Connect with us

Medya

Emrah Serbes: ‘Kazadan sonra alkol aldım’

Published

on

İzmir’de üç kişinin hayatını kaybettiği trafik kazası nedeniyle tutuklanan yazar Emrah Serbes, bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Savunmasını yaparken ağlayan Serbes, arabasında bulunan içki şişeleri için “Olay sırasında alkol almadım. Kazadan sonra İstanbul’a hastaneye giderken yolda alkol aldım” dedi.

Mahkeme heyeti, Serbes’in tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.

İzmir 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma 14:00’te başladı. 22 buçuk yıla kadar hapsi istenen Serbes, aylık gelirinin 7 bin lira olduğunu söyledi ve savunma sırasında ağladı.

Savunmasında, üzerinde çalıştığı projeyi bitirince tatile çıkmaya karar verdiğini anlatan Serbes, “Bunun için şoför arıyordum. Kenan (Doğru) da benim arkadaşım. Şoförlük işi aradığını öğrendim. Şoförlüğü kabul etti, hatta o gün maaşını da verdim. İzmir’e kadar arabayı Kenan kullandı. Otoban gişelere kadar arabayı Kenan kullandı. Gişeleri gördüğüm sırada aracı ben aldım. 30-40 kilometre kullanacaktım. Sonrasındaki oto yoldaki benzin istasyonunda dinlenecektik. Kenan da orada dinlenme fırsatı bulacaktı” dedi.

‘Jandarma geldi, Kenan suçu üstlendi’

Aracın direksiyonuna geçtikten sonra yağmur yağmaya başladığını anlatan Serbes, “Direksiyona geçtikten hava yağışlı olduğu için orta şeritten gitmeye başladım. Yokuştan çıktığım sırada araç birden önüme çıktı. Yavaşlamaya çalıştım, kurtarmaya çalıştım, ancak başarılı olamadım. Yol da kaygan olduğu için önümdeki arabaya çarptım. Çarpmanın etkisiyle takla attık, hava yastıkları açıldı. Biz ‘sunroof’tan dışarıya çıktık. Diğer aracın yanına gittiğimde durumu daha kötüydü. Direksiyondaki sürücü ölmüştü, yanındaki kadın ağır yaralıydı. Az ilerde de kız yaralı yatıyordu. Bunun üzerine Kenan’ın yanına gittim ve kazayı yüklenemeyeceğimi söyledim. Kenan ile çok uzun süre konuşmadık. Jandarma geldi, Kenan suçu üstlendi. 112 ekipleri geldi ben de onlara bizim sağlık durumunuzun iyi olduğunu, diğer yaralılarla ilgilenmelerini söyledim. Sonra jandarma karakoluna gittik, ifade verdik. Savcılığa gittik. Savcı Kenan’ın ifadesini aldıktan sonra tutukladı. Ben de bu sırada adliyede bekliyordum. Yaptığım hataydı, bari adliyede bekleyeyim dedim. Yakınlarım geldi” diye konuştu.

Yakınlarıyla cezaevine gittikten sonra İstanbul’a dönmek üzere yola çıktığını, bu sırada doktorunu aradığını ve gelirken içki içeceğini alacağını söylediğini de ifadesinde anlatan Serbes, “Doktoruma yolda psikolojimin iyi olmadığını söyledim. Alkol almak istediğimi söyledim. Onun izniyle de içtim. Sabah kliniğe gittim. Doktoruma kazayı anlattım. Sonra avukatımı arayıp olayı anlattım. Böyle olamayacağını, teslim olmak zorunda olduğumu söyledim, ömür boyu bu yükle yaşayamazdım. Doktoruma söyledim, teslim olacağım ona da anlattım. 1 – 2 gün ilaç almadım. Durumuma baktım. Kendimi iyi hissettikten sonra da gelip teslim oldum” dedi.

‘Okurlarına kendi ağzından söyleme isteği’

Bu sırada mahkeme başkanının otomobilde bulunan viski ile bira şişelerini sorması üzerine Emrah Serbes, “Viski şişesinin yarım değil tam olması lazımdı. Bodrum’da içmek üzere yanımıza almıştık. Ben yolda sadece soğuk kahve içtim. Ben arabada İstanbul’da bulunduğum sırada alkol alırım. Yanımda şoförüm olur ve onlar beni götürür. Kazadan bir ya da iki gün önce sahilde bira içmiştim. Anaçta bulunan şişeler o zamandan kalmadır” dedi.

Serbes’in avukatı Ayhan Baytekin, kazada yaşamını yitiren Özçelik ailesinin otomobilinin eski ve güvenlik özelliklerinin düşük olduğunu belirtti.

Baytekin, “Özçelik ailesinin aracı 2001 model ve güvenlik paketi düşük. Tam emin değiliz ama ailenin daha yeni bir aracı varmış. O araçla yola çıksalar, kazada belki de bu kadar ağır şartlar oluşmayacaktı. Ayrıca müvekkilim şımarık bir zengin çocuğu olarak gösterilmeye çalışılıyor. Oysa ki kendisi tamamen bir Anadolu çocuğudur. Yaratılmaya çalışılan algı onun daha fazla ceza almasını sağlamaya yöneliktir. Kendisi, olaya bakan savcı müzekkere yazmadan teslim olmuştur. Olayı sosyal medya hesabından açıklaması tamamen yazar olduğu için okurlarına kendi ağzından söyleme isteğidir. Ölenleri geri getirmek mümkün değil ama mümkün olsa buna bile hazır” dedi.

‘Serbes de onayladı’

Serbes’in ekonomik anlamda zarar gördüğünü öne süren avukat Baytekin, tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak tahliyesine karar verilmesini talep etti. Avukat Baytekin’in sözlerine, kaza kurbanı ailenin geride kalan tek ferdi Ahmet Mert Özçelik ile duruşmayı izleyen diğer akrabaları tepki gösterdi.

Kazada tüm aile bireylerini kaybettiği için büyük üzüntü içinde olduğunu söyleyen Ahmet Mert Özçelik de davaya katılma talebinde bulunarak, “Olay günü merak ettiğim için önce babamı aradım. Telefonu açmayınca annemi aradım ve telefonu kapalıydı. Kız kardeşimi aradım, onun da telefonu kapalıydı. Sonra akrabalarım beni arayıp, kazayı söylediler. Babam lise arkadaşlarıyla buluşmak için Bodrum’a gidiyordu. Şikayetçi ve davacıyım” dedi.

Kazadan sonra olay yerine giden ve tanık olarak dinlenen polis memuru Ceyhan Dayar, “Olay yerine gittiğimizde kaza yapan araçları ve ölen iki kişiyi gördüm. Sürücünün kim olduğunu sorduğumda Kenan Doğru ‘Benim’ dedi. Emrah Serbes de onayladı. Serbes’in alkollü olduğuna dair bir bulguya rastlamadık ancak Kenan Doğru’ya yaptığımız alkol testinde alkol çıkmadı. Yaralı olmadıklarını söyleyip tedaviyi kabul etmediler” diye konuştu.

Kaza sonrası Emrah Serbes’e ait aracı olay yerinden otoparka çeken kurtarıcının sürücüsü tanık Serdar Durna ise “Serbes’e ait tellere takılı aracı kaldırdığımızda boş bira kutuları ile viski şişesi buldum. Şişenin boş mu dolu mu olduğunu bilmiyorum”dedi.

‘Tutukluluğa devam’

Kaza yerine giden ambulansta görevli tanık Duygu Saydam, alkol kokusunu tanıdığını belirterek, “Biz kazaya ikinci ambulans olarak gittik. Biz Emrah Serbes ve Kenan Doğru’ya müdahale ettik. İkisini de ambulansa aldık, boyunluk taktık. Ben alkol kullanmadığım için alkol kokusunu görev yaparken alkollü kişilere müdahale ettiğim için bilirim. Ambulansta alkol kokusu aldım ancak kimden geldiğini bilmiyorum. Sanıkların hareketlerini denetleme imkanım olmadı. Ancak alkol kokusu aldığım kişinin saçları uzundu” dedi.

Özçelik ailesinin avukatları Burcu Ece Güler ve Mustafa Tırtır, sanığın hal ve hareketlerinin, suçtan kurtulmaya yönelik davranışlar olduğunu belirterek, tutukluluk hallerinin devamını talep etti. Duruşma savcısı da Emrah Serbes’in tutukluluk halinin devamına karar verilmesini ve diğer sanık Kenan Doğru’nun savunmasının alınması için yazılan talimatın cevabının beklenmesini talep etti.

Mahkeme heyeti, Ahmet Mert Çelik’in davaya katılma talebini kabul etti.

Diğer sanık Kenan Doğru’nun savunmasının alınması için yazılan talimatın cevabının beklenmesine ve Emrah Serbes’in tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.

Diken

Gündem

“Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor!”

Published

on

By

BirGün yazarı Bülent Mumay, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın açıklaması sonrası başlayan “dinde reform” tartışmalarını değerlendirdi. “Erdoğan’ın Nurettin Yıldız gibilerini eleştirmek zorunda kalırken başlattığı ‘İslamda güncelleme’ tartışmasının, hedeflenen Saadet tabanını ‘Cumhur İttifakı’ndan bir parça daha uzaklaştıracağı aşikâr” diyen Mumay, Erdoğan’ın bir gün sonra yaptığı “Dinde reform yapmak haddimize mi” açıklamasıyla ilgili olarak da “Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor” ifadesini kullandı.

Bülent Mumay‘ın “Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor!” başlığıyla yayımlanan (11 Mart 2018) yazısının ilgili bölümü şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasıyla patlak veren “dinde güncelleme” meselesinin zamanlaması, AKP açısından hiç de iyi olmadı. Karamollaoğlu’nun “Cumhur ittifakı”na kapıyı kapatmasından sonra, AKP’nin niyeti Saadet Partisi tabanını kazanmaktı. Erdoğan’ın Nurettin Yıldız gibilerini eleştirmek zorunda kalırken başlattığı “İslamda güncelleme” tartışmasının, hedeflenen Saadet tabanını “Cumhur İttifakı”ndan bir parça daha uzaklaştıracağı aşikâr. Dünkü Milli Gazete’nin manşeti de, bu öfkeyi yansıtıyordu. “İslam’ın güncellenmesi ne demek?” başlığıyla çıkan gazete, Erbakan’ın “Din, Allah yapısıdır” sözlerini de 1. sayfadan hatırlatma gereği duymuştu.

Gerçi çok da şey etmemek lazım. Erdoğan, “güncelleme” açıklamasını da güncelledi. Önce, sözcüsü İbrahim Kalın twitter’dan “izahat” yapma gereği duydu. Yetmeyince Cumhurbaşkanı bizzat devreye girdi. Bir gün önce, “İslam’ın güncellenmesi gerektiği”nden söz eden Erdoğan, tepkiler üzerine “Dinde reform olmaz, haddimize mi” deme gereği duydu. Saray’ın 24 saat içinde güncelleme açıklamasına getirdiği güncelleme, Windows işletim sisteminin sürekli gönderdiği güncelleme yamalarından bile daha hızlı geldi. “Şehirleri mahvettik” tadında çıkışlarla uzunca bir süredir kendi muhalefetini yapan Erdoğan’ın yeni bir hamlesi olabilir, kim bilir. “Değişmeyen tek şey değişimin kendisi” diyen Cem Karaca da rahmet istedi şimdi…

Bu arada enteresan bir gelişme daha oldu… Aralarında Ankara ve Marmara’nın da bulunduğu ilahiyat fakülteleri, Erdoğan’ın sözlerine “açıklık” getirmek için bildiriler kaleme aldı. “Aslında şunu demek istedi” tadındaki açıklamaları yapanların, bir yerlerden motive edildikleri aşikar elbette… Tarikat yurtlarındaki çocuk istismarları konusunda gıkı çıkmayan, kendisine ilahiyatçı diyen sapıkların kadınları aşağılayan “fetva”ları karşısında ‘lâl’ olan ilahiyatçıların, Saray’ın tekzip bürosu olarak hizmet vermeye başladı aniden. Ne diyelim, yeni “akademik görev”leri hayırlı olsun…

Continue Reading

Dünya

Yalan haber, doğru bilgiden altı kat hızlı yayılıyor

Published

on

By

Yalan haberin Twitter’da doğru bilgiden en az altı kat hızlı yayıldığı ortaya çıktı. ABD’nin önde gelen üniversitelerinden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) yapılan araştırma, yalan haberlerin ‘çok daha uzağa, çok daha hızlı bir biçimde’ yayıldığını ortaya koydu.

Araştırmada, Twitter’dan yayılan binlerce haber ve 2006-2017 arasında atılan trilyonlarca tweet incelendi; teyit etme konusunda uzman altı kurumdan yardım alındı. İki yılda tamamlanan araştırmanın öne çıkan bulguları şöyle:

  • Yalan haber içeren tweetler, gerçek haber içerenlere kıyasla çok daha fazla paylaşılıyor;
  • Doğru bir bilgi içeren bir tweet’in 1500 kişiye ulaşma hızı, yalan haber/iddia içeren bir tweet’inkinden altı kat daha yavaş;
  • Doğru haber içeren bir tweet nadiren 1000 kişi tarafından zincirleme bir şekilde paylaşılıyor. Buna karşın, yalan haber içerenlerin en az yüzde 1’i zincirleme olarak yeniden paylaşılıyor;
  • Yalan haberlerin ‘viral’ olma ihtimali çok daha yüksek. Bu haberler hem aynı zincir içinde, hem de yeni zincirlerde tekrar tekrar paylaşılıyor;
  • Doğru bir haberin Twitter’ın derinliklerine ulaşma hızı, yalan haberden 20 kat daha düşük;
  • Siyasetle ilgili yalan haberler, diğer konularla ilgili yalan haberlerden de hem daha hızlı, hem de daha derin katmanlara yayılıyor;
  • Yalan haberleri yayan hesaplar, doğru haberleri paylaşanlara kıyasla Twitter’a kısmen yeni girmiş, daha az takipçisi bulunan ve daha az aktif olan kişilere ait.

Araştırma, MIT’de öğretim üyesi olan Soroush Vosoughi, Deb Roy ve Sinan Aral tarafından yapıldı. Aral CNN International’a demecinde, “Sonuçlar beni çok şaşırttı. Yalan haberin daha hızlı yayılması değil, aradaki farkın boyutu şaşırtıcıydı” dedi.

Continue Reading

Editörden

Cumhuriyet davası: Murat Sabuncu ve Ahmet Şık’a yaklaşık 500 gün sonra tahliye, Akın Atalay yine tutuklu!

Published

on

By

“Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek” iddiasıyla üçü tutuklu yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın altıncı duruşması bugün (9 Mart 2018) Silivri’de görüldü. Mahkeme heyeti, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabir Ahmet Şık için tahliye kararı verirken 495 gündür tutuklu bulunan Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın tutukluluk halinin devamına hükmetti. Cumhuriyet davasının bir sonraki duruşması 16 Mart’ta Silivri’de görülecek.

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın bugünkü duruşmasında ilk olarak eski Cumhuriyet yazarı Mehmet Faraç “tanık” sıfatıyla dinlendi. Önceki duruşmalarda iş akdinin, bir kadın çalışanı saçlarından tutarak yerde sürüklediği gerekçesiyle feshedildiği belirtilen Faraç, sanık avukatlarından Tora Pekin’in “2009 senesinde gazete binasının tamamen dışında başka büroda çalışmanız istendi. Oraya geçtiniz. Nedenini anlatır mısınız?” sorusu üzerine “Böyle tuzak sorular yakışmıyor” dedi.

İfadesi boyunca, gazetenin yayın politikasını değiştirdiğini iddia ettiği Cumhuriyet Gazetesi Vakfı Başkanı Orhan Erinç’e yönelik tepkisini dile getiren Faraç, daha sonra eski Cumhuriyet muhabirlerinden Leyla Tavşanoğlu’nun Erinç’in “talimatı” ile Pensilvanya’ya gönderildiğini ileri sürdü.

Leyla Tavşanoğlu ise darbe girişiminin planlayıcısı olduğu belirtilen Fethullah Gülen’i, vakıf yönetiminin isteğiyle Pensilvanya’da ziyaret ettiği yolundaki iddiayı yalanladı. “2014’te Gazeteci ve Yazarlar Vakfı beni ve başka gazeteci ve akademisyenleri davet etti. Vakıf ve gazete yönetiminde olan İbrahim Yıldız’dan izin aldım. Gülen de oradaydı. Sonra yazmaya değer haber görmedim ondan yazmadım” diyen Tavşanoğlu, Tora Pekin’in “Bir gazetecinin Pensilvanya’ya gitmesini kesinlikle suç olduğunu düşünmüyorum. Ama bu konuyla ilgili Orhan Erinç size bir şey dedi mi?” sorusunu yanıtsız bıraktı. Bunun üzerine Pekin, “Kendisi bana ‘Gitmesen iyi olur’ dediğini aktarmıştı. Gelince kendisi de burada sorar” ifadesini kullandı.

Daha sonra kürsüye, Cumhuriyet Gazetesi Okurları Platformu (CUMOK) Koordinatörü Namık Kemal Boya çağırıldı. Boya, üye hâkimin, “Aydın Engin’i, İlhan Selçuk’un uzaklaştırdığı söyleniyor” ifadesine “Ben birkaç kişiden ‘Kapıdan içeri girmeyecek’ dediğini duydum” karşılığını verdi. Boya’nın iddiası üzerine Cumhuriyet yazarı Aydın Engin söz aldı ve şunları söyledi:

“2002’de İlhan Selçuk herkesi toplayarak ‘Artık milliyetçi çizgi izleyeceğiz’ dedi. Ben de ‘Milliyetçi değilim’ dedim ve istifa ettim. İlhan Abi beni kovmak şöyle dursun, ‘Beni çiğnemeden çıkamazsın’ dedi. Üstelik bu istifanın ardından yine İlhan Abi gazetenin başındayken, 2006 ya da 2007’de yeniden gazeteye gelmemi istedi. Ben reddettim. Yemin etmiş bir tanığın gönlünden geçenleri objektif gibi anlatması kabul edilebilir değil.”

Engin’in ardından Cumhuriyet Kitap’ın yayın yönetmeni Turhan Günay söz aldı, tirajların CUMOK sayesinde değil, haftanın iki günü gazete ile birlikte ücretsiz kitap verilmesi sonucu arttığını söyledi. Avukat Tora Pekin de Faraç ve Boya’nın “tirajlar düştü” iddiasının mahkemeye sundukları Basın İlan Kurumu verilerinde resmi olarak yalanlandığını kaydetti.

“İddialar akıl alacak gibi değil”
Duruşmada, savunma makamının tanıkları olarak eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen ve DİSK Genel Başkanı Kani Beko dinlendi.

Altan Öymen, Bahri Belen’in “Cemaate yakın bir haber içerik olduğuna dair bir izleniminiz oldu mu? Bunu utanarak soruyorum ama” sorusunu “Öyle bir şey yok” diye yanıtladı.

Bir dönem Cumhuriyet’in birinci sayfasının yazarlığını yaptığını hatırlatan Öymen, “Yöneltilen iddialar akıl alacak gibi değil. Cumhuriyet öncelikle Atatürk’e bağlıdır. 1924’ten beri zaman içinde çok şey olmuştur ama bu değişmemiştir. Atatürkçülüğün yanlış kullanımına da karşıdır. ‘Bu Atatürkçülükse ben Atatürkçü değilim’ sözü Nadir Nadi’ye aittir” diye konuştu.

Kani Beko da, bir okuyucu olarak gazetenin yayın politikasında herhangi bir değişiklik, “sapma” sezmediğini belirterek “FETÖ’yü öven bir gazete DİSK’in kapısından bile giremez” ifadesini kullandı. Beko, sözlerine şöyle devam etti:

“Biz Cumhuriyet ile ilgili böyle bir şey duymadık bilmiyoruz. Cumhuriyet bu ilkeleri savunduğu müddetçe biz de Cumhuriyet’i savunmaya devam edeceğiz.”

Duruşmayı kimler izliyor?
Silivri’deki duruşmayı yargılananların yakınlarının yanı sıra izlemeye gelenlerin bazıları şöyle:

AB Türkiye Delegasyonu temsilcileri, Oya Baydar, Ömer Laçiner, Mine Söğüt, Sezgin Tanrıkulu, Alp Selek, Ercan Karakaş, Candan Yıldız, Erol Önderoğlu, Seray Şahiner, İnan Kızılkaya, Burcu Karakaş, Elif Ilgaz, Melike Demirağ, Ertuğrul Mavioğlu, Çiğdem Toker, Aram Ekin Duran, Ceyda Karan, Canan Coşkun, Dilek Şen, Meriç Velidedeoğlu, Leyla Tavşanoğlu, Ayşegül Sönmez, Arif Kızılyalın, Tayfun Atay, Fatih Polat, Kani Beko, Garo Paylan, Erdem Gül, Aslı Aydıntaşbaş, Ayşe Sayın, Yasemin Öymen, Utku Çakırözer, Gençay Gürsoy, Bülent Özdoğan, Özlem Yüzak, Sadife Karataş Kural, Semra Kardeşoğlu, Ceren Sözeri, Şükran Soner, Altan Öymen, Doğan Akın, Aslı Kazan, Beliz Özkan, Aylin Kotil, Bülent Mumay, Ayşenur Aslan, Selin Girit, Hilmi Hacaloğlu, Bülent Yener.

Continue Reading

Çok Okunanlar