Connect with us

Editörden

Baskın Oran: Erdoğan önce kendi kapısının önünü süpürsün, ondan sonra BM’ye karışsın

Published

on

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, partisinin son grup toplantısında Orwell’in kitabına atıfta bulunması “Hayvan Çiftliği” kitabını yeniden gündeme getirdi. Erdoğan konuşmasında şunları söyledi: “George Orwell, Hayvan Çiftliği kitabında ‘bazılarının daha eşit’ olduğu düzeni, mesela BM’nin 5 ülke ile sınırlanan sistemini eleştirir. Bu çok anlamlı. Aynı eleştiriyi mültecileri insan yerine koymayan bir dünya düzenine de yöneltebiliriz. Orwell bir başka kitabında ise ‘bir babanın işsiz kalması eve belirli bir gelirin girmemesinin ötesinde çocuklarının oyuna katılamaması, karısının itibar kaybetmesi ve kendisinin de artık sokağa çıkamaması demektir’ diyor. Bizim de ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ demekle istatistik olarak belirtmekle birlikte bir insan olduğunu da asla unutmamalıyız.”

Orwell eleştirisi kime yönelik

Erdoğan’ın Orwell kitabı üzerinden “global sistem eleştirisi” yapması “Hayvan Çiftliği veya 1984 kitapları neyi ve kimi eleştiriyor?” sorusunu gündeme getirdi. Çünkü daha önce aynı kitap üzerinden Erdoğan ve AKP’nin kurduğu sisteme yönelik eleştiriler dile getirilmişti.

Prof. Dr. Baskın Oran, gerçekleştirilen başarısız darbe girişimi üzerine daha sonra kapatılan Dicle Haber Ajansı’na (DİHA) 28 Temmuz 2016 tarihinde yaptığı açıklamada, AKP’nin izlediği siyaseti eleştirerek şunları dile getirmişti:

Hayvan Çiftliği hatırlatması

“Erdoğan’ın kişiliğini bildiğim ve amaçlarını gördüğüm için Fethullah’ın bu darbesinin aynen kendisinin söylediği gibi kendisi için Allah’ın bir lütfu olmasından korkuyorum. Bu daha önce defalarca görüldü ve hatta siyasi hiciv romanı biçiminde de yazıldı. Mesela bu konuda Animal Farm, yani Hayvan Çiftliği. Orada iki tane domuz vardır, en akıllıları oldukları için bunlar diğer hayvanları örgütleyip darbe yapar, sahibi olan Mr. Jones’dan ele geçirirler çiftliği. Birinin adı Napoleon’dur, ötekinin de Snowball. Sonra Snowball, Napoleon tarafından tasfiye edilir. Ve birden bire, Hayvan Çiftliği’ndeki bütün kötülükleri Snowball yapıyor olur. Diğer hayvanlar neye itiraz etseler, Napoleon hemen bağırır: ‘Mr. Jones’un geri gelmesini mi istiyorsunuz! Siz Snowball’un ajanları mısınız!’ İtiraz edenin üzerine de köpekleri salar. Yani bunlar yazılmış çizilmiş, bilinen şeyler.

Çeşitli dillerde ‘günah keçisi’ diye bir kavram vardır. Şimdi ortaya çok kullanışlı bir keçi çıktı ve bu yapmış olsun veya olmasın Türkiye’nin bütün günahları buna yıkılacak ve iktidar aklanacak. Çok tehlikeli bir döneme giriyoruz. Bütün gönlümle söylüyorum, inşallah yanılıyorumdur.”

İşsizliğe karşı bedenlerini açlığa yatıranlar

Erdoğan’ın aynı konuşmasında Orwell’in işsiz kalan babanın çaresizliğini resmettiği anlatımlarına da işaret ederek, ekonominin temelinde insan olması gerektiğini söylemesi de, son dönemlerdeki uygulamalar ve politikalarla açık şekilde çelişiyor. Çünkü OHAL’de sadece 150 bin civarında kamu çalışanı ihraç edildi ve açlığa mahkum edildi. Hatta işlerine geri dönmek için Nuriye Gülmen ve Semih Özakça 210 gündür açlık grevini sürdürüyor.

Önce kendi kapının önünü süpür

Daha önce Hayvan Çiftliği kitabı üzerinden Erdoğan eleştirisi yapan Baskın Oran, Mezopotamya Ajansı’ndan Kenan Kırkaya’ya yaptığı açıklamada, Erdoğan’ın son değerlendirmelerini eleştirerek, “Erdoğan önce Türkiye’ye baksın, kendi kapısının önünü süpürsün, ondan sonra BM’ye karışsın” diye konuştu. Oran şunları dile getirdi:

Erdoğan daha eşit

“Erdoğan Orwell’in tabirini kullanarak, 5 daimi BM Güvenlik Konseyi üyesinin ‘diğerlerinden daha eşit’ olduğunu söylüyor. Bir dünya devleti olmadığı için BM’nin ve tabii Güvenlik Konseyinin yetkileri son derece sınırlı. Ayrıca orada çeşitli devletlerin ve dünya kamuoyunun baskısı var. Türkiye’de ise otoriterliği gün geçtikçe artan bir yönetim var ve OHAL düzeninde hiçbir şeyle sınırlı değil. Cumhurbaşkanı aynı zamanda iktidar partisinin genel başkanı. Ağzını açan veya yazı yazan terörist damgasını yiyor, susturuluyor, tutuklu yargılanıyor. Erdoğan gerçekten diğerlerinden daha eşit.

Ya senin yarattığın işsizlik

İşsizlik eleştirisi yapıyor ama… OHAL, demokrasi anlamında ne varsa tahrip ettiği için işsizliği körüklüyor. Çünkü daha önce mesela İspanya diktatörü Franco zamanında böyle değildi ama artık demokrasinin olmadığı ülkelerde küreselleşme nedeniyle siyasetle birlikte ekonomi de yıkılıyor. Çünkü hem yatırımlar kaçıyor, hem de Batılı ülkeler Türkiye’yle ilişkilerini azaltıyorlar. Bu da işsizliği artırıyor.

İşsiz sayısı 7 milyon 109 bin oldu, bu yüzde 13 demek. Gençler arasında ise yüzde 21. Bunları ben söylemiyorum, TÜİK sayıları. Bu yılın ilk yarısında 50 bin küsur esnaf iflas etti. Bin 77 fabrika elektrik aboneliğini iptal etti yani piyasadan çekildi, kapandı.

Bu bir çıkmaz sokaktır: OHAL’i kaldırsa, en küçük demokrasi kırıntısı gelse iktidardan düşebilir çünkü bu sistem sırf baskı (OHAL) temeline kurulu. OHAL’i kaldırmazsa bu baskıyı sürdürmek gittikçe zorlaşıyor ve üstelik ekonomi batıyor, kendi taraftarları homurdanıyor. Unutmayalım ki esnaf daima muhafazakar parti taraftarıdır. Böylece kendi oylarını kaçırıyor.

AKP için başka bir çıkmaz sokak da 3,5 milyon Suriyeli. Bakan, onlar gitse biz bırakmayız diyor. Çünkü onları vatandaş yapacaklar, oy alacaklar. Oysa bunlara Türkiye’de kamuoyundan muazzam tepki var. Kendi yandaşlarını kaybedecekler.

Ülkeyi yönetemez hale geldiler

Yani temel baskı üzerine kurulduğu için ülkeyi yönetemez hale geldiler. Bakın durmadan belediye başkanlarını ve il başkanlarını görevden alıyorlar. Parti içinde bile tutarlılık kalmadı. Melih Gökçek’in durumu üzerine parti sözcüsü yok böyle bir görevden alma diyor, ama aynı gün Erdoğan çıkıyor, ‘Ankara Belediye Başkanını görevden almadık ama bu almayacağımız anlamına gelmiyor’ diyor.”

Nereye kadar götürebilecekler bu kaosu? Yandaşlara ‘davetli ihale’den, vs.’den bahsetmiyorum bile. Yılda bütçeden 6,5 milyar TL ödenek alan Diyanet’in bu paraları faize yatırıp yılda 225 bin TL faiz geliri sağlamasından bile bahsetmedim daha.”

Editörden

Bakan Zeybekci’den Moody’s ve AB’ye: Ne halt edersen et umurumuzda değil

Published

on

By

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Denizli’de düzenlenen Türk Eximbank’ın strateji, değerlendirme ve eğitim toplantısında, Türkiye’nin kredi notunu düşüren uluslararası derecelendirme kuruluşu olan Moody’s‘e yüklendi. “Neye göre düşürdün, hangi kriteri dikkate aldın?” diyen Bakan Zeybekci, “Ne halt edersen et umurumuzda da değil. Senin kastını biz gayet iyi biliyoruz, niyetini de biliyoruz. Fırsat bu fırsat deyip, Türkiye üzerindeki kredi ve finans maliyetlerini artırma gayretlerinden başka bir şey değildir. Bu bir tefeci mantığıdır” dedi.

Karahayıt Mahallesi’nde bir otelde düzenlenen Türk Eximbank’ın strateji, değerlendirme ve eğitim toplantısına Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Denizli Valisi Hasan Karahan, Büyükşehir Belediye Başkanı AK Partili Osman Zolan, Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım ve Türk Eximbank çalışanları katıldı.

‘AVRUPA BİRLİĞİ’NE TAM ÜYELİK UMURUMUZDA DEĞİL’

Toplantının açılışında konuşan Bakan Zeybekci, dünyanın en hızlı büyüyen ülkesinin Türkiye olduğunu söyledi. Bakan Zeybekci, “Her türlü sağına soluna kulp takabilirler ama kendi ağızlarıyla bazen itiraf etmek zorunda kalıyorlar. Aralık ayında IMF’nin raporunda satın alma gücü paritesine göre 26 bin 500 dolarlık kişi başına düşen milli geliriyle dünyanın 13’üncü büyük ekonomisinin Eximbank’asıyız. Avrupa’nın 5’inci büyük ülkesinin Eximbank’asıyız. Hedef olarak mutlaka dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi, Avrupa’nın da ilk 3 büyük ekonomisinden biri olacağız. Hedef olarak, ‘Avrupa Avrupa’ dediğimiz zaman da birileri şöyle sanıyor: ‘Bunların işi gücü yok, bunlar illaki Avrupa Birliği’ne ölüp tutuşuyorlar, Avrupa Birliğine illaki girmek istiyorlar.’ Yok böyle bir derdimiz bizim. Bizim derdimiz başka. Atatürk muasır medeniyet dediğinde Avrupa Birliği yoktu daha, hayali bile yoktu. Birbirlerini boğazlamakla meşguldüler. Biz evrensel standartlardaki ülkemizi refah seviyesine, insan hakları, özgürlükler, çevre hassasiyetleri, sağlık, teknoloji, bilim standartlarına çıkarmak için kendimize hedef olarak gördük. Biz o hedefe ulaştığımızda, bizim için bunun enstrümanlarından biri de Avrupa Birliğine tam üyelik süreci, yani bu kaldıracı kullanmak gibi de menfaatimize olabilir, bunu kendimize stratejik hedef olarak görüyoruz. Biz o hedefe ulaştığımızda Avrupa Birliği’ne tam üye olup olmamak bizim işimiz değil, açıkça söylüyorum umurumuzda da değil. O, o günün Türkiye’sinin vereceği bir karardır, tam üye olup olmamakla ilgili. Buna ne onlar karar verebilir, ne de biz karar verebiliriz. Ama hedefimiz, o hedefe ulaşmak. Onun içindir zaten bütün yolculuğumuz” diye konuştu.

‘BUNLARINKİ TEFECİ MANTIĞI’

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu ‘Ba1’den ‘Ba2’ye düşürmesine tepki gösteren Zeybekci, şunları söyledi:

“Yine geçen hafta bir kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye’yle ilgili not düşürmesi… Neye göre düşürdün, hangi kriteri dikkate aldın? Avrupa Birliği’nin toplam geri dönmeyen kredi hacmi 1.2 trilyon dolar. AB üyesi ülkelerden birinde geri dönmeyen kredilerin milli gelire oranı yüzde 60’ın üzerinde. Bizimki yüzde 3 bile değil. Türkiye’nin notunu düşürüyor, onunkini artırıyor. Ne halt edersen et umurumuzda da değil. Senin kastını biz gayet iyi biliyoruz, niyetini de biliyoruz. Fırsat bu fırsat deyip, Türkiye üzerindeki kredi ve finans maliyetlerini artırma gayretlerinden başka bir şey değildir. Bu bir tefeci mantığıdır. Ne kadar itibarının olduğunu da gösterdi millet. Öyle bir karar açıkladın, ardından ekonomi ve finans piyasalarının sana verdiği tepki sıfır. Sana verdiği itibar sıfır. Bunları bileceğiz, mesafemizi koruyacağız. İlişkilerimiz menfaat ilişkisi olacak. Bunları asla dikkate almayacağız. 29 Mart’ta Türkiye’nin büyüme rakamları açıklanacak. Söylüyoruz: 2017 yılında 2016 yılına göre verdiğimiz yatırım teşvik belgeleri yüzde 81 rakamsal olarak arttı, 175 milyar lira. Bunlar 2018’de yatırıma dönüşecek. Belgesini vermediğimiz 100 milyar liralık yatırımcı bekliyor. 2018 yılında dolar bazında 100 milyarlık özel ve reel sektör yatırımı olacak. Yatırımların büyümeye katkısından dolayı 2018 yılında Türkiye’nin büyüme performansı 2017 gibi yüksek olacak diyoruz. 2018 yılıyla ilgili beklentilerimiz ve ihracatın artması, üretimin de büyümeye etkileri yüksek gelecek ve bunlar yine mahcup olacaklar.”

Continue Reading

Editörden

6 bin kişi telefona bakarken ölüyor

Published

on

By

ABD’de yapılan bir araştırmaya göre 6 bine yakın yayanın yürürken hayatını kaybettiğini ifade eden İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Hastanesi Klinik Psikoloji Uzmanı Özlem Kelle, bu sayının her yıl katlanarak arttığını söyledi. Bunun asıl nedeninin ise akıllı telefonlar olduğunu belirten Klinik Psikolog Özlem Kelle, “Akıllı telefonların kullanımına kadar sürücülerden kaynaklı trafik kazaları yaygındı. Son dönem yapılan araştırmalar gösteriyor ki, akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle birlikte yayalardan kaynaklanan kazalarda artış var. Yayalar açısından baktığımızda, yol boyunca hem yürüyor olmak hem de mesaj ya da aramayla bir kişiyle irtibat halinde olmak, sosyal medya ile ilgileniyor olmak dikkatte bölünmeye sebep oluyor. O an karşıya geçiyorsak, tehlikeli bir yerdeysek, caddeye, trafiğe odaklanmak yerine zihnimiz başka yerde olduğundan kazalar kaçınılmaz oluyor” dedi. Kelle, Türkiye’de akıllı telefon kullanımın trafik kazalarıyla ilişkisine dair bir araştırma olmadığını vurguladı.

Depresif karakter yaratıyor

Teknolojik cihazların hayatımızı işgal ettiğini belirten Kelle, “Ne kadar çok teknolojik cihazlara maruz kalıyorsak, günlük rutinimizden, keyif alacağımız şeylerden kendimizi o kadar mahrum bırakıyoruz. O da bizi andan koparmaya, en sonunda tükenmişlik sendromuna, hatta hayattan zevk almamaya kadar götürüyor” dedi

Continue Reading

Editörden

Meral Akşener: İki ayyaş dedikleri cumhuriyet kurucularının karşısında hazır ola geçtiler

Published

on

By

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin il başkanlığı binasının açılışını yapmak ve il kongresine katılmak için Konya’ya geldi. Kent merkezinde kalabalık bir grup partili tarafından karşılanan Akşener, Mevlana Müzesi’ni ziyaret edip, Mevlana’nın sandukası başında dua etti.

Akşener daha sonra partisinin Konya İl Başkanlığı binasının açılış töreninde halka seslendi. Tek hedeflerinin konuşan bir Türkiye oluşturmak olduğunu ifade eden Akşener, ”Tek bir hedefimiz var. O da konuşan Türkiye. Türkiye konuşabilseydi, Türkiye müzakere edebilseydi, Türkiye kutuplaşmanın dışına çıkabilseydi, erkeklerin, çocukların, kadınların sesine kulak verebilseydi. Bugün Afrin’i konuşuyor olmazdık” dedi.

’15 TEMMUZ’DA MİLLET OLMASA, DEVLET GİTMİŞTİ’

FETÖ ve 15 Temmuz darbe girişimine değinen Akşener, şunları söyledi:
”FETÖ meselesini mecliste defalarca konuşanlar oldu. Pek çok bugün bakanlık koltuğunda oturan Adalet Partisi milletvekilleri ve yöneticileri toz kondurmadılar. FETÖ terör örgütü üzerinden tanım yapanları, kafir ilan ettiler, hain ilan ettiler. O gün kulaklarını açsalardı, 15 Temmuz olmazdı. 15 Temmuz’da bu millet, siz, devleti sokaktan toplayıp getirdiniz. Eğer millet olmasaydı, devlet gitmişti. Boş yere kimse kabadayılık yapmasın.”

AFRİN GEÇ KALMIŞ BİR MÜDAHALEDİR

Afrin’e yönelik yapılan müdahalenin daha önce yapılması gerektiğini ifade eden Akşener, şöyle konuştu:

”Bugün de Türkiye’nin dış politikası konuşulmaya konuşulmaya, sizlere kulak verilmeye verilmeye, getirildiği noktadan, o çukurdan çıkarılmak için Mehmetçik can veriyor, şehit oluyor. Cenabı hak hiçbirinin ayağına taş değdirmesin. Elbette ordumuzun ve kahraman Mehmetçiğin arkasındayız. Afrin geç kalmış bir müdahaledir. Mutlaka Menbiç’in, mutlaka Fırat’ın doğusunun harekatın bünyesinde devam ettirilmesi ve harekatın bünyesinde yer alması, Türkiye’nin bekası için önemlidir. Ama bugüne gelmeyebilirdik. Eğer Türkiye konuşuyor olsaydı, sizi ve bizi dinliyor olsalardı, Türkiye’nin güney sınırlarında, Irak ve Suriye’nin bir bölümünde ve Suriye’nin geri kalanında Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri ile komşu olmazdık.”

ŞEKER FABRİKALARI

Şeker fabrikalarının özelleştirilecek olmasına da tepki gösteren Akşener, Başbakan Binali Yıldırım’ın, fabrikaların 5 yıl boyunca kapatılmayacağı yönündeki açıklamasını da eleştirdi. Akşener, ”Sayın Başbakan çıkmış diyor ki, ‘5 sene boyunca kapanmayacak.’ Bu mantıkla siz kaç yıl sonra Türkiye’nin kapısına kilit vuracak, Türkiye’yi kapatacaksınız. Siz demek ki, şeker fabrikalarını 5 yıl sonra kapatmak için satıyorsunuz. Buradan ilan ediyorum, satamayacaksınız. Peşinizde ve ensenizde olacağız. Alıştınız muhalefete ver yesin, ört uyusun. Hadi bakalım, yüreğiniz yetiyorsa, her şeker fabrikasının önünde her hafta İYİ Partililer olacak. Ya millete ya halka vereceksiniz ya da satamayacaksınız” dedi.

HER 29 EKİM VE 23 NİSAN’DA HASTALANIYORLARDI

“Başkan Meral” sloganları üzerine Akşener, ”Siz böyle bağırıyorsunuz da, adamın uykusu kaçırıyor. Siz Meral başkan dediniz, Türkiye değişti. İki ayyaş dedikleri cumhuriyet kurucularının karşısında hazır ola geçtiler. Hepimizden ne kadar Atatürkçü olduklarını anladık. Her 29 Ekim, 23 Nisan’da hastalanıyorlardı. İYİ Parti kuruldu, meğer turp gibiymişler. Sağlıklarına iyi geldik. Ben bedava demiyorum, milletimize iyi gelecek, ama en fazla da Ak Partililere iyi gelecek” diye konuştu.

Akşener, şeker üretiminde önde gelen Fransa ve Almanya’da nişasta bazlı şeker üretiminin yüzde 1’in altında, Türkiye’de ise yüzde 15 civarında olduğunu ve bunun yüzde 25’lere çıkacağını belirtti.

Akşener, ”Bilim adamları diyor ki; nişasta bazlı şeker şişmanlığı ve obezliği artırıyor. Son dönemlerde diyorlar ki; kısırlığı artırıyor. Hem bir taraftan 3 çocuk diyeceksiniz, hem bir taraftan zürriyetimize göz dikeceksiniz” diye konuştu.

Continue Reading

Çok Okunanlar