Connect with us

Öne Çıkanlar

“Bu, milletin anasına tabut gönderme operasyonudur”

Published

on

Baydemir, iktidarın barış talebinden ürktüğünü söyleyerek, “Barış hakkı temel bir insan hakkıdır. BM, savaş propagandasını yasaklamaktadır. Ama öyle bir zamandan geçiyoruz ki bu ülkede barışı savunmak suç olarak kodlanıyor. Neden? Bir siyasi iktidar neden barış talebinden bu kadar ürküyor? Neden varlığını ölüme, öldürmeye kilitlemiş durumda? Çünkü cenaze gelmezse, gerilim olmazsa OHAL rejimi olmayacak. Başka ülkelerle savaş olmazsa sıkıyönetim koşulları olmayacak. OHAL olmazsa medya olup biteni yazacak.” dedi.

Hakikat ve toplum yüz yüze kalırsa bunlar 5 gün iktidarda kalamaz”

Başbakan Yıldırım’ın medya temsilcilerine yönelik verdiği “tavsiye” listesini de değerlendiren Baydemir, “Daha geçtiğimiz gün Başbakan’ın medyaya verdiği 15 maddelik talimatnamesi andıçlamadır. Topluma susun demektir, medyayı tehdit etmektir. Çünkü hakikat ve toplum yüz yüze gelirse bunlar 5 gün iktidarda kalamaz. Bu toplum hakikate erişirse vicdanları harekete geçecek. Ve o kurmaya çalıştıkları parti devleti oluşamayacak.” şeklinde konuştu.

Milletin anasına tabut gönderme operasyonu

Afrin operasyonuna ilişkin konuşan HDP Sözcüsü, “Millet iradesinin açığa çıkmaması operasyonudur Afrin’e düzenlenen kızıl elma operasyonu. Bu, zeytin dalı operasyonu değildir. Bu, milletin anasına tabut gönderme operasyonudur. Hani milletin anası ağlamasındı? İşte gelinen nokta bu.” dedi.

Erdoğan’ın tabut başındaki fotoğrafı nasıl izah edilebilir?”

Baydemir, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“Hala vicdanında zerre kadar insanlık sevgisi kalanlar, Erdoğan’ın tabut başındaki fotoğrafını nasıl izah edebilir? Bu mudur sizin memleket sevdanız? Kim kandan besleniyor? Ölüm üzerinden propaganda yapmak ve bir gelecek inşa etmek. Bunun 80 milyona, bütün insani değerlere ihanet olduğunu görmeyecek misiniz, yazmayacak mısınız?”

“Sayın Kılıçdaroğlu, IŞİD türevleriyle ittifak yapıyorsunuz”

CHP, AKP ve MHP’yi operasyon bağlamında eleştiren Baydemir, üç partinin ‘kızıl elma koalisyonu’ kurduğunu belirterek, “AKP de, MHP de, CHP de; bu koalisyon kızıl elma koalisyonudur. Bir çift sözümüz de Kılıçdaroğlu’na; Sayın Kılıçdaroğlu siz aynı zamanda ÖSO ile yani aynı zamanla El Kaide ile, Ahrar uş-Şam ile yani IŞİD’in tüm türevleriyle ittifak yapıyorsunuz. Yarın işgal ettikleri topraklarda zulüm örgütleyecekler. Bakın, ÖSO’yu oluşturan bileşenlere, birliklere. 12 yaşındaki Filistinli çocuğun kafasını kesen, kadınları recm eden bir anlayıştır bu anlayış. Tüm Türkiye halkları çok iyi bilmelidir ki neredeyse 6 yıl süren Suriye iç savaşında Afrin bölgesi bir barış vahası idi. Savaştan kaçan insanların sığındığı barış alanıydı. AKP – MHP – CHP koalisyonu Suriye’de tankın, topun girmediği yere savaşı taşıdılar.” ifadelerini kullandı.

Amaç 2018’e çekeceği başkanlık seçiminde düşmanlığı kullanmak”

Operasyonun amacının 2019 seçimleri olduğunu vurgulayan Baydemir, “Amaç ne? AKP açısından, AKP Genel Başkanı açısından esas bir amacı var. Sadece Kürt düşmanlığı değil, 2018’e çekeceği başkanlık seçiminde bu düşmanlığı kullanmak. Toplumun sorgulama hakkını ortadan kaldırıp kendi rejimini inşa etmek.” dedi.

Sayın Kurtulmuş, sen Allah’tan mı korkuyorsun, reisinden mi korkuyorsun?”

Bakan Numan Kurtulmuş’un HDP’ye yönelik “Saflarını belli etsinler” açıklamasını da değerlendiren Baydemir, konuşmasına, “Sayın Numan Kurtulmuş ‘HDP safını belli etsin’ demiş. Ben Sayın Kurtulmuş’a çağrıda bulunmak istiyorum. Eğer bu vicdansızlıktan kurtulmak istiyorsanız bir kez daha sizi Maide Suresini okumaya davet ediyorum. Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun çünkü o takvaya daha yakındır. Allahtan korkun, Allah yaptıklarımızdan haberdardır. Sayın Kurtulmuş, sen Allah’tan mı korkuyorsun, reisinden mi korkuyorsun? Eğer Allah’tan korkuyorsan çık reisinin karşısına de ki; bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. De ki; bu savaşı durdur. De ki, Kobanî’de yaşayan Kürtler de bu ümmetin parçaları. De ki o Kürtler Selahattin Eyyubi’nin, Çanakkale‘de yatanların torunları. Almışsın tankını topunu Kürdün evini bombalıyorsun. Mekkeli müşrikler bile bu kadar dine imana saldırmamışlardır. Bunların neresi Müslümanlık? Bunlarla hangi Müslümanlığı hangi ümmeti inşa edeceksiniz. Bunlar felakete götürür. Sayın Kurtulmuş bizim safımız çok açık. Biz barışın, özgürlüğün, adaletin safındayız. Sizin gibi zırt pırt saf da değiştirmiyoruz. Bakanlık teklif edildiğinde yoldaşlarımızı, arkadaşlarımızı yarı yolda bırakmıyoruz.” ifadeleriyle devam etti.

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar