Connect with us

Editörden

Atilla Taş: Savcıyı tebrik ederim. Benden terörist çıkarmayı başardı

Published

on

Gazeteci Murat Aksoy ve müzisyen Atilla Taş‘ın da aralarında bulunduğu 19’u tutuklu 29 sanığın, “örgüt üyeliği” ve “darbeye teşebbüs” suçlamalarıyla yargılandığı “FETÖ’nün medya yapılanması” davasında sanıkların son savunmaları alındı.

“Karakola sabah erkenden gidip bir kere imza atmam gerekiyorken 3 kere imza atıyorum. Hatta kanıt olsun diye üstüne bir de selfie çekiyorum” diyen Atilla Taş, “Savcıyı tebrik ederim. Benden terörist çıkarmayı başardı” ifadelerini kullandı.

İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılan duruşmada 19 tutuklu sanık cezaevinden getirildi. Atilla Taş, Murat Aksoy’un da bulunduğu bazı tutuksuz sanıklar da duruşmada hazır bulundu.

Mahkeme Başkanı duruşmayı başlatırken, ilk olarak sanıkların esasa ilişkin savunmalarını yapmalarını, daha sonra avukatların beyanıyla duruşmaya devam edeceğini, son aşamada ise sanıklardan son sözlerini söylemelerini istedi.

Sanıklar Abdulah Kılıç, Ahmet Memiş ve Ali Akkuş’un ardından tutuksuz sanık Atilla Taş, son savunmasını yapmak üzere sanık kürsüsüne çıktı.

“Naylon gazeteci veya FETÖ’cü olsam bu haberleri yapmazdım”

Duruşmada ilk olarak söz alan Abdullah Kılıç şöyle konuştu:

“Gazeteci silahlı ya da silahsız bir örgüte üye ise hem mesleğinin ilkelerini ihlal etmiş hem de suç işlemiş olur. Bu kişilere gazeteci denemez.

Gazeteciliğimin en büyük kanıtı binin üzerinde haberim, 8 bini  aşkın tweetim ve 88 yazımdır. Örgüt amacını benimsemiş miyim? Eylem birliği var mı? Ne iddianamede, ne mütalaada bu yönde kanıt ortaya konulmadı. Kanıt gösterilmeden, sadece varsayımlarla örgüt üyesi olduğum iddia edildi.”

Duruşmada Kılıç’ın 15 Temmuz gecesi attığı ve darbe girişimini kınayan tweetlerini okudu ve diyeceği soruldu. Kılıç şu yanıtı verdi:

“18 Aralık 2013’te haber merkezine ‘Bu bir siyasi operasyondur. Haberleri sadece Anadolu Ajansı’ndan girelim’ diye mesaj gönderdim. Üniversite sınavı sorularının çalınmasıyla ilgili Habertürk’te 12 tane manşet haber yaptım. Fuat Avni aleyhine yazılarım ve tweetlerim savcı tarafından lehime delil olarak sayıldı. FETÖ’nün amaçlarını bırakın benimsemeyi, tam karşısında durduğumu, bariyer olduğumu somut kanıtlarla açıkladım.

Naylon gazeteci veya FETÖ’cü olsam bu haberleri yapmazdım. Patron kimdir ona bakmam, doğru haberi yaparım. İçeriği değiştirilmiş, makaslanmış, tahrip edilmiş 3 yazımdan dolayı algı operasyonu yapılmaya çalışılıyor. Binlerce tweetim arasından sadece 5 tweetim iddianameye konmuş, onlar da aslında benim lehime. İddianameye giren yazıma dair öz eleştirilerim var. O zamanlar daha kuzu postuna bürünen kurt başını çıkarmamıştı. 20 aydır haksız ve hukuksuz şekilde hapis yatıyorum. Alnıma vurulan bu FETÖ’cü damgasından dolayı kahroluyorum. Menderes, bir milletin sığınacağı en güvenli liman hâkimlerin vicdanıdır demişti. Ben de sizin vicdanınıza sığınıyorum…”

Savunmasının devamında iddianamedeki suçmalarla ilgili beyanda bulunan Kılıç, “Zaman, Bugün TV ve Kanaltürk’e kayyum atandığında bu eylemlere katıldığım iddia ediliyordu. Ben bu eylemlere gitmedim. İddia edilen yerlerde bulunmadım. Bu da baz istasyonu sinyal kayıtlarından çıkacaktır. Ben gazeteciyim, eylemci değilim. Sadece kanunları hatırlatırım. Lisede katıldığım ilk ve son eylemde ülkücü-solcu kavgasında bıçaklandım. İzleri hala var. O gün bugündür eylemlerden uzak dururum” dedi.

Ben de AKP’liydim!

Kılıç’ın ardından söz alan Ahmet Memiş ise “Mütalaayı defalarca inceledim ancak savunma yapabileceğim tek bir şey bulamadım. Hayatımın 20 yılı AKP’ye yakın haber kuruluşlarında geçti. Ben de AKP’liydim. FETÖ üyesi olmadığımı mahkemenin çağırdığı tanıklar söyledi. Mütalaada suç unsuru olabilecek haber ya da tweet bile yok” şeklinde savunma yaptı.

“Erdoğan’ı cezaevinde ziyarate gittim”

“20 yıllık tazminatımı yakmamak için Zaman’dan ayrılamadım” diyen Ali Akkuş savunmasına şöyle devam etti:

“Benim yaşam öyküm iddianamede özetlenen örgüt üyesi tarifinin tamamen dışında kalmaktadır. İmam Hatip’te okumam nedeniyle üniversitede İslamcı bir çevrede yer aldım. 17 Aralık’tan sonra 20 yıllık tazminatımı yakmamak için Zaman’dan ayrılamadım, ama gazete içinde pasifize edildim. 1997’de Recep Tayyip Erdoğan’ı Pınarhisar Cezaevi’nde ziyaret ettim. O yapıya mensup olan hiç kimse bunu yapmamıştır. Zaman ve Bugün TV’ye kayyum atandığında eylemlere katılmadım. Ekrem Dumanlı gözaltına alındığında Emniyete gitmedim. HTS kayıtları bunu doğruluyor. Mahkeminize ulaşan deliller benim örgütle herhangi bir ilişkim olmadığını kanıtlıyor. Suçsuzum. Beraatimi talep ediyorum.”

Avukat rahatsızlandı… Atilla Taş: Şarkı söyleyeceğimi sandı

Atilla Taş savunmasını yapmak üzere kürsüye çıkınca sanıklardan Gökçe Fırat Çulhaoğlu’nun avukatı rahatsızlanarak duruşmadan ayrılmak istedi. Bunun üzerine Taş, ‘Mustafa ağabey şarkı söyleyeceğimi zannetti’ deyince gülüşmelere neden oldu.

“Beni hapse atmayın”

Daha sonra savunmasına başlayan Taş, ilk olarak mahkeme heyetinin ‘titiz ve adil bir yargılama yürüttüklerini’ dile getirerek teşekkür etti. Mahkeme başkanı da ‘İlk defa böyle bir şey duyduk sizden’ dedi. Taş, ‘Bunu samimiyetimle söylüyorum. Size çok güveniyorum. Çok iyi insanlarsınız’ cevabını verdi. Hemen ardından da, ‘Beni hapse atmayın’ diye ekledi. Bu söz de gülüşmelere neden oldu.

“Savcılık önce tahliyemi istedi, sonra tutuklanmamı…”

Atilla Taş, savcılık makamının önce tahliyesini talep ettiğini mütalaasında ise yeniden tutuklanmasını talep ettiğini hatırlatarak, ‘Bu durumu anlayabilmiş değilim’ ifadesinde bulundu.

Taş, “Bugün bir kız benimle fotoğraf çektirirken zafer işareti yaptı. ‘Eyvah bir dava daha geliyor’ dedim. Artık fotoğraf çektirmek isteyenlere ‘Bir örgütle bağlantınız var mı?’ diye soruyorum. Bu ruh hali içinde yaşıyorum. Sanki her şey bir rüya” dedi.

“Karakolda imza attıktan sonra kanıt olsun diye selfi de çekiyorum”

Taş, şartlı tahliye olduktan sonra imza atmak için 15 günde bir polis merkezine gittiğini hatırlatarak, “Sabah erkenden gidip karakolda bir kere imza atmam gerekiyorken 3 kere imza atıyorum. Hatta kanıt olsun diye üstüne bir de selfie çekiyorum” diye konuştu.

Taş, “Belki bazı konularda kastımı aşmış olabilirim ancak, ben terör örgütüne üye değilim. Sizden beraatımı istiyorum” şeklinde konuştu.

Başkan Akıncı’nın, “silahlı terör örgütü üyeliği” suçu vasfının, “örgüte yardım” şeklinde değişme ihtimaline göre, Ceza Muhakemeleri Kanunu gereğince ek savunma isteyip istemediğini sorduğu Taş, “Anlayamadım, iyi mi kötü mü?” sorusuyla cevap verdi. Başkan Akıncı’nın, “iyi anlamda” cevabını verdiği Taş, bu durumu avukatına bıraktığını belirterek, “Zaten söyleyeceklerimi söyledim. Beraatimi istiyorum.” ifadesini kullandı.

Savcının mütalaası

İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 31 Mart tarihindeki duruşmasında Savcı Göksel Turan, 13 sanığın tahliyesine karar verilmesini istemişti. Ancak mahkeme, Atilla Taş’ın aralarında bulunduğu 21 sanığın tahliyesine karar vermişti. Bunun üzerine savcı, 8 sanığın yeniden tutuklanması için itirazda bulunmuştu. Üst mahkeme, savcının itirazını kabul ederek sanıkların yeniden tutuklanmasına karar vermişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan ayrı bir soruşturma kapsamında, tahliyelerine karar verilen diğer 13 sanık Ali Akkuş, Atilla Taş, Hüseyin Aydın, Murat Aksoy, Mustafa Erkan Acar, Seyid Kılıç, Yetkin Yıldız, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Abdullah Kılıç ve Oğuz Usluer hakkında “Darbeye teşebbüs” ve “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlarından gözaltı kararı çıkarılmıştı. İki hafta emniyette gözaltında tutulduktan sonra mahkemeye çıkarılan 13 kişiden Ali Akkuş serbest bırakılırken; 12 sanık ise tutuklanmıştı. Öte yandan bu mahkemenin heyeti ve duruşma savcısı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından açığa alınmıştı.

Önceki celse esasa ilişkin mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, 13 sanık hakkında istenen “darbeye teşebbüs” suçundan beraatlarına yönelik karar verilmesi talebinde bulundu. Savcı, aralarında Atilla Taş’ın da bulunduğu 24 sanığın ise “terör örgütü üyeliği” suçundan, 3 sanığın ise “örgüte yardım etmek” suçundan cezalandırılmasını talep etti.

Editörden

Bakan Zeybekci’den Moody’s ve AB’ye: Ne halt edersen et umurumuzda değil

Published

on

By

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Denizli’de düzenlenen Türk Eximbank’ın strateji, değerlendirme ve eğitim toplantısında, Türkiye’nin kredi notunu düşüren uluslararası derecelendirme kuruluşu olan Moody’s‘e yüklendi. “Neye göre düşürdün, hangi kriteri dikkate aldın?” diyen Bakan Zeybekci, “Ne halt edersen et umurumuzda da değil. Senin kastını biz gayet iyi biliyoruz, niyetini de biliyoruz. Fırsat bu fırsat deyip, Türkiye üzerindeki kredi ve finans maliyetlerini artırma gayretlerinden başka bir şey değildir. Bu bir tefeci mantığıdır” dedi.

Karahayıt Mahallesi’nde bir otelde düzenlenen Türk Eximbank’ın strateji, değerlendirme ve eğitim toplantısına Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Denizli Valisi Hasan Karahan, Büyükşehir Belediye Başkanı AK Partili Osman Zolan, Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım ve Türk Eximbank çalışanları katıldı.

‘AVRUPA BİRLİĞİ’NE TAM ÜYELİK UMURUMUZDA DEĞİL’

Toplantının açılışında konuşan Bakan Zeybekci, dünyanın en hızlı büyüyen ülkesinin Türkiye olduğunu söyledi. Bakan Zeybekci, “Her türlü sağına soluna kulp takabilirler ama kendi ağızlarıyla bazen itiraf etmek zorunda kalıyorlar. Aralık ayında IMF’nin raporunda satın alma gücü paritesine göre 26 bin 500 dolarlık kişi başına düşen milli geliriyle dünyanın 13’üncü büyük ekonomisinin Eximbank’asıyız. Avrupa’nın 5’inci büyük ülkesinin Eximbank’asıyız. Hedef olarak mutlaka dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi, Avrupa’nın da ilk 3 büyük ekonomisinden biri olacağız. Hedef olarak, ‘Avrupa Avrupa’ dediğimiz zaman da birileri şöyle sanıyor: ‘Bunların işi gücü yok, bunlar illaki Avrupa Birliği’ne ölüp tutuşuyorlar, Avrupa Birliğine illaki girmek istiyorlar.’ Yok böyle bir derdimiz bizim. Bizim derdimiz başka. Atatürk muasır medeniyet dediğinde Avrupa Birliği yoktu daha, hayali bile yoktu. Birbirlerini boğazlamakla meşguldüler. Biz evrensel standartlardaki ülkemizi refah seviyesine, insan hakları, özgürlükler, çevre hassasiyetleri, sağlık, teknoloji, bilim standartlarına çıkarmak için kendimize hedef olarak gördük. Biz o hedefe ulaştığımızda, bizim için bunun enstrümanlarından biri de Avrupa Birliğine tam üyelik süreci, yani bu kaldıracı kullanmak gibi de menfaatimize olabilir, bunu kendimize stratejik hedef olarak görüyoruz. Biz o hedefe ulaştığımızda Avrupa Birliği’ne tam üye olup olmamak bizim işimiz değil, açıkça söylüyorum umurumuzda da değil. O, o günün Türkiye’sinin vereceği bir karardır, tam üye olup olmamakla ilgili. Buna ne onlar karar verebilir, ne de biz karar verebiliriz. Ama hedefimiz, o hedefe ulaşmak. Onun içindir zaten bütün yolculuğumuz” diye konuştu.

‘BUNLARINKİ TEFECİ MANTIĞI’

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu ‘Ba1’den ‘Ba2’ye düşürmesine tepki gösteren Zeybekci, şunları söyledi:

“Yine geçen hafta bir kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye’yle ilgili not düşürmesi… Neye göre düşürdün, hangi kriteri dikkate aldın? Avrupa Birliği’nin toplam geri dönmeyen kredi hacmi 1.2 trilyon dolar. AB üyesi ülkelerden birinde geri dönmeyen kredilerin milli gelire oranı yüzde 60’ın üzerinde. Bizimki yüzde 3 bile değil. Türkiye’nin notunu düşürüyor, onunkini artırıyor. Ne halt edersen et umurumuzda da değil. Senin kastını biz gayet iyi biliyoruz, niyetini de biliyoruz. Fırsat bu fırsat deyip, Türkiye üzerindeki kredi ve finans maliyetlerini artırma gayretlerinden başka bir şey değildir. Bu bir tefeci mantığıdır. Ne kadar itibarının olduğunu da gösterdi millet. Öyle bir karar açıkladın, ardından ekonomi ve finans piyasalarının sana verdiği tepki sıfır. Sana verdiği itibar sıfır. Bunları bileceğiz, mesafemizi koruyacağız. İlişkilerimiz menfaat ilişkisi olacak. Bunları asla dikkate almayacağız. 29 Mart’ta Türkiye’nin büyüme rakamları açıklanacak. Söylüyoruz: 2017 yılında 2016 yılına göre verdiğimiz yatırım teşvik belgeleri yüzde 81 rakamsal olarak arttı, 175 milyar lira. Bunlar 2018’de yatırıma dönüşecek. Belgesini vermediğimiz 100 milyar liralık yatırımcı bekliyor. 2018 yılında dolar bazında 100 milyarlık özel ve reel sektör yatırımı olacak. Yatırımların büyümeye katkısından dolayı 2018 yılında Türkiye’nin büyüme performansı 2017 gibi yüksek olacak diyoruz. 2018 yılıyla ilgili beklentilerimiz ve ihracatın artması, üretimin de büyümeye etkileri yüksek gelecek ve bunlar yine mahcup olacaklar.”

Continue Reading

Editörden

6 bin kişi telefona bakarken ölüyor

Published

on

By

ABD’de yapılan bir araştırmaya göre 6 bine yakın yayanın yürürken hayatını kaybettiğini ifade eden İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Hastanesi Klinik Psikoloji Uzmanı Özlem Kelle, bu sayının her yıl katlanarak arttığını söyledi. Bunun asıl nedeninin ise akıllı telefonlar olduğunu belirten Klinik Psikolog Özlem Kelle, “Akıllı telefonların kullanımına kadar sürücülerden kaynaklı trafik kazaları yaygındı. Son dönem yapılan araştırmalar gösteriyor ki, akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle birlikte yayalardan kaynaklanan kazalarda artış var. Yayalar açısından baktığımızda, yol boyunca hem yürüyor olmak hem de mesaj ya da aramayla bir kişiyle irtibat halinde olmak, sosyal medya ile ilgileniyor olmak dikkatte bölünmeye sebep oluyor. O an karşıya geçiyorsak, tehlikeli bir yerdeysek, caddeye, trafiğe odaklanmak yerine zihnimiz başka yerde olduğundan kazalar kaçınılmaz oluyor” dedi. Kelle, Türkiye’de akıllı telefon kullanımın trafik kazalarıyla ilişkisine dair bir araştırma olmadığını vurguladı.

Depresif karakter yaratıyor

Teknolojik cihazların hayatımızı işgal ettiğini belirten Kelle, “Ne kadar çok teknolojik cihazlara maruz kalıyorsak, günlük rutinimizden, keyif alacağımız şeylerden kendimizi o kadar mahrum bırakıyoruz. O da bizi andan koparmaya, en sonunda tükenmişlik sendromuna, hatta hayattan zevk almamaya kadar götürüyor” dedi

Continue Reading

Editörden

Meral Akşener: İki ayyaş dedikleri cumhuriyet kurucularının karşısında hazır ola geçtiler

Published

on

By

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin il başkanlığı binasının açılışını yapmak ve il kongresine katılmak için Konya’ya geldi. Kent merkezinde kalabalık bir grup partili tarafından karşılanan Akşener, Mevlana Müzesi’ni ziyaret edip, Mevlana’nın sandukası başında dua etti.

Akşener daha sonra partisinin Konya İl Başkanlığı binasının açılış töreninde halka seslendi. Tek hedeflerinin konuşan bir Türkiye oluşturmak olduğunu ifade eden Akşener, ”Tek bir hedefimiz var. O da konuşan Türkiye. Türkiye konuşabilseydi, Türkiye müzakere edebilseydi, Türkiye kutuplaşmanın dışına çıkabilseydi, erkeklerin, çocukların, kadınların sesine kulak verebilseydi. Bugün Afrin’i konuşuyor olmazdık” dedi.

’15 TEMMUZ’DA MİLLET OLMASA, DEVLET GİTMİŞTİ’

FETÖ ve 15 Temmuz darbe girişimine değinen Akşener, şunları söyledi:
”FETÖ meselesini mecliste defalarca konuşanlar oldu. Pek çok bugün bakanlık koltuğunda oturan Adalet Partisi milletvekilleri ve yöneticileri toz kondurmadılar. FETÖ terör örgütü üzerinden tanım yapanları, kafir ilan ettiler, hain ilan ettiler. O gün kulaklarını açsalardı, 15 Temmuz olmazdı. 15 Temmuz’da bu millet, siz, devleti sokaktan toplayıp getirdiniz. Eğer millet olmasaydı, devlet gitmişti. Boş yere kimse kabadayılık yapmasın.”

AFRİN GEÇ KALMIŞ BİR MÜDAHALEDİR

Afrin’e yönelik yapılan müdahalenin daha önce yapılması gerektiğini ifade eden Akşener, şöyle konuştu:

”Bugün de Türkiye’nin dış politikası konuşulmaya konuşulmaya, sizlere kulak verilmeye verilmeye, getirildiği noktadan, o çukurdan çıkarılmak için Mehmetçik can veriyor, şehit oluyor. Cenabı hak hiçbirinin ayağına taş değdirmesin. Elbette ordumuzun ve kahraman Mehmetçiğin arkasındayız. Afrin geç kalmış bir müdahaledir. Mutlaka Menbiç’in, mutlaka Fırat’ın doğusunun harekatın bünyesinde devam ettirilmesi ve harekatın bünyesinde yer alması, Türkiye’nin bekası için önemlidir. Ama bugüne gelmeyebilirdik. Eğer Türkiye konuşuyor olsaydı, sizi ve bizi dinliyor olsalardı, Türkiye’nin güney sınırlarında, Irak ve Suriye’nin bir bölümünde ve Suriye’nin geri kalanında Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri ile komşu olmazdık.”

ŞEKER FABRİKALARI

Şeker fabrikalarının özelleştirilecek olmasına da tepki gösteren Akşener, Başbakan Binali Yıldırım’ın, fabrikaların 5 yıl boyunca kapatılmayacağı yönündeki açıklamasını da eleştirdi. Akşener, ”Sayın Başbakan çıkmış diyor ki, ‘5 sene boyunca kapanmayacak.’ Bu mantıkla siz kaç yıl sonra Türkiye’nin kapısına kilit vuracak, Türkiye’yi kapatacaksınız. Siz demek ki, şeker fabrikalarını 5 yıl sonra kapatmak için satıyorsunuz. Buradan ilan ediyorum, satamayacaksınız. Peşinizde ve ensenizde olacağız. Alıştınız muhalefete ver yesin, ört uyusun. Hadi bakalım, yüreğiniz yetiyorsa, her şeker fabrikasının önünde her hafta İYİ Partililer olacak. Ya millete ya halka vereceksiniz ya da satamayacaksınız” dedi.

HER 29 EKİM VE 23 NİSAN’DA HASTALANIYORLARDI

“Başkan Meral” sloganları üzerine Akşener, ”Siz böyle bağırıyorsunuz da, adamın uykusu kaçırıyor. Siz Meral başkan dediniz, Türkiye değişti. İki ayyaş dedikleri cumhuriyet kurucularının karşısında hazır ola geçtiler. Hepimizden ne kadar Atatürkçü olduklarını anladık. Her 29 Ekim, 23 Nisan’da hastalanıyorlardı. İYİ Parti kuruldu, meğer turp gibiymişler. Sağlıklarına iyi geldik. Ben bedava demiyorum, milletimize iyi gelecek, ama en fazla da Ak Partililere iyi gelecek” diye konuştu.

Akşener, şeker üretiminde önde gelen Fransa ve Almanya’da nişasta bazlı şeker üretiminin yüzde 1’in altında, Türkiye’de ise yüzde 15 civarında olduğunu ve bunun yüzde 25’lere çıkacağını belirtti.

Akşener, ”Bilim adamları diyor ki; nişasta bazlı şeker şişmanlığı ve obezliği artırıyor. Son dönemlerde diyorlar ki; kısırlığı artırıyor. Hem bir taraftan 3 çocuk diyeceksiniz, hem bir taraftan zürriyetimize göz dikeceksiniz” diye konuştu.

Continue Reading

Çok Okunanlar