Connect with us

Manşet

AİHM’den Altan ve Alpay kararı: Hakları ‘açık biçimde’ ihlal edildi

Published

on

Kararların en geç iki hafta içinde açıklanması bekleniyor.
 
Ahval’in güvenilir kaynaklardan edindiği bilgilere göre AİHM’in kararları 19-20 Şubat tarihlerindeki oturumlarda alındı.
 
Kararlara sadece, iki dosyadan çekilen Işıl Karakaş’ın yerine geçici olarak atanan Türk yargıç Ergün Ergül’ün muhalefet ettiği anlaşılıyor. Halen Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olduğu halde bu davalara ‘ad hoc’ atanan (bu nedenle atamasının AİHM’in tarafsızlık ilkesine koyu gölge düşürdüğü öne sürülen) kamu hukuku uzmanı Ergül, geçen yıl Ocak ayında, el konmuş bulunan Koza Altın İşletmeleri’nde kayyum olarak görevlendirilmişti.

 
Şimdi, Ergül’ün muhalefet şerhini yazılı olarak bildirmesi bekleniyor. Ergül’ün söz konusu itiraz metnini göndermek için iki hafta süresi var. Ancak bu kararın özünü etkilemeyecek. Hak ihlali tespiti kesin.
 
Bundan sonra merak edilen, kararların açıklanması ardından, ‘mağdur’ iki tutuklunun durumuyla ilgili olarak Ankara’nın nasıl bir tavır takınacağı.
 
16 Şubat’ta ‘üçer kez ağırlaştırılmış müebbet’ cezasına çarptırılmış olan Mehmet Altan’ın durumu ile, henüz davası karar aşamasına gelmemiş olan Alpay’ın hukuksal durumu farklı.
 
AKP hükümeti ‘mahkumiyet verildi’ gerekçesiyle Altan konusunda ayak sürüyebilir. Ancak, normal şartlarda, Alpay’ın tahliye edilmesi gerektiği anlamına gelen karara Ankara’nın uyması gerekiyor.
 
Uluslararası kamuoyunda ‘siyasi mahpus’ olarak görülen her iki aydının haklarıyla ilgili olarak yaşanan Anayasa Mahkemesi skandalı ardından, AİHM’le ilişkilerin de çok kritik bir aşamaya gireceğine dair bir kuşku yok.
 
Şahin Alpay, 15 Temmuz 2016 kanlı darbe girişimin ardından topluma dalga dalga yayılan gözaltı operasyonları neticesinde 27 temmuz 2016’da, Mehmet Altan, 10 Eylül 2016’da gözaltına alınmışlardı. Reformist liberal kesimin en önde gelen aydınları arasında yer alan her iki isim de uzun yıllar üniversitede öğretim üyesi olarak da görev almışlardı.
 
Şahin Alpay çok sayıda meslektaşı gibi, cemaat medyasında yazı yazıp televizyon programına çıktığı için gözaltına alındı. Ağustos’ta da tutuklandı.
 
Alpay, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin arkasında olmakla suçlanıyor. “Darbeye teşebbüs” suçlamasıyla hakkında üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, “silahlı terör örgütüne üyelik” suçlamasından da toplam 15 yıl ceza isteniyor.
 
Bel fıtığı, prostat büyümesi, uyku apnesi, tansiyon, şeker ve kolesterol hastası olan Alpay’ın kalbinde de sorun olduğu için doktorlar anjiyo olması gerektiğini söylemiş, ancak anjiyo olacağı gün görüş gününe denk getirilince, Alpay eşiyle görüşmeyi tercih etmişti. Şimdi hala yeni bir ameliyat günü verilmesini bekliyor.
 
Tutukluluğundan tam 14 ay sonra hakim karşısına çıkarılan Alpay, tam dokuz ay boyunca hakkında bir iddianame yazılmasını bekledi. Bir sonraki duruşması 5 Nisan’da.
 
Alpay, yargılandığı 13. Ağır Ceza Mahkemesi önündeki ilk savunmasında, “İtiraf edeyim ki o güne kadar hareketin gayrimeşru işlere karışan bir karanlık yüzü olduğunun bilincinde değildim. Gülen hareketi mensuplarının şu veya bu ölçüde 15 Temmuz darbe girişimine karışmış olduklarına dair emareler bütün yazarlık hayatım boyunca sivil yönetimi savunmuş, askeri darbelere askeri vesayete karşı yazmış ve konuşmuş bir liberal demokrat olarak beni şok etti ve derin bir yanılmışlık duygusuna boğdu” sözleriyle pişmanlığını dile getirmişti.
 
Alpay’ın avukatı Veysel Ok 8 Eylül 2016’da Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurarak Alpay’ın tahliyesini talep etmişti.
 
AYM’nin, Alpay’ın başvurusunu uzunca süre ele almamasının ardından, avukatı Veysel Ok, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “özgürlük ve güvenlik hakkı”yla ilgili 5’inci ve “ifade özgürlüğü”yle ilgili 10’uncu maddelerinin ihlal edildiği gerekçesiyle bu kez 28 Şubat 2017 tarihinde AİHM’e başvurmuştu.
 
Başvuru ardından AİHM, 13 Haziran 2017’de Türkiye hükümetine iç hukuk yollarının tüketilip tüketilmediğini sormuş,. Ankara ise yanıt olarak davacı Alpay’ın AYM başvurusunun neticelenmediğini, bu nedenle AİHM’in AYM kararı çıkmadan karar vermemesi gerektiğini öne sürmüştü.
 
MEHMET ALTAN 418 GÜNDÜR TUTUKLU

Mehmet Altan da, bir televizyon kanalında yaptığı yorumlar nedeniyle, “darbeye teşebbüs etmek, F…’ye yardım yataklık ve F…’nün propagandasını yapmak” suçlamalarıyla 22 Eylül 2016’da tutuklanmıştı.
 
Altan savcılık ifadesinde, “Hayatım boyunca darbecilere karşı çıkmışımdır. Bu nedenle darbecilerle birlikte olmam mümkün değildir. Yazmış olduğum iki adet yazıda kötü gidişatı eleştirmeye yöneliktir. Yazılardan bir kısmı alınmıştır bu yüzden farklı anlam yüklenmiştir. yazdığım yazılar uyarı yazılarıdır. basın özgürlüğü kapsamındadır” sözleriyle iddiaları reddetmişti.
 
Savcı, birlikte yargılandığı gazeteci yazar Nazlı Ilıcak da dair altı tutuklu sanığın, “anayasayı ihlal” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılmasını talep etmişti.
 
Altan, tutuklandıktan tam 10 ay sonra ilk kez 19 Haziran 2017’de hakim karşısına çıkarılmıştı.
 
16 Şubat 2018’daki son duruşmada, mahkeme Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın aralarında bulunduğu altı kişiye üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermişti.
 
8 Kasım 2016 tarihinde ise, Altan’ın avukatları tarafından Anayasa Mahkemesine (AYM) yapılan başvuruyu değerlendiren Yüksek Mahkeme, 11 Ocak 2018’de kararını veren mahkeme, Altan’ın “tutuklama” dolayısıyla “ifade ve basın özgürlüğü” ile “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının” ihlal edildiğine hükmederek tahliyesine hükmetmişti.
 
Ancak yerel mahkeme tutuklama kararında direnmiş ve Altan’ın tahliyesini reddetmişti.
 
Altan’ın avukatları Ergin Cinmen, Orhan Kemal Cengiz ve Veysel Ok, Altan için 12 Ocak 2017’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurarak tutukluğun sona erdirilmesini talep etmişti.
 
AYM, 11 Ocak 2018’de Alpay’ın ve Mehmet Altan’ın tutukluluğunun sona erdirilmesi ve tahliye edilmesi yönünde karar verdi.
 
Yüksek Mahkeme kararında, “Olayda suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır” diyerek Alpay’ın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine (6’ya karşı 11 oyla) hükmetmişti.
 
Ancak, yerel mahkeme (Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez) en üst mahkemenin kararına uymayarak Alpay’ı tahliye etmemişti.
 
Alpay ve birlikte yargılandığı 30 gazeteci ve medya temsilcisinin üçüncü duruşması 5 Nisan 2018’de Silivri’de görülecek.

Genel

Tutuklanan TTB Başkanı Fincancı’nın sözleri ‘ifade özgürlüğü’ kapsamına girer mi?

Published

on

By

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “terör propagandası” yaptığı suçlamasıyla tutuklanması bir kez daha ifade özgürlüğünün ne olduğu, kapsamı ve sınırları hakkında tartışmaların başlamasına yol açtı.

Şebnem Korur Fincancı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında yürütülen soruşturma kapsamında dün “terör örgütü propagandası” yapmak ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla tutuklandı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bugün Fincancı ve TTB merkez yönetiminin görevden alınmasını da istedi.

Fincancı 20 Ekim’de PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’ya karşı “kimyasal silah kullandığı” iddialarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmuş, iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söylemişti.

TSK, KUZEY IRAK OPERASYONLARINDA KIMYASAL SILAH KULLANDI IDDIASI

18 Ekim’de PKK’ya yakın medya organlarında TSK’nın Kuzey Irak’taki bazı operasyonlarda “kimyasal silah kullandığı” öne sürüldü, iddiaya dayanak olarak çeşitli görüntüler paylaşıldı.

Şebnem Korur Fincancı iki gün sonra PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında, ortada bu tür iddiaların ve ölümün olduğu bir durumda, Birleşmiş Milletler’in Minnesota Protokolü ilkeleri gereği, bu iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söyledi ve şu ifadeleri kullandı:

“Görüntüleri daha önce de bir hekim olarak incelemiştim ve belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda.”

Minnesota Protokolü, adli nitelikli otopsilerin tamamının, muhakkak adli tıp uzmanı veya adli patologlar tarafından ve tam donanımlı otopsi birimlerinde yapılmasını öngörüyor.

Bu iddiaların ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) TBMM’ye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi.

Milli Savunma Bakanlığı’nın basın açıklamasında “Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kimyasal silah kullanıldığına yönelik iddiaların tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğu” belirtildi.

Şebnem Korur Fincancı, hakkında soruşturma başlatılmasının ardından medyaya yaptığı açıklamalarda söylediklerinin iddiaların araştırılmasını savunmaktan ibaret olduğunu vurguladı. Ancak Fincancı, AKP iktidarinin hedef göstermesi uzerine tutuklandı.

BBC NEWS Turkce

Continue Reading

Manşet

Sivas E Tipi yönetimi ve gardiyanlar işkence suçu işliyor

Published

on

By

Cezaevinde tutuklulara yönelik kötü uygulamalar ilişkin gelen bilgiler arasında; “2 günde bir musluklardan 1.30 saat su veriliyor, sadece 3 kova var suyu koydukları kova fazla olursa geri alıyor döküyorlar. Koğuşta kantinden para karşılığında alınan suya da el koyuyorlar” şeklinde bilgiler geliyor. 

TUTUKLULAR YERDE YATIYOR VE BATTANİYE SERİLMESİNE İZİN VERİLMİYOR

Cezaevlerinde kapasitenin en az 2 katından fazla tutuklunun bulunduğuna ilişkin Adalet Bakanlığı’nın açıkladı. Cezaevlerinden gelen bilgiler de tutukluların yerlerde yattığına ilişkin bilgiler gelmeye devam ediyor. Sivas E Tipi Cezaevi’nin yönetimi ve gardiyanlar, yerde yatan tutukluların yere battaniye sermesine bile izin vermiyor. 

ŞİKAYET DİLEKÇESİ YAZAN TUTUKLULARA PSİKOLOJİK ŞİDDET UYGULUYOR

Cezaevi Müdürü’nün koğuşlarda dolaşarak psikolojik baskı uyguladığı ve koğuşlarda herhangi bir tutuklunun mesleğini sorduğu cevap vermediğinde ise makam odasına götürüp işkenceler uyguladığı iddia ediliyor. Koğuşlarda gezerken tutuklulara sürekli kötü sözlerle muamelede bulunduğuna ilişkin bilgiler yer alıyor. 

Makumlara ait  itiraz ve şikayet dilekçelerini ilgili yerlere ulaştırmadığı ve geri verdiği kaydediliyor. Şikayet dilekçesi veren tutuklulara ise koğuşta psikolojik baskı uyguladığı belirtiliyor. 

Continue Reading

Manşet

Interpol, Türkiye’den gelen kırmızı bültenleri beklemeye aldı

Published

on

By

Interpol’ün, üye devletleri suç, suçlu ve tehditler karşısında bilgilendirdiği ve gerektiği zaman yakalama emri talebi ilettiği sekiz ayrı bülten tipinden en bilineni olan kırmızı bültenle aranan kişilerin arasında Adil Öksüz, Mihraç Ural ve Salih Müslim gibi isimler var.

Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (Interpol), Türkiye tarafından çıkartılan 50’ye yakın kırmızı bülteni askıya aldığı öne sürüldü. Sabah gazetesinden Erkam Çoban’ın haberine göre Türkiye, yurt dışında olduğunu değerlendirdiği bazı kişiler için adli makamlarca acil yakalama talebinde bulunurken, Interpol dosyaları ‘siyasi’ bularak beklemeye aldı.

Eş zamanlı olarak hükümetin ‘F..’ olarak tanımladığı örgütün firarisi Adil Öksüz, eski PYD Eş Başkanı Salih Müslim, THKP-C Acilciler üyesi Mihraç Ural gibi isimlerin aralarında bulunduğu 50’ye yakın kişi ile ilgili kırmızı bülten çalışmaları başlatılmıştı.

Kırmızı bülten talepleri onaylandıkları takdirde Interpol, kendisine üye 170 ülkeye bunu yayımlayacak ve Türkiye’nin istediği birçok kişi hakkında yakalama kararı verilmiş olacaktı.

Yakın zaman önce Türkiye, Türkiye kökenli Alman yazar Doğan Akhanlı hakkında kırmızı bülten çıkartmış, yazar İspanya’da gözaltına alınmıştı. Interpol daha sonra Akhanlı hakkındaki kırmızı bülteni sildi.

Continue Reading

Çok Okunanlar