Hamas ajanı olmak suçlaması İsrail’de tutuklanan Cemil Tekeli hakkında yapılan incelemeyi paylaşan İsrail İç İstihbaratı Shin Bet, Türkiye’nin Hamas’ın askeri kanadına SADAT yolu ile yardım ettiğini iddia etti.
Ocak ayında, Hamas ajanı olmak suçlaması ile biri Türk vatandaşı, iki kişi İsrail’de tutuklandı. SHIN BET’e göre tutuklanan Türk vatandaşı Cemil Tekeli hukuk öğretim görevlisi ve 2012 yılında Hamas’ın üst düzey yöneticilerinden Zaher Jabarin tarafından örgüte kazandırılmış birisi.
Jabarin, Hamas’ın finans kaynaklarından sorumlu ve Batı Şeria’da eylemler gerçekleştiren Hamas’ın silahlı kanadı Salah Arouri’nin kurucusu. Esir alınan İsrail askeri Gilad Shalit ile takas edilenler arasında olan Jabarin serbest kaldıktan sonra Türkiye’ye yerleşti ve iddiaya göre örgütsel faaliyetlerini buradan yürütmeye devam etti.
1 Ocak’ta, Türkiye’de terör örgütlerine yardım etmek şüphesi ile İsrail’de tutuklanan Tekeli hakkında Shin Bet’in yaptığı incelemede Tekeli’nin, Hamas’ın terör faaliyetlerine katılmış, çoğu esir takasında serbest kalmış elemanlarına kişisel ve ekonomik yönden yardım ettiği tespit edildi.
‘TÜRKİYE, SADAT ARACILIĞIYLA HAMAS’A YARDIM ETTİ’
Shin Bet soruşturmasında ayrıca Türkiye’nin Hamas’ın askeri kanadının yapılanmasına başka unsurların yanı sıra kendisini ‘Türkiye’nin uluslararası askeri danışmanlık ve eğitim veren ilk ve tek şirketi’ olarak tanımlayan Sadat vasıtasıyla yardım ettiği öne sürüldü.
Sadat, Şubat 2012’de emekli Tuğgeneral ve şimdilerde cumhurbaşkanı danışmanlarından Adnan Tanrıverdi tarafından kurulmuş savunma alanında hizmet veren bir şirket.
İsrail istihbarat servisinin bulgularına göre Sadat, İsrail’le savaşması için bir ‘Filistin ordusu’ oluşturmak ve finanse etmek için kurulmuş bir şirket. İddiaya göre, Sadat ayrıca, dronlara ilgisi olan üst düzey Hamas yöneticilerinin Türkiye’deki bir silah fuarına katılmalarına yardım etmiş.
Geçtiğimiz günlerde Sadat Başkanı Adnan Tanrıverdi Erdoğan’la güvenlik zirvesine katıldı
KARA PARA AKLAMAK İÇİN ‘IMES’ ŞİRKETİ
Tekeli’nin sorgusunda ortaya çıkan bir başka durum ise Hamas’ın Cihad Yazmor aracılığı ile Türk yetkililer ile doğrudan temasa geçtiği. Soruşturma ile ilgili yapılan Shin Bet açıklamasında şöyle denildi: “Soruşturma sırasında Hamas elemanlarının milyonlarca dolar parayı aklayıp Gazze’ye ve başka yerlere göndermek için IMES adı altında bir şirket kurdukları tespit edildi.”
IMES şirketinin ne için kullanıldığı, Tekeli’den bir kaç gün sonra tutuklanan Filistinli Daar’am Jabarin’in sorgusunda ortaya çıktı. Daar’am Jabarin, Türkiye’deki Hamas üyelerinden topladığı yüzbinlerce avro parayı Batı Şeria’daki örgüt üyelerine transfer etmekle suçlanıyor.
‘TÜRK YETKİLİLER HAMAS’IN FAALİYETLERİNİ GÖRMEZDEN GELDİ, HATTA CESARETLENDİRDİ’
Shin Bet, Türk yetkililerin Hamas’a üstü kapalı onay verdiğini, Tekeli ve Jabarin’e verilen paranın terör örgütünün parası olduğu gerçeğini görmezden geldiklerini iddia ediyor: “Bulgular, Hamas’ın Türkiye’de yaygın biçimde askeri ve ekonomik etkinliği olduğunu gösteriyor öyle ki, Türk hükümet yetkilileri bunları görmezden geldi ve hatta bazen kendilerine yakın Türk vatandaşlarının yardımı ile bu faaliyetleri cesaretlendirdi.”
Sorgusunun ardından Tekeli, Türkiye’ye sınır dışı edilirken, Filistinli Daar’am’ın ise yakında mahkemeye çıkması bekleniyor.
Kaynak: INTERNATIONAL PRESS AGENCY –Times of Israel
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “terör propagandası” yaptığı suçlamasıyla tutuklanması bir kez daha ifade özgürlüğünün ne olduğu, kapsamı ve sınırları hakkında tartışmaların başlamasına yol açtı.
Şebnem Korur Fincancı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında yürütülen soruşturma kapsamında dün “terör örgütü propagandası” yapmak ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla tutuklandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bugün Fincancı ve TTB merkez yönetiminin görevden alınmasını da istedi.
Fincancı 20 Ekim’de PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’ya karşı “kimyasal silah kullandığı” iddialarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmuş, iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söylemişti.
TSK, KUZEY IRAK OPERASYONLARINDA KIMYASAL SILAH KULLANDI IDDIASI
18 Ekim’de PKK’ya yakın medya organlarında TSK’nın Kuzey Irak’taki bazı operasyonlarda “kimyasal silah kullandığı” öne sürüldü, iddiaya dayanak olarak çeşitli görüntüler paylaşıldı.
Şebnem Korur Fincancı iki gün sonra PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında, ortada bu tür iddiaların ve ölümün olduğu bir durumda, Birleşmiş Milletler’in Minnesota Protokolü ilkeleri gereği, bu iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söyledi ve şu ifadeleri kullandı:
“Görüntüleri daha önce de bir hekim olarak incelemiştim ve belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda.”
Minnesota Protokolü, adli nitelikli otopsilerin tamamının, muhakkak adli tıp uzmanı veya adli patologlar tarafından ve tam donanımlı otopsi birimlerinde yapılmasını öngörüyor.
Bu iddiaların ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) TBMM’ye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi.
Milli Savunma Bakanlığı’nın basın açıklamasında “Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kimyasal silah kullanıldığına yönelik iddiaların tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğu” belirtildi.
Şebnem Korur Fincancı, hakkında soruşturma başlatılmasının ardından medyaya yaptığı açıklamalarda söylediklerinin iddiaların araştırılmasını savunmaktan ibaret olduğunu vurguladı. Ancak Fincancı, AKP iktidarinin hedef göstermesi uzerine tutuklandı.
Cezaevinde tutuklulara yönelik kötü uygulamalar ilişkin gelen bilgiler arasında; “2 günde bir musluklardan 1.30 saat su veriliyor, sadece 3 kova var suyu koydukları kova fazla olursa geri alıyor döküyorlar. Koğuşta kantinden para karşılığında alınan suya da el koyuyorlar” şeklinde bilgiler geliyor.
TUTUKLULAR YERDE YATIYOR VE BATTANİYE SERİLMESİNE İZİN VERİLMİYOR
Cezaevlerinde kapasitenin en az 2 katından fazla tutuklunun bulunduğuna ilişkin Adalet Bakanlığı’nın açıkladı. Cezaevlerinden gelen bilgiler de tutukluların yerlerde yattığına ilişkin bilgiler gelmeye devam ediyor. Sivas E Tipi Cezaevi’nin yönetimi ve gardiyanlar, yerde yatan tutukluların yere battaniye sermesine bile izin vermiyor.
Cezaevi Müdürü’nün koğuşlarda dolaşarak psikolojik baskı uyguladığı ve koğuşlarda herhangi bir tutuklunun mesleğini sorduğu cevap vermediğinde ise makam odasına götürüp işkenceler uyguladığı iddia ediliyor. Koğuşlarda gezerken tutuklulara sürekli kötü sözlerle muamelede bulunduğuna ilişkin bilgiler yer alıyor.
Makumlara ait itiraz ve şikayet dilekçelerini ilgili yerlere ulaştırmadığı ve geri verdiği kaydediliyor. Şikayet dilekçesi veren tutuklulara ise koğuşta psikolojik baskı uyguladığı belirtiliyor.
Interpol’ün, üye devletleri suç, suçlu ve tehditler karşısında bilgilendirdiği ve gerektiği zaman yakalama emri talebi ilettiği sekiz ayrı bülten tipinden en bilineni olan kırmızı bültenle aranan kişilerin arasında Adil Öksüz, Mihraç Ural ve Salih Müslim gibi isimler var.
Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (Interpol), Türkiye tarafından çıkartılan 50’ye yakın kırmızı bülteni askıya aldığı öne sürüldü. Sabah gazetesinden Erkam Çoban’ın haberine göre Türkiye, yurt dışında olduğunu değerlendirdiği bazı kişiler için adli makamlarca acil yakalama talebinde bulunurken, Interpol dosyaları ‘siyasi’ bularak beklemeye aldı.
Eş zamanlı olarak hükümetin ‘F..’ olarak tanımladığı örgütün firarisi Adil Öksüz, eski PYD Eş Başkanı Salih Müslim, THKP-C Acilciler üyesi Mihraç Ural gibi isimlerin aralarında bulunduğu 50’ye yakın kişi ile ilgili kırmızı bülten çalışmaları başlatılmıştı.
Kırmızı bülten talepleri onaylandıkları takdirde Interpol, kendisine üye 170 ülkeye bunu yayımlayacak ve Türkiye’nin istediği birçok kişi hakkında yakalama kararı verilmiş olacaktı.
Yakın zaman önce Türkiye, Türkiye kökenli Alman yazar Doğan Akhanlı hakkında kırmızı bülten çıkartmış, yazar İspanya’da gözaltına alınmıştı. Interpol daha sonra Akhanlı hakkındaki kırmızı bülteni sildi.