Yargılananlar arasında Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser, Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Yönetim Kurulu üyesi Veli Acu var.
Helsinki Yurttaşlık Derneği’nden Nalan Erkem ve Özlem Dalkıran, Kadın Koalisyonu’ndan İlknur Üstün, İnsan Hakları Gündemi Derneği’nden Günal Kurşun, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nden Nejat Taştan, eski Mazlum Der’li aktivist Şeyhmus Özbekli, İsveç vatandaşı Ali Garawi ve Alman vatandaşı Peter Steudtner da diğer yargılanan isimler.
Amerika’nın Sesi’nin haberine göre, 11 isim, Temmuz 2017’de Büyükada’da dijital güvenlik konulu bir eğitim seminerine düzenlenen baskında gözaltına alınmıştı. 15 sayfalık iddianamede, toplantının halk ayaklanmasını kışkırtarak hükümeti devirme planının bir parçası olduğu öne sürülüyor.
Af Örgütü’nün Türkiye araştırmacısı Andrew Gardner, davanın tamamen temelsiz olduğunu ve en ufak bir kanıt olmadığını söylüyor. Gardner’a göre amaç insan hakları savunucularını korkutmak ve susturmak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise kimsenin hukukun üstünde olmadığını ve Türkiye’nin darbe girişimi sonrası uluslararası komplolarla karşı karşıya olduğunu söyleyerek, aktivistlere yönelik suçlamaları savunuyor. Erdoğan, son olarak Avrupa Birliği’ni eleştirdi ve Avrupalı liderlerin Türkiye’yi hedef almayı durdurmasını beklediklerini söyledi.
Avrupa’yla gerilim tırmanıyor
İsveç vatandaşı Ali Garawi ve Alman vatandaşı Peter Steudtner’in da davalılar arasında olması, Türkiye ile Avrupa arasındaki gerilimi daha da tırmandıracak gibi. Almanya Başbakanı Angela Merkel de tutuklamaları sert biçimde eleştirmiş ve suçsuz insanların Türkiye’de adaletin tekerleklerine takıldığını söylemişti.
Avrupa Parlamentosu üyesi Rebecca Harms da bir açıklama yayınlayarak Steudtner ve diğer insan hakları savunucularının çalışmalarını teröre destekle ilişkilendirmenin, bu nedenle bu insanları hapsetmenin ve yargılamanın son derece saçma olduğunu söyledi. Yeşiller ve Avrupa Özgür İttifakı üyesi olan Harms, “Yabancı ülke vatandaşlarının keyfi olarak tutuklanması, Türkiye’nin söz konusu ülkelere baskı uygulama yöntemlerinden biri haline gelmiştir” dedi.
Davayı eleştirenler ise ortada kanıt olmadığını savunuyor. Af Örgütü’nden Andrew Gardner, “Mesela İdil Eser’e karşı kanıt olarak sunulanlara baktığınızda, Af Örgütü’nün kamuya açık kampanya belgelerini görürsünüz. Savcıların soruşturma için ellerinde üç ay zaman vardı ama hiçbir kanıt ortaya koyamadılar” diyor.
Mesela, İnsan hakları savunucularına karşı kanıt olarak sunulanlar arasında bir Twitter mesajı var. Mesajda katılımcılardan telefonlarını kapatmaları ve Büyükada’ya tekne yolculuğunun tadını çıkarmaları söyleniyor.