Haber, “Türkiye’nin sınır kenti Kilis’i ilk roketler vurduğunda gecenin bir yarısıydı. Ancak Selma Taş daha fazla bir dakika bile duramadı” sözleriyle başlıyor.
Selma Taş’ın eşi ve beş kızıyla hemen bir arabaya atlayıp, Gaziantep’teki ailesinin yanına gittiği kaydediliyor.
“Nasıl kalabilirdik ki?” diyor Selma Taş kızlarını göstererek. “Bir sonraki uykudalarken onları vurabilirdi.”
Laura Pitel imzalı haberde, Kilis’in, Suriye iç savaşının nasıl Türkiye’ye taştığı ve ülke siyasetini şekillendirdiğine bir örnek teşkil ettiği belirtiliyor.
Haberde son üç haftada Türkiye’nin sınır kentlerinde yedi sivilin hayatını kaybettiği belirtiliyor.
‘Kilis’in caddeleri kan kırmızısı Türk bayraklarıyla donanmış’
Roketlere rağmen pek çok sivilin kentte kalmaya devam ettiği kaydediliyor.
Selma Taş da 10 gün sonra çocuklarının temiz kıyafetleri bitince evine geri dönmüş.
Haberde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın halkı harekâtın arkasında toplamaya çalıştığı, yetkililerinse yerel halkı milliyetçi ve sağlam bir duruş sergilemeleri konusunda teşvik ettiği belirtiliyor.
“Kilis’in caddeleri kan kırmızısı Türk bayraklarıyla donanmış. Afişler kentten geçen askerlere şunları söylüyor: ‘Dualarımız sizinle’. Cep telefonu mesajları vatandaşlara çağrı yapıyor: ‘Teröristlerin sizi, evinizi ve geleceğinizi yıkmasına izin vermeyin’.”
Haberde Ankara’nın Afrin’e yönelik harekâtı iç ve dış düşmanlara karşı tarihi mücadelenin son perdesi şeklinde tanımladığı belirtiliyor.
Hatay’daki harekât merkezinden bir fotoğraf
Kilis’i ziyaret eden Başbakan Binali Yıldırım’ın “Operasyon dolayısıyla, atılan roket ve füzelerden dolayı herhangi bir moral bozukluğu olmadığı gibi teröre karşı ve ülkeye yapılan saldırıya karşı çok daha hırslanmış, bilenmiş bir durumdalar” sözleri de haberde yerini buluyor.
Habere göre, kentte gururla harekâtı savunanlar var. Belediyeye bağlı kadın merkezinde askerler için sarmalar sarılıyor, atkılar örülüyor.
“Bağımsızlık savaşından beri, kadınlar rol üstlendiler” diyor genç bir üniversite öğrencisi. “Amacımız cesur askerlerimizi motive etmek ve onlara güç vermek. Onların yanındayız, sevgili cumhurbaşkanımızın yanındayız.”
26 yaşındaki Ferhat da “Eğer ülkemizin teröristlerden kurtulacağı anlamına geliyorsa, her birimiz ölmeyi isteriz” diyor.
Haberde “Bütün bu meydan okumaya karşın roketler nedeniyle pek çok kişi sarsılmış durumda” deniyor.
Geçen hafta kent merkezindeki bir restorana düzenlenen saldırıda beş kişinin yaralandığı, başka bir roket saldırısında ise 17 yaşındaki bir genç kızın öldüğü hatırlatılıyor.
Kilis’e yönelik roket saldırısında hayatını kaybeden Muzaffer Aydemir ve Tarık Tabbak’ın cenaze töreninden
Kentteki esnafın işlerin düştüğünden yakındığı da kaydediliyor.
Kahvahane sahibi Yusuf, normalde günde 300-400 bardak çay satarken şimdi bunun 100 bardağa kadar düştüğünü söylüyor.
“Herkes evinde oturuyor” diyor.
Selma Taş da Kilis’e dönmesine rağmen hayatını dondurmuş. Çocukları da evden dışarı çıkmıyor.
Taş, Afrin harekâtının başarılı olmasını umuyor, “Hükümetimiz bunun gerekli olduğunu söylüyor” diyor.
Ancak muhabire göre Selma Taş iki ateş arasında kalmanın rahatsızlığını yaşıyor.
Taş “Umarım mümkün olan en kısa zamanda hallolur” diyor.
BBC TÜRKÇE
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “terör propagandası” yaptığı suçlamasıyla tutuklanması bir kez daha ifade özgürlüğünün ne olduğu, kapsamı ve sınırları hakkında tartışmaların başlamasına yol açtı.
Şebnem Korur Fincancı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında yürütülen soruşturma kapsamında dün “terör örgütü propagandası” yapmak ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla tutuklandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bugün Fincancı ve TTB merkez yönetiminin görevden alınmasını da istedi.
Fincancı 20 Ekim’de PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’ya karşı “kimyasal silah kullandığı” iddialarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmuş, iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söylemişti.
TSK, KUZEY IRAK OPERASYONLARINDA KIMYASAL SILAH KULLANDI IDDIASI
18 Ekim’de PKK’ya yakın medya organlarında TSK’nın Kuzey Irak’taki bazı operasyonlarda “kimyasal silah kullandığı” öne sürüldü, iddiaya dayanak olarak çeşitli görüntüler paylaşıldı.
Şebnem Korur Fincancı iki gün sonra PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında, ortada bu tür iddiaların ve ölümün olduğu bir durumda, Birleşmiş Milletler’in Minnesota Protokolü ilkeleri gereği, bu iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söyledi ve şu ifadeleri kullandı:
“Görüntüleri daha önce de bir hekim olarak incelemiştim ve belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda.”
Minnesota Protokolü, adli nitelikli otopsilerin tamamının, muhakkak adli tıp uzmanı veya adli patologlar tarafından ve tam donanımlı otopsi birimlerinde yapılmasını öngörüyor.
Bu iddiaların ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) TBMM’ye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi.
Milli Savunma Bakanlığı’nın basın açıklamasında “Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kimyasal silah kullanıldığına yönelik iddiaların tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğu” belirtildi.
Şebnem Korur Fincancı, hakkında soruşturma başlatılmasının ardından medyaya yaptığı açıklamalarda söylediklerinin iddiaların araştırılmasını savunmaktan ibaret olduğunu vurguladı. Ancak Fincancı, AKP iktidarinin hedef göstermesi uzerine tutuklandı.
Cezaevinde tutuklulara yönelik kötü uygulamalar ilişkin gelen bilgiler arasında; “2 günde bir musluklardan 1.30 saat su veriliyor, sadece 3 kova var suyu koydukları kova fazla olursa geri alıyor döküyorlar. Koğuşta kantinden para karşılığında alınan suya da el koyuyorlar” şeklinde bilgiler geliyor.
TUTUKLULAR YERDE YATIYOR VE BATTANİYE SERİLMESİNE İZİN VERİLMİYOR
Cezaevlerinde kapasitenin en az 2 katından fazla tutuklunun bulunduğuna ilişkin Adalet Bakanlığı’nın açıkladı. Cezaevlerinden gelen bilgiler de tutukluların yerlerde yattığına ilişkin bilgiler gelmeye devam ediyor. Sivas E Tipi Cezaevi’nin yönetimi ve gardiyanlar, yerde yatan tutukluların yere battaniye sermesine bile izin vermiyor.
Cezaevi Müdürü’nün koğuşlarda dolaşarak psikolojik baskı uyguladığı ve koğuşlarda herhangi bir tutuklunun mesleğini sorduğu cevap vermediğinde ise makam odasına götürüp işkenceler uyguladığı iddia ediliyor. Koğuşlarda gezerken tutuklulara sürekli kötü sözlerle muamelede bulunduğuna ilişkin bilgiler yer alıyor.
Makumlara ait itiraz ve şikayet dilekçelerini ilgili yerlere ulaştırmadığı ve geri verdiği kaydediliyor. Şikayet dilekçesi veren tutuklulara ise koğuşta psikolojik baskı uyguladığı belirtiliyor.
Interpol’ün, üye devletleri suç, suçlu ve tehditler karşısında bilgilendirdiği ve gerektiği zaman yakalama emri talebi ilettiği sekiz ayrı bülten tipinden en bilineni olan kırmızı bültenle aranan kişilerin arasında Adil Öksüz, Mihraç Ural ve Salih Müslim gibi isimler var.
Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (Interpol), Türkiye tarafından çıkartılan 50’ye yakın kırmızı bülteni askıya aldığı öne sürüldü. Sabah gazetesinden Erkam Çoban’ın haberine göre Türkiye, yurt dışında olduğunu değerlendirdiği bazı kişiler için adli makamlarca acil yakalama talebinde bulunurken, Interpol dosyaları ‘siyasi’ bularak beklemeye aldı.
Eş zamanlı olarak hükümetin ‘F..’ olarak tanımladığı örgütün firarisi Adil Öksüz, eski PYD Eş Başkanı Salih Müslim, THKP-C Acilciler üyesi Mihraç Ural gibi isimlerin aralarında bulunduğu 50’ye yakın kişi ile ilgili kırmızı bülten çalışmaları başlatılmıştı.
Kırmızı bülten talepleri onaylandıkları takdirde Interpol, kendisine üye 170 ülkeye bunu yayımlayacak ve Türkiye’nin istediği birçok kişi hakkında yakalama kararı verilmiş olacaktı.
Yakın zaman önce Türkiye, Türkiye kökenli Alman yazar Doğan Akhanlı hakkında kırmızı bülten çıkartmış, yazar İspanya’da gözaltına alınmıştı. Interpol daha sonra Akhanlı hakkındaki kırmızı bülteni sildi.