Connect with us

Öne Çıkanlar

15 yılda hiçbir öğrenci aynı müfredatla başlayıp, mezun olamadı

Published

on

Açıklamayı yapan Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, müfredatın sürekli değiştirilmesine tepki gösterdi. Aydoğan “Son 15 yıllık AKP iktidarı boyunca altı bakanın değiştiği ve hiçbir öğrencinin aynı müfredatla, sınav sistemiyle eğitime başlayıp mezun olamadığı dönemi yaşıyoruz” dedi.

Aydoğan, “Eğitim koşullarından eşit şekilde yararlanılamadı. Taşımalı eğitimde sayı bir buçuk milyona dayandı ve öğretmenler güvencesiz çalışma koşullarına teslim edildi” diye konuştu.

Aydoğan, son 15 yılda, öğrencilerin çeşitli nedenlerle örgün eğitimin dışında kalma oranının 5.8 kat arttığını söyledi. Aydoğan,2003-2004 eğitim öğretim yılında açık öğretim lisesi bünyesinde 267 bin 235 öğrenci bulunurken, bu yıl bu sayının 1 milyon 554 bin 938 kişiye çıktığını ifade etti. Aydoğan, “Okullaşma ve örgün eğitimden uzaklaşmada her geçen gün sayıların arttığını görüyoruz” dedi.

Evrensel’de yer alan habere göre, 17 bin köy okulunun kapatıldığını belirten Aydoğan, taşımalı eğitimde de bu dönem rekor kırıldığını ifade ederek 1 milyon 321 bin 238 öğrencinin taşımalı eğitim kapsamında olduğunu dile getirdi. 

 “Hiçbir öğrenci aynı müfredatla başlayıp mezun olamadı”

“Son 15 yıllık AKP iktidarı boyunca altı bakanın değiştiği ve hiçbir öğrencinin aynı müfredatla, sınav sistemiyle eğitime başlayıp mezun olamadığı dönemi yaşıyoruz” diyen Aydoğan Aydoğan, 2003-2017 yılları arasında KPSS’ye giren her 100 öğretmenden 83’ünün işsiz olduğunu ve bunun 37 ilin nüfusundan fazla bir sayıya tekabül ettiğini söyledi. 

Ataması yapılmayan öğretmen sayısının 438 bin olduğunu belirten Aydoğan, öğretmen açığı sayısının ise 109 bin olduğunu ifade etti.

Suudi Arabistan’da 10, Türkiye’de 15 saat din dersi

Aydoğan, 2017-2018 eğitim öğretim yılının ilk yarısına damgasını vuran gelişmenin ise bilimsel bir değerlendirmeye tabi tutulmadan ve pilot uygulama yapılmadan uygulanmaya başlanan yeni eğitim müfredatı olduğunu söyledi. Çeşitli gerekçelerle 51 dersin müfredat programının değiştirildiğini dile getiren Aydoğan, Türkiye’nin en kapsamlı müfredat değişikliğinin 1968’de 68 program üzerinde ve 6 yıllık bir çalışma sonucundan yapıldığını hatırlattı. Aydoğan, müfredat değişikliği ile laik ve bilimsel eğitim anlayışıyla temelden çelişen adımların atıldığını ve Suudi Arabistan’da bile liselerin şeriat bölümlerinde 8-10 saat din dersi verilirken Türkiye’de imam hatip olmayan lise türlerinde, seçmeli derslerle birlikte, toplam din dersi sayısının 15 saate çıkarıldığını belirtti. 

‘”Paralel’ eğitim uygulamaları hayata geçiriliyor” 

“MEB’in dini vakıf ve derneklerle imzaladığı protokoller sonucu okullarda başta ‘değerler eğitimi’ adı altında dini içerikli konularda ders ve seminerler verebildiğini” belirten Aydoğan, “ Dini cemaatler eğitimine entegre edilerek ‘paralel’ eğitim uygulamaları hayata geçirilmekte, cemaatlerin okullar, yurtlar, kreşler ve Kuran kursları açmaları teşvik edilmektedir” dedi. Aydoğan, “eğitimin dini kurallara göre yeniden düzenlenmesinin kaçınılmaz bir sonucu olarak okullarda öğrencilerin inanan-inanmayan gibi kategorilere ayrılmasına ve yeni gerilim alanların yaratılmasına yol açacağını dile getirerek devletin inanç alanına girmesine karşı mücadele etmeye devam edeceklerini” söyledi. 

Okullar eğitim yuvası olmaktan uzaklaştırıldı

Aydoğan, “Okullarda yaşanan yoğun dinselleştirme ve eğitimi ticarileştirme uygulamaları okullarımızı eğitim yuvası olmaktan uzaklaştırmıştır” dedi.  “2017-2018 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yaşananların MEB’in, eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir derdinin olmadığını gösterdiğini” dile getiren Aydoğan, “öğrencilerin yarış atı gibi sınavdan sınava koşturulduğu, öğretmenlerin düşük ücretle, esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın zirve yaptığı bir eğitim sisteminin sağlıklı nesiller yetiştirmesinin mümkün olamayacağını” savundu.

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar