Connect with us

Politika

Ahmet Türk: Türkiye, Musul ve Kerkük üzerinde hak iddia edemez

Published

on

Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaparken görevden alınan ve yerine kayyum atanan deneyimli Kürt siyasetçi Ahmet Türk, Amerika’nın Sesi’nin bölgede yaşanan gelişmelere ilişkin sorularını yanıtladı.

Türkiye’nin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki (IKBY) referandumdan sonra abartılı tepki gösterdiğini söyleyen Türk, Türkiye’nin Musul ve Kerkük üzerinde hak iddia edemeyeceğini söyledi.

Türk, “Irak Kürdistan’ında Kürtler kendi kaderlerini tayin etmek için bir referandum yaptılar. Bunun Türkiye’yle bir ilgisi yok, geçmişten beri bir dostlukları var ama hak talebi gündeme gelince birden bire böyle düşmanca bir tavır ortaya çıktı. Açlıkla terbiye etme, sınırları kapatma gibi politikayı gündeme soktular. Şimdi Kerkük’ten söz ediyorlar, orada Türkmenler var diyorlar. Türkmenler çok uzun süre Saddam’ın zulmüne uğradı, Saddam’ın zulmünden kaçan Türkmenleri çok iyi biliyoruz. O dönem niye ses çıkmadı? Mesele Kürtler olunca hemen Türkmen kartı ortaya çıkarılıyor. Saddam döneminde Türkmenlerin yaşadığı zulüm karşısında hiçbir sesleri çıkmıyordu. Musul-Kerkük meselesi geçmişte kalan bir mesele. O dönemde de Türkiye’ye müdahale etme hakkı vermemişti 1926’da. Hele 1946’da o yasa tamamen ortadan kalktı. İki devletin işbirliğiyle, bir sorun ortaya çıktığı zaman oturup tartışacaklar, önlem alacaklar diye 1926’da bir madde var ama 1946’da bu madde kaldırılmış. Bu tamamen Kürtlere karşı kullanılan bir karttır. Kerkük diyelim Kürtlere ait olmasa da, Irak halkının yaşadığı ve Irak’a bağlı bir bölgedir. Bu kart sadece Kürtlere karşı bir koz olarak kullanılıyor” dedi.

“Referandum kararına saygılı olmalıyız”

Referandum kararına herkesin saygılı olması gerektiğini vurgulayan Türk, tepkilerin yeni çatışmalara yol açabileceğini savundu.

Türk, “Tabi ki referandumla ilgili bir zaman içinde birçok eleştiri yaptık. Parlamento kapalıyken referandum kararını siyasi partilerin alması eksiktir dedik. Kürdistan parlamentosunun bu kararı meşrulaştırma imkanı varken toplanmadı. Kerkük meselesinde ön referandum yapılmadı. Ama halkın sandık başına gitmesi referanduma gitmesi onun hakkıdır. Herkesin saygı göstermesi gerekiyor biz de saygıyla bakıyoruz. Türkiye’nin tepkileri elbette abartılı.Ortadoğu’da yeni bir savaşın çıkması o kadar kolay değil. Bir yere girmek orada kalıcı olarak kalmanın koşulları yok. Öyle kolay değil günümüz dünyasında. Örgütlü bir halk, bu konuda kararını vermiş bir halk bunu kabul etmez. Bu doğru da olmaz, böyle bir şey hem Kürtlere hem Türkiye’ye Türk halkına büyük zararlar verir. Umut ediyorum diyalogla aklıselimle tartışılır ve gündeme gelir ve çözüm formülleri bulunur” diye konuştu.

‘Ortadoğu’da askersiz çözüm lazım’

Referandum sonucunun Türkiye’yi etkilemeyeceğini ifade eden Türk, Irak ve Türkiye’deki Kürtlerin şartlarının aynı olmadığını söyledi. Ortadoğu’da yaşanan sorunlara Batı’nın askeri müdahalesinin yanlış olduğunu savunan Ahmet Türk şöyle devam etti:

”Sorunların çözümünde baskıdan çok diyalog ortamını hazırlanmasına katkı sunmaları gerekir. Dünya, Avrupa ve ABD’nin, bölgede sorunlar çıktığı zaman, çözüm asker, silah vs göndererek müdahale değil, bu sorunları demokratik yöntemlerle çözümü konusunda olmalı. Uzun süredir bir şiddet dalgası içindeyiz. Bunun nedenleri nedir? Bu konuda neler yapılabilir? Aslında bugün Avrupa’nın da bu bölgenin istikrarsızlaşmasında büyük rolü var. Bir demiryolu çizilmiş Kürt aşiretinin yarısı Suriye’de yarısı Türkiye’de kalmış. Sonuçta bu karar geçmişte Avrupalıların vermiş olduğu bir hatalı karardır. Bunu görmek lazım. Türkiye Ortadoğu’da önemli bir ülke. Türkiye Kürtlerle barışık bir siyaset izleseydi Ortadoğu’nun demokratikleşmesine katkı sunardı. Ama maalesef bu coğrafyada Kürtler yaşadığı için kendileri de demokrasi inşa edemiyor. “

‘Avrupa çözüm sürecinde gözlemci olmalıydı’

Türkiye’nin Kürt sorununu çözmek için yürüttüğü başarısızlığa uğrayan çözüm sürecine de değinen Türk, Avrupa’nın süreçte gözlemci olması gerektiğine dikkat çekti. Türk, “Geçmişte bir barış süreci oldu. Bu barışçıl süreçte karşılıklı suçlamalar oldu. Cumhurbaşkanı ‘Kürtler bana ihanet etti’ dedi. Kürtler ‘hayır bizi uyutamaya aldatmaya yönelik bir süreçti’ dedi. Barış sürecinde gözlemci mekanizması olsaydı bu tartışmalar açığa çıkardı. Barış sürecini kim bozdu? Barış sürecini kimin bozduğu tartışmaları olmazdı. Türkiye’ye baskı yapmanızı istemiyoruz gözlemci olun. Kürtler mi barıştan yana değil yoksa devlet mi barışı sağlamak istemiyor? Bu konuda gereken çalışmayı yapın, demokratik bir şekilde müdahil olun. Bugünkü süreç karanlık bir süreç olsa da uzun süre böyle gitmeyeceği inancındayım” şeklinde konuştu.

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Gündem

“Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor!”

Published

on

By

BirGün yazarı Bülent Mumay, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın açıklaması sonrası başlayan “dinde reform” tartışmalarını değerlendirdi. “Erdoğan’ın Nurettin Yıldız gibilerini eleştirmek zorunda kalırken başlattığı ‘İslamda güncelleme’ tartışmasının, hedeflenen Saadet tabanını ‘Cumhur İttifakı’ndan bir parça daha uzaklaştıracağı aşikâr” diyen Mumay, Erdoğan’ın bir gün sonra yaptığı “Dinde reform yapmak haddimize mi” açıklamasıyla ilgili olarak da “Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor” ifadesini kullandı.

Bülent Mumay‘ın “Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor!” başlığıyla yayımlanan (11 Mart 2018) yazısının ilgili bölümü şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasıyla patlak veren “dinde güncelleme” meselesinin zamanlaması, AKP açısından hiç de iyi olmadı. Karamollaoğlu’nun “Cumhur ittifakı”na kapıyı kapatmasından sonra, AKP’nin niyeti Saadet Partisi tabanını kazanmaktı. Erdoğan’ın Nurettin Yıldız gibilerini eleştirmek zorunda kalırken başlattığı “İslamda güncelleme” tartışmasının, hedeflenen Saadet tabanını “Cumhur İttifakı”ndan bir parça daha uzaklaştıracağı aşikâr. Dünkü Milli Gazete’nin manşeti de, bu öfkeyi yansıtıyordu. “İslam’ın güncellenmesi ne demek?” başlığıyla çıkan gazete, Erbakan’ın “Din, Allah yapısıdır” sözlerini de 1. sayfadan hatırlatma gereği duymuştu.

Gerçi çok da şey etmemek lazım. Erdoğan, “güncelleme” açıklamasını da güncelledi. Önce, sözcüsü İbrahim Kalın twitter’dan “izahat” yapma gereği duydu. Yetmeyince Cumhurbaşkanı bizzat devreye girdi. Bir gün önce, “İslam’ın güncellenmesi gerektiği”nden söz eden Erdoğan, tepkiler üzerine “Dinde reform olmaz, haddimize mi” deme gereği duydu. Saray’ın 24 saat içinde güncelleme açıklamasına getirdiği güncelleme, Windows işletim sisteminin sürekli gönderdiği güncelleme yamalarından bile daha hızlı geldi. “Şehirleri mahvettik” tadında çıkışlarla uzunca bir süredir kendi muhalefetini yapan Erdoğan’ın yeni bir hamlesi olabilir, kim bilir. “Değişmeyen tek şey değişimin kendisi” diyen Cem Karaca da rahmet istedi şimdi…

Bu arada enteresan bir gelişme daha oldu… Aralarında Ankara ve Marmara’nın da bulunduğu ilahiyat fakülteleri, Erdoğan’ın sözlerine “açıklık” getirmek için bildiriler kaleme aldı. “Aslında şunu demek istedi” tadındaki açıklamaları yapanların, bir yerlerden motive edildikleri aşikar elbette… Tarikat yurtlarındaki çocuk istismarları konusunda gıkı çıkmayan, kendisine ilahiyatçı diyen sapıkların kadınları aşağılayan “fetva”ları karşısında ‘lâl’ olan ilahiyatçıların, Saray’ın tekzip bürosu olarak hizmet vermeye başladı aniden. Ne diyelim, yeni “akademik görev”leri hayırlı olsun…

Continue Reading

Editörden

Bakan Zeybekci’den Moody’s ve AB’ye: Ne halt edersen et umurumuzda değil

Published

on

By

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Denizli’de düzenlenen Türk Eximbank’ın strateji, değerlendirme ve eğitim toplantısında, Türkiye’nin kredi notunu düşüren uluslararası derecelendirme kuruluşu olan Moody’s‘e yüklendi. “Neye göre düşürdün, hangi kriteri dikkate aldın?” diyen Bakan Zeybekci, “Ne halt edersen et umurumuzda da değil. Senin kastını biz gayet iyi biliyoruz, niyetini de biliyoruz. Fırsat bu fırsat deyip, Türkiye üzerindeki kredi ve finans maliyetlerini artırma gayretlerinden başka bir şey değildir. Bu bir tefeci mantığıdır” dedi.

Karahayıt Mahallesi’nde bir otelde düzenlenen Türk Eximbank’ın strateji, değerlendirme ve eğitim toplantısına Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Denizli Valisi Hasan Karahan, Büyükşehir Belediye Başkanı AK Partili Osman Zolan, Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım ve Türk Eximbank çalışanları katıldı.

‘AVRUPA BİRLİĞİ’NE TAM ÜYELİK UMURUMUZDA DEĞİL’

Toplantının açılışında konuşan Bakan Zeybekci, dünyanın en hızlı büyüyen ülkesinin Türkiye olduğunu söyledi. Bakan Zeybekci, “Her türlü sağına soluna kulp takabilirler ama kendi ağızlarıyla bazen itiraf etmek zorunda kalıyorlar. Aralık ayında IMF’nin raporunda satın alma gücü paritesine göre 26 bin 500 dolarlık kişi başına düşen milli geliriyle dünyanın 13’üncü büyük ekonomisinin Eximbank’asıyız. Avrupa’nın 5’inci büyük ülkesinin Eximbank’asıyız. Hedef olarak mutlaka dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi, Avrupa’nın da ilk 3 büyük ekonomisinden biri olacağız. Hedef olarak, ‘Avrupa Avrupa’ dediğimiz zaman da birileri şöyle sanıyor: ‘Bunların işi gücü yok, bunlar illaki Avrupa Birliği’ne ölüp tutuşuyorlar, Avrupa Birliğine illaki girmek istiyorlar.’ Yok böyle bir derdimiz bizim. Bizim derdimiz başka. Atatürk muasır medeniyet dediğinde Avrupa Birliği yoktu daha, hayali bile yoktu. Birbirlerini boğazlamakla meşguldüler. Biz evrensel standartlardaki ülkemizi refah seviyesine, insan hakları, özgürlükler, çevre hassasiyetleri, sağlık, teknoloji, bilim standartlarına çıkarmak için kendimize hedef olarak gördük. Biz o hedefe ulaştığımızda, bizim için bunun enstrümanlarından biri de Avrupa Birliğine tam üyelik süreci, yani bu kaldıracı kullanmak gibi de menfaatimize olabilir, bunu kendimize stratejik hedef olarak görüyoruz. Biz o hedefe ulaştığımızda Avrupa Birliği’ne tam üye olup olmamak bizim işimiz değil, açıkça söylüyorum umurumuzda da değil. O, o günün Türkiye’sinin vereceği bir karardır, tam üye olup olmamakla ilgili. Buna ne onlar karar verebilir, ne de biz karar verebiliriz. Ama hedefimiz, o hedefe ulaşmak. Onun içindir zaten bütün yolculuğumuz” diye konuştu.

‘BUNLARINKİ TEFECİ MANTIĞI’

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu ‘Ba1’den ‘Ba2’ye düşürmesine tepki gösteren Zeybekci, şunları söyledi:

“Yine geçen hafta bir kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye’yle ilgili not düşürmesi… Neye göre düşürdün, hangi kriteri dikkate aldın? Avrupa Birliği’nin toplam geri dönmeyen kredi hacmi 1.2 trilyon dolar. AB üyesi ülkelerden birinde geri dönmeyen kredilerin milli gelire oranı yüzde 60’ın üzerinde. Bizimki yüzde 3 bile değil. Türkiye’nin notunu düşürüyor, onunkini artırıyor. Ne halt edersen et umurumuzda da değil. Senin kastını biz gayet iyi biliyoruz, niyetini de biliyoruz. Fırsat bu fırsat deyip, Türkiye üzerindeki kredi ve finans maliyetlerini artırma gayretlerinden başka bir şey değildir. Bu bir tefeci mantığıdır. Ne kadar itibarının olduğunu da gösterdi millet. Öyle bir karar açıkladın, ardından ekonomi ve finans piyasalarının sana verdiği tepki sıfır. Sana verdiği itibar sıfır. Bunları bileceğiz, mesafemizi koruyacağız. İlişkilerimiz menfaat ilişkisi olacak. Bunları asla dikkate almayacağız. 29 Mart’ta Türkiye’nin büyüme rakamları açıklanacak. Söylüyoruz: 2017 yılında 2016 yılına göre verdiğimiz yatırım teşvik belgeleri yüzde 81 rakamsal olarak arttı, 175 milyar lira. Bunlar 2018’de yatırıma dönüşecek. Belgesini vermediğimiz 100 milyar liralık yatırımcı bekliyor. 2018 yılında dolar bazında 100 milyarlık özel ve reel sektör yatırımı olacak. Yatırımların büyümeye katkısından dolayı 2018 yılında Türkiye’nin büyüme performansı 2017 gibi yüksek olacak diyoruz. 2018 yılıyla ilgili beklentilerimiz ve ihracatın artması, üretimin de büyümeye etkileri yüksek gelecek ve bunlar yine mahcup olacaklar.”

Continue Reading

Çok Okunanlar