Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekatı’na Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) da dahil edilmesini eleştirdiği ve “ÖSO’nun kaynağı El Kaide” dediği için hükümetin hedefi haline gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, hakkındaki iddialara ve yanıt verdi. Halk TV’de Fatih Ertürk’ün konuğu olan Yılmaz, Musul Başkonsolosluğu’na IŞİD baskını sırasında görevli olan Özel Harekat Polisi Abdülsettar Yaşar’ın A Haber’e yaptığı açıklamalara da tepki gösterdi.
Yılmaz, programda şunları söyledi:
“Eğer AKP’den siyasete girmiş olsaydım heykelimi dikmiştiniz, bu kadar alçalmayın. Sizin neyden korktuğunuzu biliyorum. Ama bunlar işe yaramaz. 101 günlük esaret sırasında bazı konsolosluk çalışanları IŞİD’in arkasında namaza durdu. Ben artık bu işin arkasında başka bir şey arıyorum, bu iş başka bir yere gidiyor.
‘IŞİD’e yakın bir tip
O kişi (Abdülsettar Yaşar) Arapça bilen, Musul Başkonsolosluğu basılmadan hemen önce gelen bir isim. Benim şüphelerimin olduğu bir tip, düşünce olarak IŞİD’e yakın olan bir tip. Bakın Musul baskınında bir anda ‘Arapça biliyorum’ diyerek ortaya çıkıyor. IŞİD’in belgelerini bana imzalatmak istiyor, ben reddediyorum. Döndükten sonra bunların IŞİD ile ideolojik yakınlığı olduğunu söyledim. ‘Bunlarla ilgili bir işlem yapın’ dedim. Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış, ne görevden alması bunları terfi ettirdiler. IŞİD’le bu kadar içli dışlı, nedir bu samimiyet? Bu utanmaz herifler şimdi iftira atıyor. Bunu konuşturan kimse, bununla işbirliği yapıyor. Bunların hemen yargılanması lazım.
İçişleri Bakanlığı talimatımı engelledi
“İçişleri Bakanlığı’ndan talimat verdiler, benim ‘çatışın’ dememe rağmen ‘hayır kesinlikle çatışmayın talimatı’ geldi. Alayına başkaldırıyorum. Madem siz devletin itibarını düşünmüyorsunuz, ben hiç düşünmüyorum. Ya beni öldüreceksiniz ya da ben sizin yakanıza yapışacağım.”
“Türkiye’ye teslim edilişimizi MİT gerçekleştirmedi”
Konsolosluk çalışanlarıyla birlikte Türkiye’ye teslim edilişimizi MİT gerçekleştirmedi. O siyasilerden bir çıksın bakalım! Bir söylesinler bakalım, bizi kim getirdi? Hadi çıksın birisi konuşsun bakalım. Bizi Türkiye’ye kim getirdi. Bir tanesi çıksın benim karşıma bütün kamuoyu önünde açıklayacağım. Meydan okuyorum benimle yüz yüze bir çıksın açıklasın! Nasıl olmuş, ne olmuş? Bir bir açıklayacağım…”
IŞİD tarafından rehin alınan Öztürk Yılmaz Türkiye’ye getirildiğinde dönemin Başbakanı Davutoğlu alnından öpmüştü
O özel harekatçı ne demişti
Özel Harekat Polisi Abdülsettar Yaşar, özetle şu iddialarda bulunmuştu:
“Öztürk Yılmaz, kendini muhasebeci Kenan olarak tanıttı. Başına silah dayamadılar. Battaniye’nin altına saklandı. İngilizce bildiğini DEAŞ’lılardan gizledi.
Etrafımız kuşatıldığında Arapça bilen tek ben olduğumdan ben çağrıldım. Kapıyı onlara ben açtım. Bizim buradan hemen gitmemizi bizimle herhangi bir sıkıntısı olmadığını, ilk önce terk etmemizi istediler.
Öztürk Yılmaz beni kesinlikle bu işe karıştırmıyorsunuz sizin göreviniz beni korumaktır. Bizi korumakla görevlisiniz Kesinlikle hiç kimse bir tane bile mermi sıkmayacak talimatını verdi. Ben kamufle oluyorum bu işlere sen bakacaksın dedi.
DEAŞ’ın sözde sorumlusunun bizi sorguladıktan sonra bırakacağını söylemesine rağmen sürecin uzun sürdüğünü dile getiren Yaşar “Kendimi sorumlu olarak tanıttığımda Öztürk Yılmaz yanımdaydı.”
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “terör propagandası” yaptığı suçlamasıyla tutuklanması bir kez daha ifade özgürlüğünün ne olduğu, kapsamı ve sınırları hakkında tartışmaların başlamasına yol açtı.
Şebnem Korur Fincancı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında yürütülen soruşturma kapsamında dün “terör örgütü propagandası” yapmak ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla tutuklandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bugün Fincancı ve TTB merkez yönetiminin görevden alınmasını da istedi.
Fincancı 20 Ekim’de PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’ya karşı “kimyasal silah kullandığı” iddialarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmuş, iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söylemişti.
TSK, KUZEY IRAK OPERASYONLARINDA KIMYASAL SILAH KULLANDI IDDIASI
18 Ekim’de PKK’ya yakın medya organlarında TSK’nın Kuzey Irak’taki bazı operasyonlarda “kimyasal silah kullandığı” öne sürüldü, iddiaya dayanak olarak çeşitli görüntüler paylaşıldı.
Şebnem Korur Fincancı iki gün sonra PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında, ortada bu tür iddiaların ve ölümün olduğu bir durumda, Birleşmiş Milletler’in Minnesota Protokolü ilkeleri gereği, bu iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söyledi ve şu ifadeleri kullandı:
“Görüntüleri daha önce de bir hekim olarak incelemiştim ve belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda.”
Minnesota Protokolü, adli nitelikli otopsilerin tamamının, muhakkak adli tıp uzmanı veya adli patologlar tarafından ve tam donanımlı otopsi birimlerinde yapılmasını öngörüyor.
Bu iddiaların ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) TBMM’ye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi.
Milli Savunma Bakanlığı’nın basın açıklamasında “Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kimyasal silah kullanıldığına yönelik iddiaların tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğu” belirtildi.
Şebnem Korur Fincancı, hakkında soruşturma başlatılmasının ardından medyaya yaptığı açıklamalarda söylediklerinin iddiaların araştırılmasını savunmaktan ibaret olduğunu vurguladı. Ancak Fincancı, AKP iktidarinin hedef göstermesi uzerine tutuklandı.
Cezaevinde tutuklulara yönelik kötü uygulamalar ilişkin gelen bilgiler arasında; “2 günde bir musluklardan 1.30 saat su veriliyor, sadece 3 kova var suyu koydukları kova fazla olursa geri alıyor döküyorlar. Koğuşta kantinden para karşılığında alınan suya da el koyuyorlar” şeklinde bilgiler geliyor.
TUTUKLULAR YERDE YATIYOR VE BATTANİYE SERİLMESİNE İZİN VERİLMİYOR
Cezaevlerinde kapasitenin en az 2 katından fazla tutuklunun bulunduğuna ilişkin Adalet Bakanlığı’nın açıkladı. Cezaevlerinden gelen bilgiler de tutukluların yerlerde yattığına ilişkin bilgiler gelmeye devam ediyor. Sivas E Tipi Cezaevi’nin yönetimi ve gardiyanlar, yerde yatan tutukluların yere battaniye sermesine bile izin vermiyor.
Cezaevi Müdürü’nün koğuşlarda dolaşarak psikolojik baskı uyguladığı ve koğuşlarda herhangi bir tutuklunun mesleğini sorduğu cevap vermediğinde ise makam odasına götürüp işkenceler uyguladığı iddia ediliyor. Koğuşlarda gezerken tutuklulara sürekli kötü sözlerle muamelede bulunduğuna ilişkin bilgiler yer alıyor.
Makumlara ait itiraz ve şikayet dilekçelerini ilgili yerlere ulaştırmadığı ve geri verdiği kaydediliyor. Şikayet dilekçesi veren tutuklulara ise koğuşta psikolojik baskı uyguladığı belirtiliyor.
Interpol’ün, üye devletleri suç, suçlu ve tehditler karşısında bilgilendirdiği ve gerektiği zaman yakalama emri talebi ilettiği sekiz ayrı bülten tipinden en bilineni olan kırmızı bültenle aranan kişilerin arasında Adil Öksüz, Mihraç Ural ve Salih Müslim gibi isimler var.
Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (Interpol), Türkiye tarafından çıkartılan 50’ye yakın kırmızı bülteni askıya aldığı öne sürüldü. Sabah gazetesinden Erkam Çoban’ın haberine göre Türkiye, yurt dışında olduğunu değerlendirdiği bazı kişiler için adli makamlarca acil yakalama talebinde bulunurken, Interpol dosyaları ‘siyasi’ bularak beklemeye aldı.
Eş zamanlı olarak hükümetin ‘F..’ olarak tanımladığı örgütün firarisi Adil Öksüz, eski PYD Eş Başkanı Salih Müslim, THKP-C Acilciler üyesi Mihraç Ural gibi isimlerin aralarında bulunduğu 50’ye yakın kişi ile ilgili kırmızı bülten çalışmaları başlatılmıştı.
Kırmızı bülten talepleri onaylandıkları takdirde Interpol, kendisine üye 170 ülkeye bunu yayımlayacak ve Türkiye’nin istediği birçok kişi hakkında yakalama kararı verilmiş olacaktı.
Yakın zaman önce Türkiye, Türkiye kökenli Alman yazar Doğan Akhanlı hakkında kırmızı bülten çıkartmış, yazar İspanya’da gözaltına alınmıştı. Interpol daha sonra Akhanlı hakkındaki kırmızı bülteni sildi.