Connect with us

Öne Çıkanlar

Ankara, Cumhuriyet davasında AİHM’e savunma verdi

Published

on

Türkiye Hükümeti, Cumhuriyet gazetesi yazarları tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gündemine taşınan davada savunma verdi.

DW Türkçe’nin haberine göre savunma büyük ölçüde Türkiye’nin darbe girişimine bağlı olarak “olağanüstü bir durumla karşı karşıya bulunduğu” ve bu çerçevede Türk hükümetinin darbe girişiminin hemen ardından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) kaynaklanan yükümlülüklerini askıya almış (derogasyon) olduğu tezi üzerine oturtuldu.

Gerekçe AYM’nin iş yükü
Ankara 76 sayfalık savunmasında, davacıların “iç hukuk yollarını tüketmeden AİHM’e başvurdukları” tezini de savundu. Davacıların Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulunduklarını, bu başvuruların henüz sonuçlanmadığını bildirdi. Bu duruma gerekçe olarak AYM’nin iş yükünü gösterdi. 15 Temmuz 2016 ile 9 Ekim 2017 arasında AYM’e 103 bin 469 bireysel başvuru yapıldığını belirtti. AYM’nin bireysel hak ihlalleri için “etkin iç hukuk yolu” olmaya devam ettiğini savundu.

Finansal bağ iddiası

Savunmanın esasa ilişkin bölümünde ise “FETÖ’nün Yargıtay kararı ile suç örgütü olarak tescillendiği” ve “Cumhuriyet gazetesi ile FETÖ arasında finansal bağ olduğu” görüşüne yer verildi. Gazetenin, Cihan Haber Ajansı, Kaynak Medya, İpek Üniversitesi, Koza Altın İşletmeleri ve Feza Gazetecilik gibi “FETÖ’ye yakınlığıyla bilinen kuruluşlarla ilişkilerine” atıfta bulunuldu.

Haberlere “Darbe çağrısı” denildi

Türkiye hükümeti, “Demokratik toplumlarda medyanın, başka hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmak için araç olarak kullanılmasının kabul edilemeyeceğini” belirtip, Cumhuriyet gazetesinde “17-25 Aralık hukuk darbesinden” bu yana yayımlanan bazı haber ve manşetler için “darbe çağrısı” nitelemesinde bulundu.

Silahlı örgüte yardım iddiası
Gazetenin davacı yönetici, yazar ve gazetecilerinin gözaltına alınıp tutuklanmalarına gerekçe olarak şu an ‘FETÖ’ davalarında yargılanan bazı yargıç ve kişilerle veya Bylock kullanıcılarıyla iletişim kurmuş olmaları ve “Fethullah Gülen’i sempatik gösteren” veya “PKK/PYD’nin propaganda aracı Özgür Gündem’i destekleyen” sosyal medya mesajları örnek gösterildi. Davacıların “FETÖ ve PKK üyesi olmaksızın bu silahlı terör örgütlerinin faaliyetlerinde yer almış olabileceklerini düşündüren bilgi ve belgelerin mevcut olduğu” tezi işlendi.

Gazetecileri tutuklamak suça karşı mücadele
Ankara, davacıların, gözaltı ve tutukluluk sürelerinin uzunluğu ve ifade özgürlüklerinin ihlal edildiği yönündeki şikayetlerine de AİHS’de kısıtlamaya (derogasyon) gidildiğini hatırlatarak yanıt verdi. “Terör örgütü adına faaliyette bulunanlara karşı yasal işlem başlatmamak suça karşı mücadeleyi engeller. Bu işlemler demokratik bir toplumda gerekliydi” şeklinde savunma yaptı. Davacıların “politik gerekçelerle tutuklandıkları” tezini reddetti, Türkiye’de gözaltı ve tutuklanma kararlarının “bağımsız ve tarafsız mahkeme ve yargıçlar tarafından verildiğini” not etti.

AİHS’ye derogasyon nedir
Ankara’nın savunmasında temel teşkil eden AİHS’nin 15’inci maddesi, sözleşmeye taraf devletlere olağanüstü durumlarda sözleşme kapsamındaki belirli hak ve özgürlükleri koruma yükümlülüklerini “geçici, kısıtlı ve denetimli” şekilde askıya alma hakkı tanıyor. AİHS yalnızca “savaş zamanında veya ulusun varlığını tehdit eden başka tehlikeli hallerde” askıya alınabiliyor. Devletler, sadece “durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde” sözleşmede öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabiliyor. Yükümlülüklere aykırı tedbirlerin, “devletlerin uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklerine ters düşmemesi” gerekiyor.

AİHM’in Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarıyla ilgili davada kararını ne zaman açıklayacağı bilinmiyor. Mahkeme davayı hızlandırılmış prosedürle işleme koymuş olsa da karar 2018 ilkbaharından önce beklenmiyor. (DW Türkçe)

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar