Connect with us

Öne Çıkanlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan AKP’de değişim düğmesine neden bastı?

Published

on

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın istifasını alan Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’ten de benzer tavrı bekliyor.

Başkent kulislerine yansıyan bilgiye göre Erdoğan, sadece Gökçek için değil, istifasını istediği ve hâlâ direnen başkanlar ve teşkilat yöneticileri için talimatını da verdi: Bu iş en geç Ekim sonu-Kasım başlarında bitecek.

O nedenledir ki, artık Ankara’da kimse “Gökçek direnir, kolay pes etmez, bir yolunu bulur, bu işten de sıyırır, kimse Gökçek’e dokunamaz” diyemiyor.

Erdoğan’ın bütün bu hamlelerinin altında 2019’da yapılacak seçimleri kazanma hedefi yatıyor.
BBC Türkçe’nin haberine göre, Siyasi kaynaklar Erdoğan’ın, her zaman yaptığı gibi -üstelik bu kez kendi parti örgütlerinden gelebilecek tepkilere rağmen- “risk alarak değişim düğmesine basmasının” nedenleri ve bundan sonra yaşanabilecek olası gelişmelere ilişkin şu değerlendirmeleri yapıyor…

Alarm 16 Nisan’da çaldı

16 Nisan başkanlık anayasası oylamasında kıl payı bir farkla Erdoğan’ın istediği gibi “Evet” sonucu çıksa da, oy oranlarına bakıldığında “bıçak sırtı” sonucu da ortaya koydu.

Erdoğan için “hayat-memat meselesi” kadar önemli olan 2019 seçimleri için büyükşehirlerin de “Hayır” cephesinde yer alması “alarm zillerinin” işareti oldu.

1 Kasım seçimlerine göre yüzde 10’luk oy kaybının nedenlerini araştırmak için referandumdan hemen sonra bir çalışma yaptıran Erdoğan, gelen sonuçlardan, ‘yeni sistemin yeterince anlatılamamasının’ yanı sıra, örgütlerin de yeterince gayret göstermediği tespitiyle karşılaştı.

Önce anayasal olarak önünde engel olmadığı için AKP’ye üye oldu, hemen ardından da 21 Mayıs’ta yapılan Olağanüstü Kongre’de genel başkan seçilerek, doğrudan parti örgütlerine müdahale yetkisini ele aldı.
Kadir Topbaş, geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden istifa etmişti.Telif

Metal yorgunluğu söylemi

Erdoğan’ın partiye katılması parti tabanında sinerji yaratsa da, gelen anketler ve parti yönetimince hazırlanan raporlarda, ‘teşkilatlarda ve belediyelerde gerekli karşılığı görmediği’ sonucuna varıldı.
İşte Erdoğan bu nedenle ilk kez yaz aylarında, parti örgütlerinde “metal yorgunluğu” olduğundan yakındı ve yorgun arkadaşlarını değiştireceğini açıkladı.

Ancak bu durumun kimi teşkilatlarda tepkilere de neden olduğu ifade edildi.
Kimi yorumcuların tahmininin aksine, Erdoğan “değişim” kararlılığından geri adım atmadı.
Kabinede dar kapsamlı revizyonun ardından 22 il başkanı istifa ettirildi.

Teşkilatlarda sessiz sedasız yürüyen görevden alma/istifalar, sıra İstanbul gibi Türkiye’nin en büyük metropol kenti ve başkent Ankara’ya geldiğinde, ülke gündeminin baş sıralarına oturdu.

Anketler sonrası düğmeye basıldı

AKP’nin hedeflerini belirlerken, halkın nabzını tutmak için, kamuoyu anketlerine son derece önem verdiği biliniyor.

Belediye başkanları ile ilgili ‘istifa seçimini’ yaparken de bunun rastgele olmadığına dikkat ediliyor.
Damadı “cemaat operasyonları” kapsamında sanığı olarak tutuklu olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın bu nedenle topun ağzında olduğu konuşuluyordu.

Ancak Erdoğan’ın değişim kararında, 16 Nisan seçimlerinde, bu ilin oyunun da tıpkı Ankara gibi parti oyunun çok altında çıkmasının etkili olduğu ifade ediliyor.

‘Kararsızlar’ endişesi

15 yıldır iktidarı omuzlayan AKP’de bir başka endişe nedeni ise parti oylarındaki olası düşüş ve en önemlisi kararsız seçmen kitlesindeki yükseliş.

Partide konuşulan anketlere göre kararsızların oranı yüzde 30’lar civarında.
Bu sonuç, partinin kurulduğu 2002’deki sürece benzetiliyor ve seçmenin mevcut partilere “mesafeli” olduğu ve yeni bir arayışa yönelebileceği yorumu yapılıyor.

Meral Akşener’in kurma hazırlığı yaptığı yeni partinin, seçmen için yeni seçenek olma olasılığı da endişeyi artırıyor.

İttifak alanı daraldı

‘Risk alarak kazanma’ stratejisi izleyen Erdoğan, kendi hedefine ulaşmak için çok farklı kesimlerle “ittifak” yapmasıyla tanınıyor.

İktidarın ilk yıllarında Fethullah Gülen Cemaati ile ittifak yapan AKP, daha sonra çözüm süreci ile Kürt siyasi hareketi ile belli düzeyde ilişki kurdu.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından yeni ittifakı, parlamentodaki 3. muhalefet partisi MHP ile kurdu.

Ancak MHP’deki bir bölüm seçmenin Meral Akşener’in partisine kayabileceği hesaplanıyor.
16 Nisan referandumunda karşısında geniş bir “hayır cephesi” ile karşılaşan AKP’nin ittifak alanının daralmasının da değişim stratejisinde önemli rol oynadığına dikkat çekiliyor.

Gülen yapılanmasıyla ilgili operasyonları yansıması
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, çok sayıda insan “cemaat operasyonları” nedeniyle ya işten atıldı ya da tutuklandı.

Ancak çoğunlukla muhafazakâr kimlikli ve AKP seçmeni olan bu kesimin yakınlarının artık AKP’ye oy vermeyebileceği hesabı yapılıyor.

2019 planlaması yapılırken de, partinin yeni seçmen kazanabilmesi ve yeni bir vizyonla çıkabilmesi için Erdoğan’ın değişimi zorunlu gördüğü vurgulanıyor.

Bundan sonra ne olacak?

Teşkilat ve belediye başkanları operasyonunun tamamlamasının ardından, “2019 başkanlık seçiminin ilk raundu” niteliğindeki Mart 2019’da yapılacak yerel seçimler için harekete geçilecek.
Bunun için de “Yerel seçimlerde nasıl kazanılır?” hamlesi için çalışma yapılması bekleniyor.
2014 yerel seçimlerinde, muhalefet partilerinin elindeki belediyelerin alınmasını sağlayan ve kırsal kesim oylarının da büyükşehir başkanlığı seçimine dahil edilmesini öngören büyük şehirlerin kapsam ve sayısının genişletilmesi seçenekleri, AKP’nin önünde bulunuyor.

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar