Connect with us

Öne Çıkanlar

30 liraya çalıştırılıyoruz, bir ekmekle iftar açıyoruz

Published

on

Suriye’de yaşanan savaş nedeniyle Türkiye’nin farklı şehirlerine göç etmek zorunda kalan binlerce mülteci açlık, işsizlik, barınma gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Van’ın Tuşba ilçesi İstasyon Mahallesi’nde derme çatma evlerde kalan 7 mülteci aile, sağlık, gıda, barınma gibi birçok sorunu yaşıyor. Temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadıklarını belirten aileler, kışın kıyafetlerini yakarak ısınmaya çalıştıklarını anlattı.

Paramı alamadım

Diha’dan Seda Taşkın’ın haberine göre, IŞİD’in saldırıları sonucu yaşadığı ülkesini terk etmek zorunda kalan 35 yaşındaki Rakkalı Nebi Yasin, ilk olarak Urfa’nın Suruç ilçesine geldiklerini ve bir süre pamuk tarlasında çalıştığını belirterek, “Ancak patron bizim paralarımızı gasbetti. O kadar çalışmamıza rağmen paralarımızı vermedi. Yine tarladan sonra bir süre çobanlık yaptım ancak oradan da paramızı alamadık” dedi.

Günlük 30 lira

Daha sonra Van’a gelme kararı aldığını belirten Yasin, ayakkabı boyacılığından inşaat işçiliğine kadar birçok işte çalıştığını dile getirerek, “Ancak burada inşaatta çalışan insanlardan daha az para alıyoruz. Onlar 100 lira alıyorlar, bize 30 lira veriyorlar. Bizi dışlıyorlar ve iş vermek istemiyorlar. Biz de hayatta kalmak için ne kadar verirlerse kabul etmek zorunda kalıyoruz” diye konuştu.

IŞİD’in Rakka’dan temizlenmesi durumunda ülkesine döneceğini söyleyen Yasin, “Devlet bize hiçbir yardımda bulunmuyor. Kendi paralarımız ile ilaç alıyoruz. Hastalandığımız zaman kendi paramız ile tedavi oluyoruz. Biz artık bir an önce kendi ülkemize dönmek istiyoruz. IŞİD, Rakka’dan temizlenirse hemen kendi ülkemize döneceğiz” ifadesinde bulundu.

5 çocuğunu kaybetti

65 yaşındaki Senem Nigar, yaşanan savaşta 5 çocuğunu kaybettiğini ve çok acı çektiğini söyledi. Başka bir ülkede yaşamanın kendisi için çok zor olduğunu belirten Nigar, “Yaşadıklarımız yetmiyor gibi, burada da çok zor yaşıyoruz. Hiçbir şekilde Türk Devleti bize yardımcı olmuyor. Dışarıdan insanlar arada bize yardımda bulunuyor. İftarı çoğu zaman bir ekmek ile açıyoruz” diye konuştu.

Soğuktan 2 kişi öldü

Sağlık sorunları yaşayan ve ilaçlarını alamadığını dile getiren Nigar, “10 gündür çok hastayım ve hastaneler bize paramız olmadığı için bakmıyor. Ben yaşlıyım ve elim ayağım tutmuyor. Keşke çalışabilseydim ama artık onu da yapamıyorum. Bu kışı nasıl geçirdik, gelin bir sorun. Sokaklardan topladığımız ve bize yardım olsun diye gönderdikleri elbiseleri yakarak hayatta kaldık. Hatta geçen sene çadırlar varken, burada kışın soğuktan 2 kişi hayatını kaybetti. Ve o olaydan sonra birçok mülteci buraları terk etti. O soğuk günlerde bize bir torba kömür bile verilmedi” diye anlattı.

Halep’ten gelen ve yaklaşık 5 yıldır Van’da yaşayan Suriye Bedey ise IŞİD’e katılan akrabaları tarafından eşinin öldürüldüğünü söyledi. Eşi öldürülünce ülkede kalmak istemediklerini ve 3 çocuğu ile birlikte Türkiye’ye geldiklerini dile getiren Bedey, “Çocuklarım ve ben çok zor zamanlar yaşadık. Şimdi onlar bana bakıyor. Ne iş olsa yapıyorlar ancak çoğu zaman paralarını alamıyorlar. Zaten biz burada kimsenin umurunda bile değiliz. Nasıl yaşıyoruz, ne yiyoruz kimse bilmiyor. Ramazan ayındayız. Çoğu zaman bir şey geçmiyor boğazımızdan. Ama ne yapalım durum bu işte. Buna savaştan kurtulduk denir mi? Yaşıyor muyuz bilmiyoruz” dedi.

Bilmediğim dil

10 yaşındaki Feruze İbrahim de bir süre önce okula gittiğini ancak Türkçe bilmediği için çoğu zaman arkadaşlarından şiddet gördüğünü söyledi. Bundan dolayı okulu bıraktığını söyleyen Feruze, “Ben kendi dilimden başka bir dil bilmiyorum. ‘Türkçe konuşacaksın’ diyorlar. Bilmediğim bir dili nasıl konuşayım? Ama anlamıyorlar. Okuldaki arkadaşlarım beni dövüyor ve ben okula gitmediğim zaman daha mutluyum. Bir an önce kendi arkadaşlarımın yanına gitmek istiyorum” dedi.

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar