, Tora Pekin’in “Bir gazetecinin Pensilvanya’ya gitmesini kesinlikle suç olduğunu düşünmüyorum. Ama bu konuyla ilgili Orhan Erinç size bir şey dedi mi?” sorusunu yanıtsız bıraktı. Bunun üzerine Pekin, “Kendisi bana ‘Gitmesen iyi olur’ dediğini aktarmıştı. Gelince kendisi de burada sorar” ifadesini kullandı.

Daha sonra kürsüye, Cumhuriyet Gazetesi Okurları Platformu (CUMOK) Koordinatörü Namık Kemal Boya çağırıldı. Boya, üye hâkimin, “Aydın Engin’i, İlhan Selçuk’un uzaklaştırdığı söyleniyor” ifadesine “Ben birkaç kişiden ‘Kapıdan içeri girmeyecek’ dediğini duydum” karşılığını verdi. Boya’nın iddiası üzerine Cumhuriyet yazarı Aydın Engin söz aldı ve şunları söyledi:

“2002’de İlhan Selçuk herkesi toplayarak ‘Artık milliyetçi çizgi izleyeceğiz’ dedi. Ben de ‘Milliyetçi değilim’ dedim ve istifa ettim. İlhan Abi beni kovmak şöyle dursun, ‘Beni çiğnemeden çıkamazsın’ dedi. Üstelik bu istifanın ardından yine İlhan Abi gazetenin başındayken, 2006 ya da 2007’de yeniden gazeteye gelmemi istedi. Ben reddettim. Yemin etmiş bir tanığın gönlünden geçenleri objektif gibi anlatması kabul edilebilir değil.”

Engin’in ardından Cumhuriyet Kitap’ın yayın yönetmeni Turhan Günay söz aldı, tirajların CUMOK sayesinde değil, haftanın iki günü gazete ile birlikte ücretsiz kitap verilmesi sonucu arttığını söyledi. Avukat Tora Pekin de Faraç ve Boya’nın “tirajlar düştü” iddiasının mahkemeye sundukları Basın İlan Kurumu verilerinde resmi olarak yalanlandığını kaydetti.

“İddialar akıl alacak gibi değil”
Duruşmada, savunma makamının tanıkları olarak eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen ve DİSK Genel Başkanı Kani Beko dinlendi.

Altan Öymen, Bahri Belen’in “Cemaate yakın bir haber içerik olduğuna dair bir izleniminiz oldu mu? Bunu utanarak soruyorum ama” sorusunu “Öyle bir şey yok” diye yanıtladı.

Bir dönem Cumhuriyet’in birinci sayfasının yazarlığını yaptığını hatırlatan Öymen, “Yöneltilen iddialar akıl alacak gibi değil. Cumhuriyet öncelikle Atatürk’e bağlıdır. 1924’ten beri zaman içinde çok şey olmuştur ama bu değişmemiştir. Atatürkçülüğün yanlış kullanımına da karşıdır. ‘Bu Atatürkçülükse ben Atatürkçü değilim’ sözü Nadir Nadi’ye aittir” diye konuştu.

Kani Beko da, bir okuyucu olarak gazetenin yayın politikasında herhangi bir değişiklik, “sapma” sezmediğini belirterek “FETÖ’yü öven bir gazete DİSK’in kapısından bile giremez” ifadesini kullandı. Beko, sözlerine şöyle devam etti:

“Biz Cumhuriyet ile ilgili böyle bir şey duymadık bilmiyoruz. Cumhuriyet bu ilkeleri savunduğu müddetçe biz de Cumhuriyet’i savunmaya devam edeceğiz.”

Duruşmayı kimler izliyor?
Silivri’deki duruşmayı yargılananların yakınlarının yanı sıra izlemeye gelenlerin bazıları şöyle:

AB Türkiye Delegasyonu temsilcileri, Oya Baydar, Ömer Laçiner, Mine Söğüt, Sezgin Tanrıkulu, Alp Selek, Ercan Karakaş, Candan Yıldız, Erol Önderoğlu, Seray Şahiner, İnan Kızılkaya, Burcu Karakaş, Elif Ilgaz, Melike Demirağ, Ertuğrul Mavioğlu, Çiğdem Toker, Aram Ekin Duran, Ceyda Karan, Canan Coşkun, Dilek Şen, Meriç Velidedeoğlu, Leyla Tavşanoğlu, Ayşegül Sönmez, Arif Kızılyalın, Tayfun Atay, Fatih Polat, Kani Beko, Garo Paylan, Erdem Gül, Aslı Aydıntaşbaş, Ayşe Sayın, Yasemin Öymen, Utku Çakırözer, Gençay Gürsoy, Bülent Özdoğan, Özlem Yüzak, Sadife Karataş Kural, Semra Kardeşoğlu, Ceren Sözeri, Şükran Soner, Altan Öymen, Doğan Akın, Aslı Kazan, Beliz Özkan, Aylin Kotil, Bülent Mumay, Ayşenur Aslan, Selin Girit, Hilmi Hacaloğlu, Bülent Yener.

Continue Reading

Çok Okunanlar