Connect with us

Öne Çıkanlar

İstanbul’un ne kadar suyu kaldı?

Published

on

İstanbul’da kış geçtiğimiz yıllara oranla kurak geçiyor. Kente kar yağışı beklenen seviyede değil.  Meteoroloji Genel Müdürlüğü, 2018 Ocak ayında sıcaklığın ortalamaların üzerinde olduğunu açıkladı. İstanbul barajlarında doluluk oranı geçen yıl bu günlerde yüzde 85.75’di. Bugün ise yüzde 75.35 ölçüldü.  Durum böyle olunca İstanbul’da su sıkıntısı yaşanıp yaşanmayacağı sorusu akıllara geliyor.

İSKİ Genel Müdürü Fatih Turan, “Yaklaşık 650 milyon metreküplük bir suyumuz var. Alibeyköy Barajı’nda su seviyemiz 24 metre civarında ve doluluk oranı yüzde 80 düzeyinde. İstanbullu hemşehrilerimiz müsterih olsunlar. İlkbaharda ve sonbaharda da yağış bekliyoruz. Bizim bugünden itibaren bir damla yağış olmasa bile 9 ay, yani 2018’in Kasım ayına kadar yetecek suyumuz var” dedi. Turan, “İstanbul sadece kendi il sınırları içindeki havzalardan su alan bir yer değil. İstanbul’daki barajlarımıza, 200 kilometre ötedeki Düzce Melen Çayı’ndan su getiriyoruz. Avrupa Yakası’na da Istrancalar’dan su geliyor” diye konuştu.

44 yılın en kurak yılı

“Ülke genelinde son 44 yılın en kurak yılındayız. 2014’teki kurak yıldan sonra şu anda ortalamanın üzerindeyiz” diyen Turan, “Önceki yıllarda barajların daha dolu yıllar da oldu. İnşallah Mart ayında kar geldiğinde, barajlarımızdaki doluluk biraz daha artacak. Hatta şu anda Istrancalar’daki barajlarımızda doluluk yüzde 100’lerde” diye konuştu.

Turan, “İstanbul’da günlük ortalama 2 milyon 800 bin metreküp su veriyoruz. Yılda 1 milyar metreküp suya tekabül ediyor. Barajlarımızın tamamı yüzde 100 dolu olduğunda, yaklaşık 900 milyon metreküp civarında. Şu anda 650-660 milyon metreküp suyumuz var. Talep Avrupa Yakası’nda daha fazla. Buna rağmen, içme suyu kaynaklarımız Anadolu Yakası’nda. Akıllı şebeke sistemiyle, dengeleme otomatik olarak sağlanıyor. Bir taraftan su eksildiği zaman, diğer taraftan dengeleme sağlanıyor. En önemli proje, Melen Barajı. Bu baraj bittikten sonra, İstanbul’a bir yılda verdiğimiz su kadarlık ilave kapasiteye sahip barajımız olacak. 2053’e kadar İstanbul’un su sıkıntısı olmayacak. İstanbul, su zengini bir metropol değil. Dünyada da kıt bir kaynak. ‘Bol bulduk, bol harcayalım’ demek doğru değil” ifadelerini kullandı.

Set sular altında kaldı

Alibeyköy Barajındaki son durum havadan görüntülendi.  Alibeyköy barajında doluluk oranının yüzde 79.93 ulaşması sonucu Ayla filminin çekildiği film seti de sular altında kaldı. Film çekimi sırasında kullanılan çekimlerin tamamlanmasıyla terk edilen film seti için yapılan binaların suların yükselmesiyle sular altında kaldığı görüldü. 

İstanbul barajlarında şu anda genel doluluk oranı yüzde 75.35 seviyesinde.  İstanbul’un barajlarında 2014 yılında yaşanan kuraklık sırasında 8 Şubat 2014 tarihinde doluluk oranı yüzde 32.05 olarak kayıtlara geçmişti. 2017 yılının Şubat ayında Geçen yıl aynı tarihteki doluluk oranı ise 85.75’di. 

İstanbul barajlarının ayrı ayrı doluluk oranları ise şöyle;

Kazandere : Yüzde  100
Istırancalar : Yüzde 100
Papuçdere : Yüzde 93.85
Ömerli        : Yüzde 86.25
Sazlıdere   : Yüzde 34.35
Büyükçekmce : Yüzde 63.17
Alibeyköy  : Yüzde 79.93
Terkoz      : Yüzde 85.82
Elmalı       : Yüzde 27.03
Darlık       : Yüzde 73.74

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar