Connect with us

Politika

Faruk Loğoğlu: Vize kararı ikili ilişkilerde yeni bir dibe vurma noktası

Published

on

Amerika’nın Ankara Büyükelçiliği’nin Türk Hükümeti’nce diplomatik misyonlarında güvenlik sağlanamayacağı ve ziyaretçi sayısını azaltmak gerekçesiyle vize başvurularını askıya aldığını duyurması Türkiye’de şok etkisi yarattı. Gelişme, Türk medya kuruluşları ve sosyal medya platformlarında son dakika gelişmesi ve en tartışmalı konu başlığına dönüştü.

Türk–Amerikan ilişkilerini uzun yıllardır yakından izleyen, diplomasi kariyeri ardından TBMM’de Dışişleri Komisyonu üyeliği de yapan Faruk Loğoğlu, son gelişmeyi Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.

Amerika’nın Ankara Büyükelçiliği’nce açıklanan kararı öncelikle “Beyaz Saray ile irtibat halinde Amerika Dışişleri Bakanlığı’nın kararı” olarak görmek gerektiğini söyleyen Loğoğlu, karar ile birlikte Türk–Amerikan ilişkilerinde son dönemde yaşanan gerginlik atmosferinde yeni bir dibe vurma noktasına gelindiğini ifade etti. Loğoğlu, “Adına ne derseniz deyin çok ağır bir uygulama. Amerika’nın kararı, Türkiye açısından yaptırım, ambargo hatta tehdit olarak yorumlanmalı. Amerika Elçiliği’nin yaptığı açıklamada gerekçe olarak ziyaretçi trafiğini azaltmak gibi bir ifade kullanılıyor ama ilgisi yok. Çok ağır bir tepki” dedi.

Bu kararı tetikleyen süreçte Amerika İstanbul Konsolosluğu çalışanı Metin Topuz adlı şahsın adli bir soruşturmada tutuklandığını anımsatan Loğoğlu, “ABD Elçiliği’nin konuya ilişkin açıklaması itibariyle Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşını tutuklamasını haksız buluyor olabilirsiniz. Ama ABD’nin bu kararı Türk Hükümeti’ni değil doğrudan masum Türk vatandaşlarını olumsuz etkileyecek. Uzaktan yakından ilgisi olmayan öğrenciler, hastalar, işadamları mağduriyetine yol açacak böylesi bir uygulama çok ağır bir tepki. ABD’nin attığı adım yanlıştır. Konuyla ilgisi olmayan insanları mağdur edici. ABD’nin insan hakları ve hukukun üstünlüğü kavramlarını savunmasıyla da çelişkili buluyorum” diye konuştu.

Amerika’nın açıkça Türk yargısına güven duymadığına işaret ettiğini de söyleyen Loğoğlu, ABD vatandaşı din adamı hakkında Türkiye’de tutuklu yargılama kararından vazgeçilmediğini hatırlattı. ABD’nin söz konusu papaz ve ardından konsolosluk çalışanı bakımından Türk yargısına güvensizlik yaşadığını düşündüğünü kaydeden Loğoğlu, ABD Elçiliği’nce yapılan önceki açıklamada da “hukuki olmayan medya yargılaması” denildiğini anımsattı. Loğoğlu, “Diplomatik muafiyeti olmayan bir elçilik çalışanı tutuklanabilir. Hukuki prosedür baktığımızda, ABD için de Türkiye için de diplomatik misyonlarındaki çalışanları bakımından böylesi yargı süreçleri işletilebilir. Ama öyle bir ortamda, öyle bir suçtan tutuklanıyor ki ABD Büyükelçisi, geçen günkü açıklamasında durumu ‘siyasi bir intikam süreci’ olarak gördüğünü açıkladı. Dolayısıyla ABD’nin Türkiye’deki durumu hukuki görmediği açık ama yine aldığı karar, konuyla ilgisiz Türk vatandaşları aleyhine bir uygulama” yorumunu paylaştı.

Loğoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın Cumartesi günkü telefon görüşmesinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu atacakları bu adım konusunda bilgilendirmemiş olduğunu düşündüğünü aktardı. Loğoğlu, “Tillerson muhtemelen son tutuklamadan duyduğu rahatsızlığı yineledi. Öncesinde zaten papaz konusunda da rahatsızlık iletilmişti. Muhtemelen bakanlar arası görüşmede konu çözümsüz kaldı” görüşünü dile getirdi.

Silah ambargosu uygulandı ama…

Türkiye kamuoyunda Amerika’nın vize başvurularını askıya alma kararı, Ankara–Washington ilişkileri tarihi açısından ise pek benzeri görülmemiş olarak yorumlanıyor.

Kendisine ABD’nin buna benzer bir kararı olup olmadığını sorduğumuz Loğoğlu, kişisel olarak Türkiye–ABD ilişkilerinde böylesi bir uygulamayı hatırlamadığını da söyledi. ABD ile ilişkilerde Türkiye’ye karşı en sert açıklamalar yapıldığı Kıbrıs Barış Harekatı dönemini de sorduğumuz Loğoğlu, o dönemde ABD’nin Türkiye’ye silah ambargosu uyguladığını ancak doğrudan Türk vatandaşlarını olumsuz etkileyecek böylesi bir karar almadığını ifade etti.

Deneyimli diplomat, bundan sonra Ankara–Washington hattında eğer yargı boyutlu ve çözülemeyecek bu meseleler üzerine gidilmeye devam ederse süreçte iyileşme sağlanmayacağını da işaret etti.

Loğoğlu, “ABD, papaz diyor. Biz ise Fethullh Gülen ve Rıza Sarraf diyoruz. Bu konuları kendi hukuki mecrasına bırakarak, iki ülke ilişkilerini düzeltmek istediğimizi karşılıklı konuşmalıyız. Her iki hükümet açısından da daha ciddi konular, daha yaşamsal konular üzerine karşılıklı değerlendirmeler yapmaları uygun olur” dedi.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Gündem

“Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor!”

Published

on

By

BirGün yazarı Bülent Mumay, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın açıklaması sonrası başlayan “dinde reform” tartışmalarını değerlendirdi. “Erdoğan’ın Nurettin Yıldız gibilerini eleştirmek zorunda kalırken başlattığı ‘İslamda güncelleme’ tartışmasının, hedeflenen Saadet tabanını ‘Cumhur İttifakı’ndan bir parça daha uzaklaştıracağı aşikâr” diyen Mumay, Erdoğan’ın bir gün sonra yaptığı “Dinde reform yapmak haddimize mi” açıklamasıyla ilgili olarak da “Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor” ifadesini kullandı.

Bülent Mumay‘ın “Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor!” başlığıyla yayımlanan (11 Mart 2018) yazısının ilgili bölümü şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasıyla patlak veren “dinde güncelleme” meselesinin zamanlaması, AKP açısından hiç de iyi olmadı. Karamollaoğlu’nun “Cumhur ittifakı”na kapıyı kapatmasından sonra, AKP’nin niyeti Saadet Partisi tabanını kazanmaktı. Erdoğan’ın Nurettin Yıldız gibilerini eleştirmek zorunda kalırken başlattığı “İslamda güncelleme” tartışmasının, hedeflenen Saadet tabanını “Cumhur İttifakı”ndan bir parça daha uzaklaştıracağı aşikâr. Dünkü Milli Gazete’nin manşeti de, bu öfkeyi yansıtıyordu. “İslam’ın güncellenmesi ne demek?” başlığıyla çıkan gazete, Erbakan’ın “Din, Allah yapısıdır” sözlerini de 1. sayfadan hatırlatma gereği duymuştu.

Gerçi çok da şey etmemek lazım. Erdoğan, “güncelleme” açıklamasını da güncelledi. Önce, sözcüsü İbrahim Kalın twitter’dan “izahat” yapma gereği duydu. Yetmeyince Cumhurbaşkanı bizzat devreye girdi. Bir gün önce, “İslam’ın güncellenmesi gerektiği”nden söz eden Erdoğan, tepkiler üzerine “Dinde reform olmaz, haddimize mi” deme gereği duydu. Saray’ın 24 saat içinde güncelleme açıklamasına getirdiği güncelleme, Windows işletim sisteminin sürekli gönderdiği güncelleme yamalarından bile daha hızlı geldi. “Şehirleri mahvettik” tadında çıkışlarla uzunca bir süredir kendi muhalefetini yapan Erdoğan’ın yeni bir hamlesi olabilir, kim bilir. “Değişmeyen tek şey değişimin kendisi” diyen Cem Karaca da rahmet istedi şimdi…

Bu arada enteresan bir gelişme daha oldu… Aralarında Ankara ve Marmara’nın da bulunduğu ilahiyat fakülteleri, Erdoğan’ın sözlerine “açıklık” getirmek için bildiriler kaleme aldı. “Aslında şunu demek istedi” tadındaki açıklamaları yapanların, bir yerlerden motive edildikleri aşikar elbette… Tarikat yurtlarındaki çocuk istismarları konusunda gıkı çıkmayan, kendisine ilahiyatçı diyen sapıkların kadınları aşağılayan “fetva”ları karşısında ‘lâl’ olan ilahiyatçıların, Saray’ın tekzip bürosu olarak hizmet vermeye başladı aniden. Ne diyelim, yeni “akademik görev”leri hayırlı olsun…

Continue Reading

Editörden

Bakan Zeybekci’den Moody’s ve AB’ye: Ne halt edersen et umurumuzda değil

Published

on

By

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Denizli’de düzenlenen Türk Eximbank’ın strateji, değerlendirme ve eğitim toplantısında, Türkiye’nin kredi notunu düşüren uluslararası derecelendirme kuruluşu olan Moody’s‘e yüklendi. “Neye göre düşürdün, hangi kriteri dikkate aldın?” diyen Bakan Zeybekci, “Ne halt edersen et umurumuzda da değil. Senin kastını biz gayet iyi biliyoruz, niyetini de biliyoruz. Fırsat bu fırsat deyip, Türkiye üzerindeki kredi ve finans maliyetlerini artırma gayretlerinden başka bir şey değildir. Bu bir tefeci mantığıdır” dedi.

Karahayıt Mahallesi’nde bir otelde düzenlenen Türk Eximbank’ın strateji, değerlendirme ve eğitim toplantısına Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Denizli Valisi Hasan Karahan, Büyükşehir Belediye Başkanı AK Partili Osman Zolan, Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım ve Türk Eximbank çalışanları katıldı.

‘AVRUPA BİRLİĞİ’NE TAM ÜYELİK UMURUMUZDA DEĞİL’

Toplantının açılışında konuşan Bakan Zeybekci, dünyanın en hızlı büyüyen ülkesinin Türkiye olduğunu söyledi. Bakan Zeybekci, “Her türlü sağına soluna kulp takabilirler ama kendi ağızlarıyla bazen itiraf etmek zorunda kalıyorlar. Aralık ayında IMF’nin raporunda satın alma gücü paritesine göre 26 bin 500 dolarlık kişi başına düşen milli geliriyle dünyanın 13’üncü büyük ekonomisinin Eximbank’asıyız. Avrupa’nın 5’inci büyük ülkesinin Eximbank’asıyız. Hedef olarak mutlaka dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi, Avrupa’nın da ilk 3 büyük ekonomisinden biri olacağız. Hedef olarak, ‘Avrupa Avrupa’ dediğimiz zaman da birileri şöyle sanıyor: ‘Bunların işi gücü yok, bunlar illaki Avrupa Birliği’ne ölüp tutuşuyorlar, Avrupa Birliğine illaki girmek istiyorlar.’ Yok böyle bir derdimiz bizim. Bizim derdimiz başka. Atatürk muasır medeniyet dediğinde Avrupa Birliği yoktu daha, hayali bile yoktu. Birbirlerini boğazlamakla meşguldüler. Biz evrensel standartlardaki ülkemizi refah seviyesine, insan hakları, özgürlükler, çevre hassasiyetleri, sağlık, teknoloji, bilim standartlarına çıkarmak için kendimize hedef olarak gördük. Biz o hedefe ulaştığımızda, bizim için bunun enstrümanlarından biri de Avrupa Birliğine tam üyelik süreci, yani bu kaldıracı kullanmak gibi de menfaatimize olabilir, bunu kendimize stratejik hedef olarak görüyoruz. Biz o hedefe ulaştığımızda Avrupa Birliği’ne tam üye olup olmamak bizim işimiz değil, açıkça söylüyorum umurumuzda da değil. O, o günün Türkiye’sinin vereceği bir karardır, tam üye olup olmamakla ilgili. Buna ne onlar karar verebilir, ne de biz karar verebiliriz. Ama hedefimiz, o hedefe ulaşmak. Onun içindir zaten bütün yolculuğumuz” diye konuştu.

‘BUNLARINKİ TEFECİ MANTIĞI’

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu ‘Ba1’den ‘Ba2’ye düşürmesine tepki gösteren Zeybekci, şunları söyledi:

“Yine geçen hafta bir kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye’yle ilgili not düşürmesi… Neye göre düşürdün, hangi kriteri dikkate aldın? Avrupa Birliği’nin toplam geri dönmeyen kredi hacmi 1.2 trilyon dolar. AB üyesi ülkelerden birinde geri dönmeyen kredilerin milli gelire oranı yüzde 60’ın üzerinde. Bizimki yüzde 3 bile değil. Türkiye’nin notunu düşürüyor, onunkini artırıyor. Ne halt edersen et umurumuzda da değil. Senin kastını biz gayet iyi biliyoruz, niyetini de biliyoruz. Fırsat bu fırsat deyip, Türkiye üzerindeki kredi ve finans maliyetlerini artırma gayretlerinden başka bir şey değildir. Bu bir tefeci mantığıdır. Ne kadar itibarının olduğunu da gösterdi millet. Öyle bir karar açıkladın, ardından ekonomi ve finans piyasalarının sana verdiği tepki sıfır. Sana verdiği itibar sıfır. Bunları bileceğiz, mesafemizi koruyacağız. İlişkilerimiz menfaat ilişkisi olacak. Bunları asla dikkate almayacağız. 29 Mart’ta Türkiye’nin büyüme rakamları açıklanacak. Söylüyoruz: 2017 yılında 2016 yılına göre verdiğimiz yatırım teşvik belgeleri yüzde 81 rakamsal olarak arttı, 175 milyar lira. Bunlar 2018’de yatırıma dönüşecek. Belgesini vermediğimiz 100 milyar liralık yatırımcı bekliyor. 2018 yılında dolar bazında 100 milyarlık özel ve reel sektör yatırımı olacak. Yatırımların büyümeye katkısından dolayı 2018 yılında Türkiye’nin büyüme performansı 2017 gibi yüksek olacak diyoruz. 2018 yılıyla ilgili beklentilerimiz ve ihracatın artması, üretimin de büyümeye etkileri yüksek gelecek ve bunlar yine mahcup olacaklar.”

Continue Reading

Çok Okunanlar