Connect with us

Öne Çıkanlar

Darbeyi önleyen teknisyen, görevinden ihraç edildi

Published

on

Yazar Ömer Faruk Gergerlioğlu, kendi bloğunda kendisine gönderilen bir mağdurun mektubunu yayınladı. Darbe gecesinde DHMİ Denizli Çardak Havalimanına Elektrik Teknisyeni olarak çalıştığını belirten Fatih Taş, darbeyi engellediğini aktarıyor. Denizli ve Aydın’dan Ankara’ya nakil olacak 517 komandonun naklini hayatını tehlikeye atarak engellediğini söyleyen Taş, bütün bunlara rağmen görevinden ihraç edildiğini ve kullanmadığı ByLock uygulamasından dolayı yargılandığını aktarıyor.
Gergerlioğlu yaşananları anlattığı yazısı şöyle:

Darbe gerçekleşseydi benim halim nice olurdu?

Aşağıda bana gelen tutuklu bir KHK’lının mektubu var. Kendisini tanımıyorum ama iddialarının belgeli olduğunu söylüyor. Bu iddialar gerçekse ve bu kişi mükafatlandırılma yerine KHK ile işinden atılmışsa çok vahim bir yanlışlık yapılmıştır, birilerinin bu çok ciddi iddialara cevap vermesi gerekir.

Darbe gecesi olanların ciddiyeti konusunda eğer bir anket yapsanız çok tuhaf işler olduğu yönündeki şıkkın ağırlık bastığını görürsünüz. Darbe girişimi olmuştur, evet ama ortada dönen olaylar açıklama getirilemeyen konulardır. A’dan Z’ye cok ciddi soru işaretleri barındırmaktadır. Artı Gerçek yazarı Ahmet Aziz Nesin’in bu konuda birbirinden önemli, çarpıcı makaleleri var ancak bu makalelere cevap vermesi gerekenlerden ses çıkmıyor..!
Sizi mektupla baş başa bırakıyorum.

LÜTFEN SESİMİ DUYUN’

Denizli de 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde, darbecilerin darbeye destek amacıyla Ankara’ya ulaşmasını engelleyen birisi olarak 17 aydır bir enkazın altındayım. Ben Fatih Taş. 12 yaşında babasını kaybetmiş ve sonrasında SHÇEK Yozgat Yetiştirme Yurduna verilen birisiyim. Devletim tarafından büyütülüp yetiştirildim. 18 yaşımdan sonrada DHMİ Denizli Çardak Havalimanına Elektrik Teknisyeni olarak işe yerleştirildim. Bana desteğinden dolayı Devletime ve Milletime daima minnettar kaldım. 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Çardak Havalimanında tek başıma Elektrik birimi nöbetçisiydim.

Darbeciler, Aydın Söke’de bulunan 11. Tugay Komutan Yardımcılığından ve Denizli 11. Tugay Komutanlığından oluşturulmuş 517 Komandonun darbeye destek amacıyla Ankara’ya naklini planlamışlar. Bu nakil için Kayseri’den askeri nakliye uçaklarını Denizli Havalimanına gönderdiler. İşte benim darbenin önlenmesindeki kritik rolüm tam da burada başladı. Valimiz ve Amirlerimin de bilgisi dahilinde nakliye uçaklarının Havalimanına inişlerini engellemek için tüm şebeke enerjisini, Jeneratörleri, Kesintisiz Güç Kaynaklarını, Pist ve Kule sistemlerini, Havaseyrüsefer Uçuş sistemlerini ve Telsiz İstasyonunun enerjilerini kesip, darbeci askerler tarafından tekrar devreye alamayacakları duruma getirdim. Bu işlemlerinin tamamına yakınını can güvenliğimi tehlikeye atarak askeri alana geçip sistemlere müdahalede bulundum. Bütün önlemleri aldıktan sonra ise darbeciler tarafından silah zoruyla sistemleri açtırma ihtimallerine karşı Havalimanını terk ettim. Darbeciler tüm çabalarına rağmen sistemleri çalıştıramadıkları için nakliye uçaklarını Havalimanına indiremediler. Dolayısıyla 517 komandonun darbeye destek için Ankara’ya naklini gerçekleştiremediler. Bu 517 asker darbenin seyrini değiştirebileceği gibi-ihtimal-can kaybının da çok daha fazla olmasına neden olabilirdi. Darbeye ve darbecilere karşı duruşum ve o gece yaptıklarım Havalimanında Resmi olarak kayıtlı, şahitli ve belgelidir.

Ben 15 Temmuz gecesi yaptıklarımla beni büyütüp, yetiştiren, iş güç sahibi yapan Milletime ve Devletime vefa borcumu ödedim. Askeri alana girdiğimde darbecilerin bir kurşunu ile öldürülmüş olsaydım, bugün ben de Şehit Ömer Halisdemir gibi kahraman olacaktım.

BENİM HATAM GALİBA HAYATTA KALABİLMEK OLDU’

Bütün bu yaşananlardan sonra 15 yıldır çalıştığım Denizli Çardak Havalimanındaki görevimden açığa alındım.(22/07/2016) 6-7 ay sonra kullanmadığım bir telefon uygulamasının tespiti var denilerek tutuklandım. Cezaevine Gönderildim. (Denizli D Tipi Cezaevi) Tutukluluk yazım Kurumuma gönderilmiş olacak ki 26/04/2017 tarihinde 689 Sayılı KHK ile ihraç edildim. Aylardır sesimi duyurmaya çalışıyorum, fakat nafile başaramıyorum. Kullanmadığım bir program dolayısıyla Terör Örgütü Üyeliği ile suçlanıyorum. Bu nasıl mantıktır? Darbeyi yapan FETÖ ise, darbeyi önleyen Fatih TAŞ nasıl FETÖ üyeliği ile suçlanır? Tutuklandığım Savcılığa darbe gecesi yaptıklarımı anlattım. “Bana ne bana mı yaptın, yaptıysan devletine yapmışsın” cevabı ile neye uğradığımı şaşırdım. Kala kaldım, cevap bile veremedim. Aynı şekilde Ağır Ceza Heyetine anlatmaya çalıştım, nafile. “Bize bunları niye anlatıyorsun?Sen görevini yapmışsın” dediler. Çaresizlik içinde oturdum yerime. Bu günlerde Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılamaları tamamlanan darbe davasında 64 rütbeli askerden 6 tanesi suçlu bulunup, müebbet ceza aldılar. Soru çok basit “darbe gerçekleşseydi benim halim nice olurdu”? Elektrikleri, sistemleri kapatan kişiye yani bana neler yaparlardı acaba?

Darbe gecesi evinde çekirdek eşliğinde televizyondan darbeyi film gibi izleyenler, bugün en büyük vatansever kisvesine bürünmüş, benim gibi canını dişine takarak, hayatını ortaya koyarak darbeyi önleyen bir kişiye vatan haini, terörist muamelesi yapmaktalar. Bu benim çok ağırıma gidiyor ama çaresizim, sesimi soluğumu kimselere duyuramıyorum. Çocuk Esirgeme Yurdunda (Yozgat) büyümüş olmam, etkili bir çevremin olmaması en büyük şanssızlığım. Darbe ile yargılananların yavaş yavaş salındığı bir yerde darbeyi önleyen birisi olarak sesim çok cılız, kimseler beni duymuyor. Aylardır çocuklarımdan, ailemden ayrı hapishanedeyim. Aile boyu yaşadığımız mağduriyeti anlatmaya kalksam, kelimelerle ifade edemem. Bu mektubu ıssız bir adada aylarca kurtarılmayı bekleyen, gelip geçen uçaklara, gemilere el sallayıp, ateş yakıp kurtarılmayı bekleyen bir kişinin işaretli olarak görmenizi bekliyorum. Sesim, Soluğum Olmanız Dileğiyle! Fatih TAŞ’

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar