Connect with us

Manşet

‘Dosyaların tamamı çöplük’: İdris Baluken ile ilgili fezleke hazırlayan savcılar onunla aynı cezaevinde

Published

on

Milletvekillerinin yasama dokunulmazlığının kaldırılması ardından Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eş genel başkanlarının aralarında bulunduğu 13 milletvekili, 4 Kasım 2016’da yapılan eş zamanlı operasyon sonucunda gözaltına alındı. Zırhlı araçlar, helikopter ve uçaklarla apar topar Şırnak, Diyarbakır, Bingöl ve Hakkâri’ye getirilen HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile Şırnak milletvekilleri Ferhat Encu, Leyla Birlik, Hakkari milletvekilleri Selma Irmak, Abdullah Zeydan, Nihat Akdoğan, Diyarbakır milletvekilleri İdris Baluken, Nursel Aydoğan ve Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Ziya Pir, İmam Taşçıer ve Sırrı Süreyya Önder ise “adli kontrol” şartıyla serbest bırakıldı. 4 Kasım’da başlayan sürecin devamında HDP milletvekilleri Meral Danış Beştaş, Ayhan Bilgen, Besime Konca, Burcu Çelik Özkan ve Çağlar Demirel ile CHP Milletvekili Enis Berberoğlu tutuklanırken, onlarca milletvekili defalarca gözaltına alınıp serbest bırakıldı. 9 HDP milletvekili ile 1 CHP milletvekili, yargılandıkları kentlerden kilometrelerce uzakta bulunan cezaevlerinde tutuklu yargılanıyor.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), milletvekillerinin tutuklu yargılanmayacağına ilişkin 2013 yılında verdiği Balbay kararına rağmen, tutuklu HDP’li vekiller için yapılan bireysel başvurular üzerinden 11 ay geçmesine rağmen henüz karar vermiş değil. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) tutuklu HDP’li milletvekilleri için Türkiye’ye verdiği savunma hakkı süresi ise 10 Kasım’da doluyor. Devam eden yargılamalarda, HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, HDP milletvekilleri Çağlar Demirel, Besime Konca, Osman Baydemir, Ziya Pir, Burcu Çelik Özkan, Abdullah Zeydan ve Nursel Aydoğan’a siyasi parti faaliyetlerinden dolayı çeşitli hapis cezaları verildi. Kesinleşen bu hapis cezaları nedeniyle HDP’li vekiller Besime Konca, Figen Yüksekdağ ve Nursel Aydoğan’ın milletvekillikleri düşürüldü. Devamsızlık yaptıkları gerekçesiyle HDP milletvekilleri Faysal Sarıyıldız ve Tuba Hezer’in milletvekillikleri de düşürüldü.

55 vekil, 645 suç, 18 müebbet, 3 bin 126 yıl hapis

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları kaldırılmadan öncesi, HDP milletvekilleri için “Yargıya gönderin, bedeli neyse ödesinler” şeklinde yaptığı açıklama, milletvekillerinin tutuklanmasına giden süreci hızlandırdı. HDP milletvekilleri hakkında 2007 ile 2015 yılları arasında toplam 182 fezleke düzenlendi. 7 Haziran 2015’ten dokunulmazlıkların kaldırıldığı 20 Mayıs 2016 tarihleri arasında ise HDP’li vekiller hakkında 328 fezleke düzenlendi. 328 fezlekenin 154’ü ise yasama dokunulmazlıkları kaldırılmadan bir ay önce meclise gönderildi. Yasama dokunulmazlığının kaldırılması ardından, 59 milletvekili olan HDP’nin 55 milletvekili hakkında toplam 510 fezleke bulunuyordu. Hakkında fezleke hazırlanmayan milletvekilleri ise Celal Doğan, Garo Paylan, Erdal Ataş ve Mahmut Celaled Gaydalı. Aynı dönemde, CHP’nin 145, AKP’nin 46, MHP’nin 20 fezlekesi bulunuyordu. Fezlekeleri davaya dönüşen 55 vekil hakkında 645 farklı suçtan toplam 18 ağırlaştırılmış müebbet ve 3 bin 126 yıl hapis cezası isteniyor. Milletvekilliği düşürülen HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hakkında 192 yıl hapis ve 1 kez ağırlaştırılmış müebbet, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında ise 486 yıl hapis ve 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

“400 vekil vermeyince…”

HDP milletvekilleri avukatlarından Reyhan Yalçındağ Baydemir, milletvekillerinin tutuklanmasını, devam eden yargılamaları, davalarda yaşanan hukuksuzlukları, tutuklu milletvekilleri için AYM ve AİHM’e yapılan başvurularla ilgili Mezopotamya Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu. Milletvekillerinin yargılanma sürecinin hukuki olmadığını, siyasi süreç olduğunun altını çizen Yalçındağ, sürecin 7 Haziran seçim sonuçları ile başladığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 7 Haziran seçimleri öncesi meydanlarda dile getirdiği “400 vekil verin, bu iş huzur içerisinde çözülsün” söylemini hatırlatan Yalçındağ, Türkiye seçmeninin 400 vekil vermemesinden dolayı yaşanan sürece girildiğini ifade etti.

“AYM kendi varlığını ortadan kaldırdı”

AYM’nin Balbay kararı üzerine tutuklu bulunan BDP’li milletvekillerinin 2014 Ocak ayında tahliye edilmelerini de hatırlatan Yalçındağ, “AYM hukuki ve son derece bir karar verdi ancak karara rağmen aynı içtihada ilişkin tek bir kelime etmiş değil. Başvurularımıza cevap vermiş değil. Başvuruların bir kısmının numara kayıtları dahi bildirilmedi. Artık AYM değil, kendisinin varlık nedenini ortadan kaldıran bir AYM var. Bu nedenle dosyaları AİHM’e götürme durumunda kaldık. AYM’nin kendi içtihadını çiğnemekten, sırf HDP’li oldukları için vekiller hakkında tahliye kararı vermemesinden kaynaklı AİHM’e yürüyen bir süreç var. Başvurular birleştirildi, hükümet kendisine verilen sürede yanıt sunamadı. Hükümet nasıl bir yanıt vereceğini kendisi de bilmiyor” şeklinde hukuki süreci anlattı.

“İmza atanlar yargılanacak”

Dokunulmazlıkların kaldırılmasına gerekçeler ile tutuklama gerekçelerinin farklı olduğuna dikkat çeken Yalçındağ, şunları söyledi: “Bu anayasal bir suçtur. Fezlekeler propaganda, gösteri yürütüşüne muhalefet, iddianame ise korkunç. HDP milletvekilleri neredeyse 6-8 Ekim Kobanê olaylarında kolluk güçleri tarafından öldürülenlerin ölümünden sorumlu tutulacak. Hayatımın bu dönemi kadar, yaşananlara hukuki bir tanım bulmakta zorlandığım dönem olmadı. Çağlar Demirel 6 kez basın açıklaması gerçekleştirdi, ancak örgüt üyeliğinden ceza aldı ve onaylandı. Sırf bu insanlar tutuklansın ve tutuklu yargılansın diye, 3 basın açıklamasını 2 miting ile birleştirerek iddianameler hazırladılar. Bu iddianamelerin altına imza atanların hukuksuzluğu ortaya çıkacak ve yargılanacaklar.”

Balüken ve fezleke hazırlayanlar aynı cezaevinde

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hukuka uymak zorunda değilsiniz” şeklinde yargıya talimatı verdiğini ve milletvekilleri hakkında fezleke hazırlayan savcıların Gülen cemaatine yönelik davalar kapsamında tutuklu yada ihraç edildiğini ifade eden Yalçındağ, “Kürtlerle ilgili kumpaslar göz ardı ediliyor, her türlü yasak delil yasal delil olarak kabul ediliyor. Dosyaların tamamı çöplük ve çökmüş durumda. İdris Baluken ile ilgili fezleke hazırlayan savcılar onunla aynı cezaevinde kalıyor” hukuk skandalını anlattı ve “Böyle bir adalet var mı?” diye sordu.

Genel

Tutuklanan TTB Başkanı Fincancı’nın sözleri ‘ifade özgürlüğü’ kapsamına girer mi?

Published

on

By

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “terör propagandası” yaptığı suçlamasıyla tutuklanması bir kez daha ifade özgürlüğünün ne olduğu, kapsamı ve sınırları hakkında tartışmaların başlamasına yol açtı.

Şebnem Korur Fincancı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında yürütülen soruşturma kapsamında dün “terör örgütü propagandası” yapmak ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla tutuklandı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bugün Fincancı ve TTB merkez yönetiminin görevden alınmasını da istedi.

Fincancı 20 Ekim’de PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’ya karşı “kimyasal silah kullandığı” iddialarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmuş, iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söylemişti.

TSK, KUZEY IRAK OPERASYONLARINDA KIMYASAL SILAH KULLANDI IDDIASI

18 Ekim’de PKK’ya yakın medya organlarında TSK’nın Kuzey Irak’taki bazı operasyonlarda “kimyasal silah kullandığı” öne sürüldü, iddiaya dayanak olarak çeşitli görüntüler paylaşıldı.

Şebnem Korur Fincancı iki gün sonra PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında, ortada bu tür iddiaların ve ölümün olduğu bir durumda, Birleşmiş Milletler’in Minnesota Protokolü ilkeleri gereği, bu iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söyledi ve şu ifadeleri kullandı:

“Görüntüleri daha önce de bir hekim olarak incelemiştim ve belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda.”

Minnesota Protokolü, adli nitelikli otopsilerin tamamının, muhakkak adli tıp uzmanı veya adli patologlar tarafından ve tam donanımlı otopsi birimlerinde yapılmasını öngörüyor.

Bu iddiaların ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) TBMM’ye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi.

Milli Savunma Bakanlığı’nın basın açıklamasında “Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kimyasal silah kullanıldığına yönelik iddiaların tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğu” belirtildi.

Şebnem Korur Fincancı, hakkında soruşturma başlatılmasının ardından medyaya yaptığı açıklamalarda söylediklerinin iddiaların araştırılmasını savunmaktan ibaret olduğunu vurguladı. Ancak Fincancı, AKP iktidarinin hedef göstermesi uzerine tutuklandı.

BBC NEWS Turkce

Continue Reading

Manşet

Sivas E Tipi yönetimi ve gardiyanlar işkence suçu işliyor

Published

on

By

Cezaevinde tutuklulara yönelik kötü uygulamalar ilişkin gelen bilgiler arasında; “2 günde bir musluklardan 1.30 saat su veriliyor, sadece 3 kova var suyu koydukları kova fazla olursa geri alıyor döküyorlar. Koğuşta kantinden para karşılığında alınan suya da el koyuyorlar” şeklinde bilgiler geliyor. 

TUTUKLULAR YERDE YATIYOR VE BATTANİYE SERİLMESİNE İZİN VERİLMİYOR

Cezaevlerinde kapasitenin en az 2 katından fazla tutuklunun bulunduğuna ilişkin Adalet Bakanlığı’nın açıkladı. Cezaevlerinden gelen bilgiler de tutukluların yerlerde yattığına ilişkin bilgiler gelmeye devam ediyor. Sivas E Tipi Cezaevi’nin yönetimi ve gardiyanlar, yerde yatan tutukluların yere battaniye sermesine bile izin vermiyor. 

ŞİKAYET DİLEKÇESİ YAZAN TUTUKLULARA PSİKOLOJİK ŞİDDET UYGULUYOR

Cezaevi Müdürü’nün koğuşlarda dolaşarak psikolojik baskı uyguladığı ve koğuşlarda herhangi bir tutuklunun mesleğini sorduğu cevap vermediğinde ise makam odasına götürüp işkenceler uyguladığı iddia ediliyor. Koğuşlarda gezerken tutuklulara sürekli kötü sözlerle muamelede bulunduğuna ilişkin bilgiler yer alıyor. 

Makumlara ait  itiraz ve şikayet dilekçelerini ilgili yerlere ulaştırmadığı ve geri verdiği kaydediliyor. Şikayet dilekçesi veren tutuklulara ise koğuşta psikolojik baskı uyguladığı belirtiliyor. 

Continue Reading

Manşet

Interpol, Türkiye’den gelen kırmızı bültenleri beklemeye aldı

Published

on

By

Interpol’ün, üye devletleri suç, suçlu ve tehditler karşısında bilgilendirdiği ve gerektiği zaman yakalama emri talebi ilettiği sekiz ayrı bülten tipinden en bilineni olan kırmızı bültenle aranan kişilerin arasında Adil Öksüz, Mihraç Ural ve Salih Müslim gibi isimler var.

Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (Interpol), Türkiye tarafından çıkartılan 50’ye yakın kırmızı bülteni askıya aldığı öne sürüldü. Sabah gazetesinden Erkam Çoban’ın haberine göre Türkiye, yurt dışında olduğunu değerlendirdiği bazı kişiler için adli makamlarca acil yakalama talebinde bulunurken, Interpol dosyaları ‘siyasi’ bularak beklemeye aldı.

Eş zamanlı olarak hükümetin ‘F..’ olarak tanımladığı örgütün firarisi Adil Öksüz, eski PYD Eş Başkanı Salih Müslim, THKP-C Acilciler üyesi Mihraç Ural gibi isimlerin aralarında bulunduğu 50’ye yakın kişi ile ilgili kırmızı bülten çalışmaları başlatılmıştı.

Kırmızı bülten talepleri onaylandıkları takdirde Interpol, kendisine üye 170 ülkeye bunu yayımlayacak ve Türkiye’nin istediği birçok kişi hakkında yakalama kararı verilmiş olacaktı.

Yakın zaman önce Türkiye, Türkiye kökenli Alman yazar Doğan Akhanlı hakkında kırmızı bülten çıkartmış, yazar İspanya’da gözaltına alınmıştı. Interpol daha sonra Akhanlı hakkındaki kırmızı bülteni sildi.

Continue Reading

Çok Okunanlar