Connect with us

Öne Çıkanlar

Almanya’dan Türkiye’ye: Hukuk devleti ilkelerine uy!

Published

on

Alman hükümeti, aralarında Alman bilişim uzmanı Peter Steudtner’in de bulunduğu 11 insan hakları aktivisti hakkında bugün başlayan yargılama süreci vesilesiyle Türkiye’ye “hukuk devleti ilkelerine riayet etmesi” uyarısında bulundu.
Alman Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi olarak insan hakları ile ilgili standartları karşılamakla yükümlü olduğu ve Türkiye’nin bu standartlara uyumuna göre değerlendirileceği kaydedildi.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, “Türkiye sürekli olarak yargının bağımsızlığına işaret etmektedir.Buna saygı duyuyoruz. Bu çerçevede İstanbul’da bugün yapılacak duruşmanın hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı açısından Peter Steudtner vakasında da cesaretlendirici bir işaret vermesini umuyoruz” dedi.

“Gazetecilerin tutuklanması korkutucu”

Alman hükümetinin İnsan Hakları Sorumlusu Bärbel Kofler de “Belirleyici konu, yargılama sürecinin hukukun üstünlüğü ilkesine uygun, hızlı ve somut bir şekilde yürütülmesi, siyasi bir dava değil hukuki ölçütlere uygun bir yargı süreci olmasıdır” dedi.

Türkiye’de insan haklarının mevcut durumunu “son derece kötü” diye nitelendiren Kofler, “Bu sadece yabancı ülke vatandaşlarına yönelik keyfi tutuklamalar değil, aynı zamanda Türkiye’de son iki yılda on binlerce kişinin maruz kaldığı tahliyeler için de geçerli. Düşünce özgürlüğünün durumu ve gazetecilerin tutuklanması korkutucu” diye konuştu.

“Komplo teorileri derlemesi”

Duruşmayı izlemek üzere İstanbul’da bulunan Yeşiller partili Özcan Mutlu da Steudtner ve diğer insan hakları aktivistlerinin yargı sürecinin Türk-Alman ilişkilerinde yeni bir dönüm noktası oluşturabileceğini belirterek sanıkların tahliye edilmemesi durumunda ikili ilişkilerde gerilimin daha da tırmanacağı öngörüsünde bulundu.
Tüm tarafların ilişkilerin normalleşmesine katkı sağlamasının önemli olduğunu belirten Mutlu, savcılığın iddianamesini “komplo teorileri derlemesi”ne benzeterek “Bir hukuk devletinde hiçbir hakim bunu kabul edemez” dedi.

Alman Avukatlar Birliği (DAV) de Türkiye’deki yargının durumunu eleştirdi. DAV Başkanı Ulrich Schellenberg, “Şu an Türkiye’de hukuk devleti standartlarının bulunmadığını söylemekte tereddüt etmiyorum. Bir keyfiyet sistemi hakim. Almanya’da alışık olduğumuz bağımsız yargının Türkiye’de eksikliğini hissediyoruz. Gerçi Türkiye’de yasalar değiştirilmiş değil. Ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yargıya müdahale yoluyla bağımsız yargıyı anlamsız hale getirmiştir” diye konuştu.

Alman aktivist Steudtner’in yargı süreciyle ilgili kaygılı olduğunu belirten Schellenberg, Steudtner’e şans diliyorum. Umarım yargıç Türk yasalarını da baz alan bir karar verecek güç ve cesarete sahip olur” diye konuştu.
İnsan hakları savunucuları için “silahlı terör örgütüne yardım etme” ve “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlarından 15’er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar