Connect with us

Manşet

“Elazığ Cezaevi’nde işkenceyi özel ekip yaptı”

Published

on

Hazırlanan raporda cezaevindeki bir özel ekibin mahpuslara darp uyguladığı ve işkence ettiği iddialarına yer verildi.Diyarbakır Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu ve İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi üyeleri, işkence şikayetleri nedeniyle Elazığ Cezaevi’nde incelemelerde bulundu. İncelemenin ardından hazırlanan rapor, Diyarbakır Barosu Adli Yardım binasında düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı.

Önder Alçiçek’in okuduğu rapora göre, 15 Şubat 2018 günü akşam saatlerinde sayım için odalara gelen infaz koruma memurları mahpuslara, Adalet Bakanlığı tarafından cezaevi idaresine bir genelge gönderildiği, söz konusu genelgeye göre artık sayımların ayakta yapılacağı ve buna uymayan mahpuslar hakkında tutanak tutularak disiplin soruşturması başlatılacağını söyledi. Bir gün sonra sayım almak üzere odalara giren infaz koruma memurları, ayakta ve tek sıra halinde sayım vermeyen mahpuslar hakkında tutanak tuttu, ardından darp ve işkence etti. Mahpusların beyanlarına göre 18 Şubat 2018 Pazar günü çok yoğun bir şekilde darp ve işkenceye maruz kaldılar ve çok ağır şekilde yaralananlar olduğu bilgisine ulaşıldı.

ÖZEL EKİP YAPIYOR’

Raporda dikkat çeken noktalardan biri de odalara giren ve mahpusların “özel ekip” dedikleri infaz koruma memurları. Raporda, “Odalara giren ve sayıları kalabalık olan infaz koruma memurlarından oluşan özel bir ekibin mahpusları darp ettiği, ağır hakaret ve tehditlerde bulunduğu ve mahpusları ölümle tehdit ettiklerini, odalarda bulunan eşyaları kırıp dağıttıklarını, gelişen olaylardan dolayı can güvenliklerinin olmadığını söylemişlerdir. Bahsi geçen özel ekipte yer alan görevlilerin mahpuslar tarafından daha önce cezaevi içerisinde hiç görmedikleri kişiler olduğu söylenmiştir” bilgisi yer aldı.

YARALILAR HASTANEYE GÖTÜRÜLMEDİ’

Darp ve işkencenin 20.02.2018 tarihine kadar devam ettiği ve bu süreçte mahpusların doktor raporu için revire gönderilmediği belirtilen raporda işkence ile ilgili izlenimler şöyle yer aldı:

– Görüşülen mahpuslardaki gözle görülen darp izleri heyetimiz tarafından da tespit edilmiştir. Yapılan görüşmelerde hükümlü E.D.’nin sağ göz çevresinde morluk ve sarı renkli ekimozlar olduğu; hükümlü E.T.’nin sol el parmak uçlarında morluklar olduğu; tutuklu M.B.’nin sol dizinde morarma ve şişkinlik olduğu; hükümlü B.K.’nin başının arka kısmında şişkinlik ve bacaklarında darp izleri olduğu görülmüştür.

– Mahpuslara yönelik askeri bir içtima alırcasına sayım yapılmaya çalışılmış, buna karşı koyanlar sürüklenerek havalandırmaya götürülmüş, mahpuslar işkenceye tabi tutulmuş, hakarete maruz kalmış ve hatta ölümle tehdit edilmişlerdir. Genel olarak görüşülen mahpusların hepsinin vücudunda darp izlerinin bulunduğu gözlemlenmiş ve sistematik bir şekilde darp ve işkenceye maruz kaldıkları tespit edilmiştir. Mahpusların darp ve işkenceden dolayı revire ve hastaneye sevkleri yapılmamış, sağlığa erişim hakları kısıtlanmıştır.

Raporun sonunda ise İHD ve Diyarbakır Barosu’nun talepleri yer aldı:

– Yaşanan darp ve işkence ile ilgili cezaevi idaresince kayıtsız kalınması keyfi bir yaklaşım olmakla birlikte suç oluşturmaktadır. Bu uygulamanın devam etmesi, ileride olumsuz olayların gerçekleşmesine yol açabileceği gibi mahpusların can güvenliklerinin de tehlikeye düşebileceği endişesini taşımaktayız.

– Öncelikle, Türkiye’deki infaz rejimi mevzuatının ve politikasının uluslararası insan hakları hukukuna ve özel olarak da mahpus haklarına uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Mahpuslara yaşatılan işkence ortamından derhal vazgeçilmeli, uluslararası hukukun emrettiği ve insana yaraşır bir şekilde bir muamele gösterilmelidir. Mahpusların sağlığa erişim haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemler alınmalıdır.

– Elazığ 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı CİK’da yaşanan insan hakları ihlallerinin etkin bir şekilde soruşturularak sorumluluğu bulunan personellerin cezalandırılması için yargı mensuplarını göreve davet etmekteyiz.

– Heyetimizce, cezaevi rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması gerektiğini tespit edilmiştir. İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezanın Önlenmesi Sözleşmesi Seçmeli Protokolü’ne uygun şekilde “bağımsız” ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması için hükümeti derhal gerekli çalışmaları başlatmaya davet etmekteyiz. Ayrıca, Elazığ 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı CİK’da bulunan mahpusların yaşam hakkına yönelik uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması için Adalet Bakanlığı’nı ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonunu gerekli yasal süreci ve çalışmayı başlatmak üzere göreve davet ediyoruz.

Genel

Tutuklanan TTB Başkanı Fincancı’nın sözleri ‘ifade özgürlüğü’ kapsamına girer mi?

Published

on

By

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “terör propagandası” yaptığı suçlamasıyla tutuklanması bir kez daha ifade özgürlüğünün ne olduğu, kapsamı ve sınırları hakkında tartışmaların başlamasına yol açtı.

Şebnem Korur Fincancı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında yürütülen soruşturma kapsamında dün “terör örgütü propagandası” yapmak ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla tutuklandı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bugün Fincancı ve TTB merkez yönetiminin görevden alınmasını da istedi.

Fincancı 20 Ekim’de PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’ya karşı “kimyasal silah kullandığı” iddialarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmuş, iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söylemişti.

TSK, KUZEY IRAK OPERASYONLARINDA KIMYASAL SILAH KULLANDI IDDIASI

18 Ekim’de PKK’ya yakın medya organlarında TSK’nın Kuzey Irak’taki bazı operasyonlarda “kimyasal silah kullandığı” öne sürüldü, iddiaya dayanak olarak çeşitli görüntüler paylaşıldı.

Şebnem Korur Fincancı iki gün sonra PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında, ortada bu tür iddiaların ve ölümün olduğu bir durumda, Birleşmiş Milletler’in Minnesota Protokolü ilkeleri gereği, bu iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söyledi ve şu ifadeleri kullandı:

“Görüntüleri daha önce de bir hekim olarak incelemiştim ve belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda.”

Minnesota Protokolü, adli nitelikli otopsilerin tamamının, muhakkak adli tıp uzmanı veya adli patologlar tarafından ve tam donanımlı otopsi birimlerinde yapılmasını öngörüyor.

Bu iddiaların ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) TBMM’ye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi.

Milli Savunma Bakanlığı’nın basın açıklamasında “Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kimyasal silah kullanıldığına yönelik iddiaların tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğu” belirtildi.

Şebnem Korur Fincancı, hakkında soruşturma başlatılmasının ardından medyaya yaptığı açıklamalarda söylediklerinin iddiaların araştırılmasını savunmaktan ibaret olduğunu vurguladı. Ancak Fincancı, AKP iktidarinin hedef göstermesi uzerine tutuklandı.

BBC NEWS Turkce

Continue Reading

Manşet

Sivas E Tipi yönetimi ve gardiyanlar işkence suçu işliyor

Published

on

By

Cezaevinde tutuklulara yönelik kötü uygulamalar ilişkin gelen bilgiler arasında; “2 günde bir musluklardan 1.30 saat su veriliyor, sadece 3 kova var suyu koydukları kova fazla olursa geri alıyor döküyorlar. Koğuşta kantinden para karşılığında alınan suya da el koyuyorlar” şeklinde bilgiler geliyor. 

TUTUKLULAR YERDE YATIYOR VE BATTANİYE SERİLMESİNE İZİN VERİLMİYOR

Cezaevlerinde kapasitenin en az 2 katından fazla tutuklunun bulunduğuna ilişkin Adalet Bakanlığı’nın açıkladı. Cezaevlerinden gelen bilgiler de tutukluların yerlerde yattığına ilişkin bilgiler gelmeye devam ediyor. Sivas E Tipi Cezaevi’nin yönetimi ve gardiyanlar, yerde yatan tutukluların yere battaniye sermesine bile izin vermiyor. 

ŞİKAYET DİLEKÇESİ YAZAN TUTUKLULARA PSİKOLOJİK ŞİDDET UYGULUYOR

Cezaevi Müdürü’nün koğuşlarda dolaşarak psikolojik baskı uyguladığı ve koğuşlarda herhangi bir tutuklunun mesleğini sorduğu cevap vermediğinde ise makam odasına götürüp işkenceler uyguladığı iddia ediliyor. Koğuşlarda gezerken tutuklulara sürekli kötü sözlerle muamelede bulunduğuna ilişkin bilgiler yer alıyor. 

Makumlara ait  itiraz ve şikayet dilekçelerini ilgili yerlere ulaştırmadığı ve geri verdiği kaydediliyor. Şikayet dilekçesi veren tutuklulara ise koğuşta psikolojik baskı uyguladığı belirtiliyor. 

Continue Reading

Manşet

Interpol, Türkiye’den gelen kırmızı bültenleri beklemeye aldı

Published

on

By

Interpol’ün, üye devletleri suç, suçlu ve tehditler karşısında bilgilendirdiği ve gerektiği zaman yakalama emri talebi ilettiği sekiz ayrı bülten tipinden en bilineni olan kırmızı bültenle aranan kişilerin arasında Adil Öksüz, Mihraç Ural ve Salih Müslim gibi isimler var.

Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (Interpol), Türkiye tarafından çıkartılan 50’ye yakın kırmızı bülteni askıya aldığı öne sürüldü. Sabah gazetesinden Erkam Çoban’ın haberine göre Türkiye, yurt dışında olduğunu değerlendirdiği bazı kişiler için adli makamlarca acil yakalama talebinde bulunurken, Interpol dosyaları ‘siyasi’ bularak beklemeye aldı.

Eş zamanlı olarak hükümetin ‘F..’ olarak tanımladığı örgütün firarisi Adil Öksüz, eski PYD Eş Başkanı Salih Müslim, THKP-C Acilciler üyesi Mihraç Ural gibi isimlerin aralarında bulunduğu 50’ye yakın kişi ile ilgili kırmızı bülten çalışmaları başlatılmıştı.

Kırmızı bülten talepleri onaylandıkları takdirde Interpol, kendisine üye 170 ülkeye bunu yayımlayacak ve Türkiye’nin istediği birçok kişi hakkında yakalama kararı verilmiş olacaktı.

Yakın zaman önce Türkiye, Türkiye kökenli Alman yazar Doğan Akhanlı hakkında kırmızı bülten çıkartmış, yazar İspanya’da gözaltına alınmıştı. Interpol daha sonra Akhanlı hakkındaki kırmızı bülteni sildi.

Continue Reading

Çok Okunanlar