Connect with us

Öne Çıkanlar

“Kadir Mısıroğlu’na ait 10 milyon dolarlık restoran kaçak olarak büyütüldü”

Published

on

Yıllar önce yeşil alana imara aykırı olarak yapılan lokanta, denize doğru 250 metrekare büyütüldüğü, toplam 1000 metrekare kapalı alan oluşturulduğu öne sürüldü. Tartışma yaratan Üsküdar Çengelköy’de eski Kuleli Askeri Lisesi’nin ve tarihi Kaymak Mustafa Paşa Camii’nin yanında bulunan Yakamoz Restoran için CHP harekete geçti.

Mısıroğlu’nun A Haber’de sansürlenen “Buranın tapusu 40 seneden fazladır benim, 1977’den beri. Mal sahibi olmak suç mu” sözleri ile sahibi olduğunu kabul ettiği boğaza nazır lokantanın kaçak bölümlerine işlem yapılması için CHP’li İBB Meclis üyeleri Nadir Ataman, Hüseyin Sağ İstanbul 6 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne başvurdu. Başvuruda lokantanın kaçak bölümleri ile ilgili dikkat çekici tespitler yapıldı.

Sözcü’de yer alan habere göre, Eski ve yeni fotoğraflar karşılaştırıldığında kazık çakılarak mülkiyeti Kadir Mısıroğlu’na ait restoranın denize doğru enine 6 metre, boyuna 40 metre olmak üzere yaklaşık 250 metrekare büyütüldüğü vurgulandı. Nadir Ataman ve Hüseyin Sağ koruma kuruluna yaptıkları başvuruda kaçak lokanta ile ilgili imara aykırı yapılaşmaya karşı bir işlem yapılıp yapılmadığını sordu. Onaylı restorasyon projesine ve İBB Meclis kararına aykırılıkların tespit edilmesini istedi.

Yılbaşı kutlaması yapılmış
Mülkiyeti Kadir Mısıroğlu’na ait İstanbul Çengelköy’deki Yakomoz Restoran, muhafazakar camianın mekanlarından biri olarak biliniyor. Restoran, 2016’da, adam başı 100 lira karşılığında müşterilerine DJ eşliğinde eğlence ve yılbaşı çekilişi vaat etmiş.

İBB önce reddetti, sonra onayladı
“Fesli tarihçi” Kadir Mısıroğlu’na ait milyon dolarlık lokantanın bulunduğu 955 metrekarelik parsel 1983 tarihli Boğaziçi Nazım Planı’nda ‘Yeşil Alan’da kalıyordu. İmara aykırı şekilde yapılaşmaya açılan yeşil alan için 2011 yılında plan değişikliği istendi. Yeşil alana yapılan yapıları yasal hale getirmek için imar fonksiyonunun “lokanta alanı” olarak değiştirilmesi talebi İBB Meclisi’nin 10 Ağustos 2011 tarihli meclis oturumunda oy birliği ile reddedildi. 13 Eylül 2012 tarihli İBB Meclis oturumunda parsele ilişkin imar planı değişikliği bir kez daha gündeme geldi. Parselin yeşil alandan çıkarılarak “turizm tesisi alanına” alınması istendi. İBB bu kez talebi kabul etti. Kararda “Parselin 20 Ocak 1978 tarihinde edinildiği ve o tarihte imarlı olduğu görüldüğünden uygun görülmüştür” denilerek lokantanın bulunduğu parsel oy çokluğu ile “turizm tesisi alanı” oldu.

“Kazık çakıp gecekondu yapmışlar”
Kurula başvuran meclis üyelerinden Hüseyin Sağ restoranın hemen yanında Boğaz’ın en güzel yalı camilerinden biri olan tarihi Kaymak Mustafa Camii bulunduğunu dile getirdi. Boğaziçi ön görünümde denize kazık çakılarak üzerine gecekondu yapıldığını söyleyen Sağ “İBB’den geçen imar planındaki komşu çekme mesafelerine uyulmamış. Arsanın tamamına komşu payı bırakılmadan birçok parçacıl yapılar yapılmış. Kıyı kanununa aykırı hareket edilmiştir. Korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarında, bunların bitişik parselleri ile koruma alanlarında yer alan taşınmazlarda, izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunulamaz” diye konuştu.

“Kacak yapı denize taştı”
CHP’li İBB Meclis Üyesi Nadir Ataman, mülkiyeti Mısıroğlu’na ait Yakamoz Restoran’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Boğaziçi İmar Müdürlüğü yetki alanını içinde olduğunu belirtti.

“100 metrekare oluşturulmuş”
Kaçak yapının denizin üzerine kadar taştığını ifade eden Ataman “Kazanılan alanın üstü de kaçak olarak kapatılarak kapalı alan oluşturulmuş. Yine parsel içinde kademelendirme yapılarak ikinci bir kat oluşturulmuş ve kapalı alan haline getirilmiştir. Ayrıca teras katı bulunmaktadır. Yaklaşık 1000 metrekare kapalı alan oluşturulmuş” tespitinde bulundu. Ataman, “Atatürk’e hakaret yağdıran, Cumhurbaşkanı ve TBMM Başkanı’nın hastanede ziyaret ettiği Mısıroğlu’nun mülküne Boğaziçi İmar ve İBB büyük rant yaratıyor. Atatürk’ü sevenlerin bu restoranın önünden bile geçmemesi gerekir” dedi.

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar