Connect with us

Öne Çıkanlar

Dr. Barkey: “Gülen’in kaçırılması Amerika için korkunç bir problem olurdu. Türkiye bunun altından kalkamazdı”

Published

on

Artı TV’de Pazar günleri yayınlanan Artı Doğu programına katılan Amerikan Lehigh Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim görevlisi, ABD Dışişleri Bakanlığı eski danışmanlarından Prof. Dr. Henri Barkey, bölgedeki gelişmelere ilişkin birçok soruyu yanıtladı. Türkiye’de hakkında Gezi Direnişi’ni organize ettiği, 17/25 Aralık döneminde Gülen Cemaati ile birlikte AKP hükümetine kumpas kurduğu ve son olarak da 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni organize ettiği iddiasıyla hakkında yakalama kararı verilen Barkey, bu karara ilişkin de konuştu. Gazeteci Fehim Işık Artıgerçek sitesindeki bugünkü yazısında Barkey’in cevaplarına yer verdi

“Saçma bir karar”

Kendisi hakkında yapılan “Darbeye teşebbüs” suçlamasına ilişkin konuşan Barkey “Son derece saçma ve hiçbir delili olmayan bir sürü suçlama var. Bence bu dışarıya değil, Türkiye’nin iç politikasına yönelik bir karar. Türkiye’de hükümet Anti-Amerikancılıkla, komplo teorileriyle taraftarlarını besleme zorunluluğu hissediyor. Bu, Osman Kavala’ya karşı da yapılan bir girişimdir. Beni kullanıp Osman Kavala’yı sıkıştırmak ve içerde tutmak istiyorlar. Gezi’de ve 17/25 Aralık’ta Türkiye’de değildim. 15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında İstanbul Büyükada’da bir toplantı düzenlemiştim. O toplantı da İran’la ilgiliydi, Türkiye ile ilgisi yoktu. Bu toplantıyı Amerika’da da yapabilirdim. Ancak bizim için Türkiye’de olması daha ucuza gelecekti. İnsanlar Atlantik’i aşmak zorunda kalmayacaktı.Şans eseri, toplantı akşamı darbe girişimi oldu. Darbe başarısız oldu, biz işimize devam ettik. Toplantıyı bitirdik, 2 gün daha Türkiye’de kaldım ve 19 Temmuz’da İstanbul’dan ayrıldım” diye konuştu

“Türkiye’nin inandırıcılığı kalmadı”

15 Temmuzda tesadüfen Türkiye’de olduğunun altını çizen Barkey şunları söyledi: “Eski bir Dışişleri çalışanıyım. Böylece beni Amerikan hükümeti ile direk ilişkilendirebiliyorlar. Hakkımda Aydınlık’ın başlattığı CIA ajanı olduğuma ilişkin başka saçmalıklar da var. Bu iyi bir hikaye oldu. Ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Bütün bunlar Amerika’da gerek akademisyenler, gerek basın organları ve düşünce kuruluşları ya da hükümet nezdinde olsun, Türkiye’nin ciddiye alınmamasını beraberinde getiriyor. Siz bu tür uydurmalara başvurursanız, Türkiye’den gelen herhangi bir şeyin inandırıcılığı kalmaz. Örneğin Gülen’i istiyorlar. Diyorlar, “Elimizde Gülen’le ilgili çok sayıda delil var.” Şimdi Amerikalılar niye böyle delillere inansınlar?”

“Flynn’ın hapse gireceği tahmin ediliyor”

Wall Stret Journal’da yayımlanan Trump’ın eski ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Flynn’ın Türk hükümetiyle 15 milyon dolar karşılığında Fethullah Gülen’i kaçırma anlaşması yapması haberini de yorumlayan Barkey “Bu bir iddia. Wall Street Journal yazdı ve bu gazete, çok ciddi bir gazete. Henüz kanıtlanmış değil. Fakat Mike Flynn hakkında bildiğimiz bir şey varsa o da Türk devletine yakın bir işadamından 500 bir dolardan fazla para alıp Fethullah Gülen hakkında Amerika’da bir algı operasyonu yapmak istemesidir. Flynn, seçim günü Gülen’e karşı bir makale yayınladı. Parayı bu iş için aldı. Flynn’in başı bu nedenle dertte. ABD kanunlarına göre başka bir devlet için çalışacaksanız, devleti bilgilendirmeniz lazım. Bunu yapmamış. Birçok insan ilerde Mike Flynn’in hapse gireceğini tahmin ediyor. Wall Street Journal’deki makale onu daha da zor durumda bırakacak. Hakkında açılan çokça soruşturma var. 15 Milyon dolardan bahsediliyor. O paranın alındığını sanmıyorum. Bu konuşulmuş ama yapılmamış. Fakat konuşulmuş olması bile aslında önemli” diye konuştu.

“Türkiye altından kalkamazdı”

Türkiye’nin Fethullah Gülen’i Amerika’dan kaçırması planının geröekleşmesi halinde bunun çok ciddi sonuçları olabileceğini söyleyen Barkey: “Eğer böyle bir şey başarılmış ve ardından bir soruşturma açılmış, Türkiye’nin rolü açığa çıkmış olsaydı, bunun çok ama çok ciddi sonuçları olurdu. Bakın, Türk korumaların Amerikan vatandaşlarını dövmüş olması, Amerika’da Türkiye’nin imajına zarar veren en ciddi olay oldu. Özellikle Amerikan Kongresi’nde büyük etkileri oldu. Bu yaşananları Gülen’in kaçırılma meselesi ile karşılaştırdığınız zaman bu Amerikan devleti için korkunç bir problem olurdu. Türkiye bunun altından kalkamazdı. Böyle bir plan varsa bunun bir yerde başarılamamış olması, Türkiye’nin şansı olmuş, diyebilirim. Flynn meselesinin Amerikan iç politikasıyla da ilgisi var. Flynn, Trump’ın seçtiği biriydi. Trump’ın en yakın danışmanıydı. Flynn meselesinin daha da açılması Trump’ı da zorlar” dedi.

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar