Connect with us

Öne Çıkanlar

Akşener’den Erdoğan’a: Apo aldattı, FETÖ aldattı, PKK aldattı, Obama da aldatmış; aldatmayan yok

Published

on

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Zeytinlik Harekâtı’nda (Barack) Obama bizi aldattı” sözlerine tepki gösteren İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Bu kadar aldanmak olur mu? İnsan biraz utanır. Apo aldattı, FETÖ aldattı, PKK aldattı, Obama da şimdi aldatmış. Putin bir ara aldattı. Merkel de aldattı. Aldatmayan adam yok. Aldatmayan kişi yok. Sonuç itibarı ile muhtarlarla yapılan konuşmada gördük ki, Obama da aldatmış. Şimdi Trump geldi. Trump’a ‘reis’ dediler. Yakın zamanda Trump da aldatacak. Siz nasıl bir ciddiyetsiz devlet yönetimine sahipsiniz” dedi. 

Partisinin Bolu İl Başkanlığı binasının açılışı için kente giden Akşener, vatandaşlara seslendi. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde düzenlediği Zeytin Dalı Harekâtı’nı sonuna kadar desteklediklerini ifade eden Akşener, “Ordumuz bir müdahale için Afrin’de. Biz Mehmetçiğimizin, şanlı ordumuzun elbette ki şüphesiz yanındayız, desteğiyiz. Cenab-ı Hak şehitlerimizi, Peygamberimize komşu kılsın. Allah, şehitlerimizin anne ve babalarına sabır versin. Kınalı kuzularımıza hiçbir zayiat vermeden, tırnaklarının ucu kırılmadan başarıyla, zaferle ülkemize geri dönmelerini nasip etsin” diye konuştu. 

Hükümete: Harekâtı yapmak zorunda kalmamızın sebebi sizsiniz

Dış politika konusunda hükümeti eleştiren İyi Parti Genel Başkanı, “Oraya bugün bu harekâtı yapmak zorunda kalmamızın sebebi sizsiniz. Bu kadar aldanmak olur mu? İnsan biraz utanır. Cumhurbaşkanısın, Ak Parti Genel Başkanısın, her şey oldun. Kanun Hükmünde Kararnameler ile kar lastiğine bile karar veriyorsun ama sürekli aldatılıyorsun. Apo aldattı, FETÖ aldattı, PKK aldattı, Obama da şimdi aldatmış. Putin bir ara aldattı. Merkel de aldattı. Aldatmayan adam yok. Aldatmayan kişi yok. Sonuç itibarı ile muhtarlarla yapılan konuşmada gördük ki, Obama da aldatmış. Şimdi Trump geldi. Trump’a ‘reis’ dediler. Yakın zamanda Trump da aldatacak. Siz nasıl bir ciddiyetsiz devlet yönetimine sahipsiniz” ifadelerini kullandı. Akşener’in konuşmasının satır başları şöyle: 

“Geç kalınmış bir müdahaleyi şanlı ordumuz yerine getiriyor. Biz elbette bu harekâtın başarılı olması için ne gerekiyorsa yapmak durumundayız. Tüm siyasi farklılıklara rağmen milletimizin ordusuna yanında olduğumuzu göstermeliyiz. 15 Temmuz sonrasında milli beraberliğin sağlandığını, milletimizin her zor zamandaki gibi ferasetini koruyarak beraber olduğunu gördüğümüze göre, bizi yönetenlerin görevi, ergenler gibi, ergen tripleri gibi çemkirmek yerine bu milli beraberlik ruhunu yaşatmaktır. Dolayısı ile ordumuzun muzaffer olması için biz iktidara ne yapması gerektiğini söylemekle yükümlüyüz. Çünkü devleti yönetmek için ciddiyet, ehliyet ve samimiyet gerekiyor.

Beli çökertilmiş denen ordu hem seni hem Türkiye’yi kurtarıyor

“Şimdi Türkiye bir askeri müdahale yapıyor. Birincisi; çok konuşmayacaksınız. İkincisi; askeri müdahaleyi siyasi malzeme haline getirmeyeceksiniz. Üçüncüsü; her türlü desteği vereceksiniz. Beli çökertilmiş denilen bu ordu, Türk ordusu, Peygamber Ocağı hem seni hem Türkiye’yi kurtarıyor. Askerlerimiz, Allah’ın izni ile muzaffer olacak. Onlara her türlü imkânlar sağlanmalı. El Bab’da aç kaldı çocuklarımız; burada her türlü imkânı seferber edeceksin. Az konuşacaksın. Diplomasinin her türlü imkânını kullanacaksın. ‘Parantez kapattım’ dediğin Cumhuriyet tarihine bakıp, neler yapılmış örnek alacaksın ve diplomaside uygulayacaksın.

“Meclis’in kıymeti mi kaldı?”

Gazilik er meydanlarında yapılır. 1’inci Mahmut, Tebriz’i aldı onun için gazi oldu. Doğru diyor. Peki Sayın Erdoğan nereyi aldı? Sayın Erdoğan, Süleyman Şah Türbesi’nin yerini değiştirdi. Toprak kaybettik, toprak. Yunanistan 18 daha fazla adaya el koydu. Dışişleri Bakanı çıktı, ‘İşgal var ama bizim dönemimizde yok’ dedi. ‘İşgal meşrudur’ dedi. Eğer buna rıza gösteriyorsanız toprak kaybettiniz. Nereye gazi? Sonra Meclis’e getirmene gerek yok ki. Meclis’in kıymeti mi kaldı? Kar lastiğini bile kanun hükmünde karar ile getiriyorsunuz. Bunu da hemencecik getirsinler, Sayın Erdoğan imzalayıp kendi kendine versin ama gaziliği millet verir. Korkum, endişem şudur: Eskiden parayla seyitlik satarlardı, şimdi kanun hükmünde karar ile şehitliği yerine getirecekler diye aklım çıkıyor. Sayın Erdoğan’a gazilik vermek yerine, gazi sayılmamış çocuklarımız var. Kardeşim onların hakkını ver hakkını. Bizim aramızda terör gazimiz parti üyemiz var. Hüseyin gibi pek çok kardeşimiz var. Hüseyin kardeşim gazi sayılıyor ama gazi sayılmayan pek çok kardeşim var. Önce onların derdini çöz. Bu nasıl bir kibirdir, bu nasıl bir nefistir? Doymuyor ya doymuyor. Gazilikten sonra ne gelecek merakla bekliyoruz.”

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar