Logo Altı
Meral Akşener: 26 yaşında bir dolandırıcı ile siz bu işi nasıl tuttunuz
Published
6 sene agoon
By
grihat

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener karayoluyla geldiği Artvin’de partisinin il başkanlığı binasının açılış törenine katıldı. Burada polisler tokalaşan Akşener daha sonra parti binasın açılışı için elindeki makası İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın’ın eşi Gönül Aydın’a vererek kurdeleyi kesmeni istedi. Kesilen kurdele ile İyi Parti Artvin İl Başkanlığı binasını açıldı.
“4’ÜNÜ DURAK ARTVİN”
Parti binasında gazetecilerin gündemdeki konulara ilişkin sorularını yanıtlayan Akşener, partinin kuruluşundan 1 ay 1 hafta geçtiğini, bugün 4’üncü ili ziyaret ettiklerini söyledi. Genel Başkan Yardımcıları, Genel İdare Kurulu ve Kurucular Kurulu üyeleriyle illeri gezdiklerini hatırlatan Akşener, “İllerde ayrı ayrı esnaf ziyaretinde bulunuyoruz. Ben arkadaşlara gittiğimiz illerde yerel ürünlerden satın almalarını söylüyorum. Hem öğreniyor, hem dinliyoruz, hem talepleri alıyoruz. Hem de karınca kararınca o şehre bir miktar paramız kalsın diyoruz” dedi.
“TÜRKİYE DEVLET CİDDİYETİNİ KAYBETTİ”
Akşener, ABD’de yargılanan Rıza Sarraf davası ile ilgili bir soru üzerine şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bir yıl evvel Rıza Sarraf kaçtıktan sonra veya kaçırıldıktan sonra yaptığımız il gezilerinde hükümeti uyaran pek çok şey söyledik. Türkiye devlet olarak ciddiyetini kaybetti. Birleşmiş Milletler (BM) ve ABD’nin kararını kabul etmiyorsunuz varsayalım. İran’la ticaretimizi yapacaksınız ona da tamam. BM’nin kararının İran’la ticaret yapmaya bir engeli yok. Sadece İran’a para ödeyemiyorsunuz. Diyelim ki İran’dan petrol, doğalgaz veya başka bir şey aldınız. Bunun karşılığında Türkiye’den ilaç, giyim eşyası, meyve, sebze veya Türkiye’nin ürettiği her hangi bir ürünü satıyorsunuz. Bunun adı takas. Bu Sarraf meselesinden anlıyoruz ki bu takas işi ortadan kalkmış Türkiye’nin ürettiği ürünlerin satılması yerine altın üzerinden bir abidik gubidik iş olmuş. Özü bu.”
“26 YAŞINDAKİ BİR DOLANDIRICI İLE BU İŞİ NASIL TUTTUNUZ”
Akşener sözlerine şöyle devam etti: Bazı insanlar zengin olmuş, bazı insanlar rüşvet almış. Bu ticaretten Türkiye’nin elde etmesi lazım gelen gelir Türkiye’ye girmiş mi hayır. Üretici ürettiği ürünü satmış mı hayır. Antalya’da domates narenciye dalında çürürken siz altın üzerinden bir ticaret yapmışsınız o Türkiye’ye ne kadar girdi, girmedi soru işareti. Adamın teki çıkıp ‘Şuna rüşvet verdim’ şeklinde bir mahkeme. Siz bu ülkeyi yönetirken o kadar gayri ciddi davrandınız ki hükümete söylüyorum maden bir kararı tanımıyordunuz tamam buna bir şey de demiyoruz. Kardeşim 26 yaşında bir dolandırıcı ile siz bu işi nasıl tuttunuz. Bu iş ortaya çıktığında bu 26 yaşındaki dolandırıcı olduğu anlaşılan şahsın hayırsever bir işadamı olduğunu en yüksek ağızdan nasıl söylediniz? Jet hızıyla üzerindeki soruşturmayı nasıl kapattınız? Cari açığımızı kapattığını nasıl iddia ettiniz? Hadi bunları geçtik. Siz nasıl bir devlet yönetiyorsunuz ki nasıl gayri ciddisiniz ki bu adam elini kolu sallaya salaya ABD’ye gidiyor ve itirafçı oluyor.”
“TÜRKİYE’NİN İTİBARINI İKİ PARALIK ETTİLER”
Hükümete bu konuda eleştiriler yönelten Akşener sözlerine şöyle devam etti:
“Şimdi aynı şekilde ‘Hayırsever işadamı’ denilen şahıs ABD, CIA ajanı FETÖ’nün kriptosu. Bütün bunlar diyelim ki doğru, siz nasıl bir devlet yönetiyorsunuz? Siz nasıl bir hükümetsiziniz ki sizi önüne gelen kandırıyor. Şimdi sizi FETÖ kandırdı, sizi bir ara Putin kandırdı, Obama, Merkel kandırdı. Sizi herkes kandırdı en son en mutemet adamınız Reza Bey kardeşiniz de kandırdı. Böyle bir devlet, hükümet yönetme modeli olamaz. Bunun adı ciddiyetsizliktir. Amerika’da ortaya çıkan bu çirkinlik Türkiye’nin itibarını yurt dışında iki paralık etmiştir. İYİ Parti olarak bizim buna müsaade etmememiz mümkün değildir. O mahkemede Türkiye’nin mağdur ülke olarak müdahil olması gerekmektedir. Çünkü bu kadar paralar uçuşmuş havada Türk hazinesine ne girmiştir? Dolayısıyla burada mağdur olan Türkiye’dir, mağdur edilen Türk milletidir. O nedenle ‘Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının bekasının eşittir Türkiye’nin bekasıdır’ algısının yaratılmasına müsaade etmeyeceğiz. Ve ‘şuna rüşvet verdim’ diye anlattığı şahısların çok hızlı bir şekilde Türkiye’de soruşturulması gerekmektedir, Türkiye’nin itibarı açısından. Diğer taraftan bu kadar Türkiye’yi iki paralık eden bu zigzaglara bir an evvel son verilmesi gerekmektedir. Biz milletimizi ve devletimizi bu konuda mağdur görüyoruz.”
“NE ENİŞTEYMİŞ. BU ENİŞTE DARBELERİ HABER VERİYOR”
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili ‘dekont’ iddialarına yönelik de konuşan Akşener, şöyle konuştu:
“Sayın Kılıçdaroğlu’nun gösterdiği dekontlar var bir başka konu. Alışık olduğumuz bir tarz. ‘Sahte, fotokopi, aslını isteriz, oraya-buraya dağıtın’ falan. Bunların hepsi yapıldı- edildi. Orada çok ilginç bir şey var. Giden para deniliyor, Sayın Cumhurbaşkanı ‘Hayır onlar gelen para’ dedi. Görüyoruz ki, 2017’de bu Man Adası için bir kanun çıkarılmış. Soru şu: Bu paralar hangi şirket hangi iş yaptı da kazanıldı. Esasında bu paraların kaynağıdır mesele. Ahlaki olarak bir Cumhurbaşkanın oğlu, torunu, dünürü vs vergi verilmeyen bir yere kazancını göndermesi gayri ahlakidir. Bu özel kalem bu 1.5 milyon doları nasıl kazandı kardeşim? Ne enişteymiş. Bu enişte darbeleri haber veriyor. Milyon dolarları kazanabiliyor. Emekli öğretmen bu arkadaş. Bu nasıl becerikli bir enişte? Emekli maaşından bu kadar paraları mı biriktirdi de mi yolladı? Dolayısıyla bu mesele çok su kaldırır. Türkiye’de yolsuzluğun, rüşvetin, ciddiyetsizliğin ne hale geldiğini gösteren ve Türkiye’yi dünyada iki paralık eden bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız.”
Bu arada Akşener’in Trabzon’dan Artvin’e götürüldüğü otomobilin arka camında Atatürk imzasının bulunduğu da dikkat çekti.
Cumhuriyet
Editörden
Bakan Zeybekci’den Moody’s ve AB’ye: Ne halt edersen et umurumuzda değil
Published
6 sene agoon
11 Mart 2018By
grihat

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Denizli’de düzenlenen Türk Eximbank’ın strateji, değerlendirme ve eğitim toplantısında, Türkiye’nin kredi notunu düşüren uluslararası derecelendirme kuruluşu olan Moody’s‘e yüklendi. “Neye göre düşürdün, hangi kriteri dikkate aldın?” diyen Bakan Zeybekci, “Ne halt edersen et umurumuzda da değil. Senin kastını biz gayet iyi biliyoruz, niyetini de biliyoruz. Fırsat bu fırsat deyip, Türkiye üzerindeki kredi ve finans maliyetlerini artırma gayretlerinden başka bir şey değildir. Bu bir tefeci mantığıdır” dedi.
Karahayıt Mahallesi’nde bir otelde düzenlenen Türk Eximbank’ın strateji, değerlendirme ve eğitim toplantısına Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Denizli Valisi Hasan Karahan, Büyükşehir Belediye Başkanı AK Partili Osman Zolan, Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım ve Türk Eximbank çalışanları katıldı.
‘AVRUPA BİRLİĞİ’NE TAM ÜYELİK UMURUMUZDA DEĞİL’
Toplantının açılışında konuşan Bakan Zeybekci, dünyanın en hızlı büyüyen ülkesinin Türkiye olduğunu söyledi. Bakan Zeybekci, “Her türlü sağına soluna kulp takabilirler ama kendi ağızlarıyla bazen itiraf etmek zorunda kalıyorlar. Aralık ayında IMF’nin raporunda satın alma gücü paritesine göre 26 bin 500 dolarlık kişi başına düşen milli geliriyle dünyanın 13’üncü büyük ekonomisinin Eximbank’asıyız. Avrupa’nın 5’inci büyük ülkesinin Eximbank’asıyız. Hedef olarak mutlaka dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi, Avrupa’nın da ilk 3 büyük ekonomisinden biri olacağız. Hedef olarak, ‘Avrupa Avrupa’ dediğimiz zaman da birileri şöyle sanıyor: ‘Bunların işi gücü yok, bunlar illaki Avrupa Birliği’ne ölüp tutuşuyorlar, Avrupa Birliğine illaki girmek istiyorlar.’ Yok böyle bir derdimiz bizim. Bizim derdimiz başka. Atatürk muasır medeniyet dediğinde Avrupa Birliği yoktu daha, hayali bile yoktu. Birbirlerini boğazlamakla meşguldüler. Biz evrensel standartlardaki ülkemizi refah seviyesine, insan hakları, özgürlükler, çevre hassasiyetleri, sağlık, teknoloji, bilim standartlarına çıkarmak için kendimize hedef olarak gördük. Biz o hedefe ulaştığımızda, bizim için bunun enstrümanlarından biri de Avrupa Birliğine tam üyelik süreci, yani bu kaldıracı kullanmak gibi de menfaatimize olabilir, bunu kendimize stratejik hedef olarak görüyoruz. Biz o hedefe ulaştığımızda Avrupa Birliği’ne tam üye olup olmamak bizim işimiz değil, açıkça söylüyorum umurumuzda da değil. O, o günün Türkiye’sinin vereceği bir karardır, tam üye olup olmamakla ilgili. Buna ne onlar karar verebilir, ne de biz karar verebiliriz. Ama hedefimiz, o hedefe ulaşmak. Onun içindir zaten bütün yolculuğumuz” diye konuştu.
‘BUNLARINKİ TEFECİ MANTIĞI’
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu ‘Ba1’den ‘Ba2’ye düşürmesine tepki gösteren Zeybekci, şunları söyledi:
“Yine geçen hafta bir kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye’yle ilgili not düşürmesi… Neye göre düşürdün, hangi kriteri dikkate aldın? Avrupa Birliği’nin toplam geri dönmeyen kredi hacmi 1.2 trilyon dolar. AB üyesi ülkelerden birinde geri dönmeyen kredilerin milli gelire oranı yüzde 60’ın üzerinde. Bizimki yüzde 3 bile değil. Türkiye’nin notunu düşürüyor, onunkini artırıyor. Ne halt edersen et umurumuzda da değil. Senin kastını biz gayet iyi biliyoruz, niyetini de biliyoruz. Fırsat bu fırsat deyip, Türkiye üzerindeki kredi ve finans maliyetlerini artırma gayretlerinden başka bir şey değildir. Bu bir tefeci mantığıdır. Ne kadar itibarının olduğunu da gösterdi millet. Öyle bir karar açıkladın, ardından ekonomi ve finans piyasalarının sana verdiği tepki sıfır. Sana verdiği itibar sıfır. Bunları bileceğiz, mesafemizi koruyacağız. İlişkilerimiz menfaat ilişkisi olacak. Bunları asla dikkate almayacağız. 29 Mart’ta Türkiye’nin büyüme rakamları açıklanacak. Söylüyoruz: 2017 yılında 2016 yılına göre verdiğimiz yatırım teşvik belgeleri yüzde 81 rakamsal olarak arttı, 175 milyar lira. Bunlar 2018’de yatırıma dönüşecek. Belgesini vermediğimiz 100 milyar liralık yatırımcı bekliyor. 2018 yılında dolar bazında 100 milyarlık özel ve reel sektör yatırımı olacak. Yatırımların büyümeye katkısından dolayı 2018 yılında Türkiye’nin büyüme performansı 2017 gibi yüksek olacak diyoruz. 2018 yılıyla ilgili beklentilerimiz ve ihracatın artması, üretimin de büyümeye etkileri yüksek gelecek ve bunlar yine mahcup olacaklar.”
Gündem
TBMM mülteci raporunu açıkladı: Suriyelilerin yalnızca yüzde 8’i barınma merkezlerinde kalıyor
Published
6 sene agoon
11 Mart 2018By
grihat

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan ‘Mülteci Hakları Komisyonu’ uzun bir çalışma mesaisinin ardından 271 sayfalık raporu kabul edildi. Komisyonun adı ‘Göç ve Uyum Komisyonu’ olarak değiştirilen raporda, “Göç meselesini insanlık için büyük bir yük değil insanlığımızı ispat edeceğimiz bir fırsat olarak görmek gerekir. Bu mesele sadece teknik bir mesele, siyasi bir mesele değildir, insanlığımızla ilgili bir meseledir” denildi.
T24’ten Hülya Karabağlı’nın haberine göre, Batı’nın Suriyeli sığınmacılarla ilgili tutumu raporda, “Avrupa’nın mülteci krizindeki insani olmayan, ikiyüzlü tavrını tarih de, insanlık da kaydediyor” ifadesiyle yer alırken, “Avrupa’daki mülteci hakları ihlallerini, ikiyüzlü tavrını tespit etmek üzere inisiyatifler ve mekanizmalar geliştirilmesi gerekmektedir” önerisi dikkat ekti.
Raporda, Türkiye’nin yaklaşık 3,4 milyon Suriyeli sığınmacıyla dünyadaki en büyük sığınmacı nüfusuna ev sahipliği yaptığı, Suriyeli göçmenlerin yüzde 8‘inin geçici barınma merkezlerinde, geriye kalan kısmının ise şehirlerde yaşadığına dikkat çekildi. Raporda, “Kilis’te kendi nüfusundan fazla Suriyeli yaşamaktadır. Buna rağmen toplumsal bir huzursuzluk veya suç oranında ciddi bir artış gözlemlenmemektedir” denildi.
Raporda, İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde 2017 yılı Ocak – Kasım ayları arasında 423 avukatın, Aydın Geri Gönderme Merkezi’nde ise 2017 yılı Ocak – Kasım ayları arasında 145 avukat müvekkilleriyle görüştüğü belirtildi.
Rapordan bazı bölümler şöyle:
“Geri gönderme merkezlerinde kötü muamele veya işkenceye dair hiçbir şikâyet gelmedi”
“2011 yılında Suriye’de başlayan savaş ve insani krizin sonucu olarak milyonlarca insan yerinden edilmiştir. Açık kapı, temel yaşamsal ihtiyaçların karşılanması ve geri göndermeme esaslarına dayanan insani iltica politikası uygulayan Türkiye’de, 2018 yılı başı itibariyle yaklaşık 3,4 milyon Suriyeli geçici koruma statüsüyle yaşamaktadır. Suriyelilerin yanı sıra Irak, Afganistan, İran, Somali gibi ülkelerden Türkiye’ye uluslararası koruma bulmak maksadı ile gelen 2017 sonu itibarı ile 300 bin sığınmacı bulunmaktadır. Türkiye’de bu gün 3,4 milyonu geçici koruma statüsüyle, 300 bini uluslararası koruma başvurusuyla, 600 bini ikamet izniyle olmak üzere yaklaşık 190 farklı ülkeden, farklı statülerde 4,3 milyon göçmen yaşamaktadır.
Türkiye’ye ilk Suriyeli göçü 2011 yılında başlamış olup, iç savaşın bitmemesi ve şiddetini arttırması sonucu ülkemize gelen Suriyeli sayısı her yıl artmıştır. Yaklaşık 3,4 milyonu Suriyeli ülkemize sığınmıştır. Türkiye dünyadaki en büyük sığınmacı nüfusuna ev sahipliği yapmaktadır. Suriyeli göçmenlerin % 8 kadarı geçici barınma merkezlerinde, geriye kalan kısmı ise şehirlerimizde yaşamaktadır.
Türkiye’de 28 Aralık 2017 itibariyle 3.424.237 Suriyeli bulunmaktadır. Suriyelilerin, 1.852.563’ü erkek ve 1.571.674’ü kadındır. Yaş dağılımına bakıldığında, göçmenlerin yaklaşık %50’sini 0-18 yaş aralığındakiler; %45’ini 18-60 yaş aralığındakiler ve %5’inin 60 yaşın üstündekiler oluşturmaktadır.
Ülkemizde bulunan Suriyelilerin, yaklaşık 235 bini 21 geçici barınma merkezinde yaşamaktadır. Geçici Barınma Merkezlerinin 12’si Konteyner Kent, 9’u Çadır Kenttir. Bu merkezlerde kalan Suriyeliler ekonomik durumu en zayıf kesimi oluşturmakta olup; temel insani hizmetler sunulmakta bu hizmetler için hiçbir bedel alınmamaktadır.
Geçici Barıma Merkezlerimizde misafir edilen Suriyelilerin ihtiyacı olan eğitim ve sağlık hizmetleri karşılanmakta, beslenmeleri için sosyal yardım yapılmakta, üçüncü kişilere ihtiyaçları olmadan yaşamalarına destek olacak meslek edinme ve özellikle kadınlara yönelik beceri kursları verilmekte, psikolojik destek sağlanmaktadır. Barınma merkezlerinde çocuk oyun bahçeleri, spor sahaları, market, terzi, berber gibi her türlü sosyal aktivite ve ihtiyaç alanları da mevcuttur.”
“Bir yandan 6 yıldır çadır kentlerde zor yaşam koşullarında barınanlar çadırkent-konteynrkent dönüşümü ile modern konteyner kentlere aktarılırken diğer yandan geçici barınma merkezlerinde kalanların sayısı süreç içerisinde azalmaktadır. Bu süreç içerisinde yaşam koşulları sebebiyle çadır kentlerin kapatılması veya konteyner kente dönüşümü çalışmalarına hız verilmesi çok önemli bir gelişmedir.
Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Kahramanmaraş, Mardin, Hatay, Adana, Osmaniye, Malatya illerinde geçici barınma merkezleri bulunmaktadır. Geçici Barınama Merkezleri AFAD’ın koordinasyonunda Valiliklerce yönetilmektedir.
Geçici koruma altındaki Suriyeliler iş olanaklarının çok olduğu iller, kültürel yakınlık ve Suriye sınırına yakınlık kriterlerine göre belirli şehirlerde yoğunlaşmışlardır. Geçici Barınma Merkezlerin verilen hizmetlerin kabul edilen uluslararası standartlarının üstünde olduğu ve geçici kent yönetimi sistematiğinin çok başarılı şekilde işlediği uluslararası kuruluşlarca da tescil edilmiştir.
Yaklaşık 3.2milyon Geçici koruma altındaki Suriyeli Geçici Barınma Merkezlerinin dışında Türkiye’nin 81 ilinde yaşamaktadır. Suriyelilerin hangi kentlerde yoğunlaştıklarına bakıldığında, 517.697 göçmenle ilk sırayı İstanbul almaktadır. Bunu sırasıyla, Şanlıurfa (448.975), Hatay(426.278), Gaziantep(342.442), Mersin(173.191), Adana(164.590), Kilis (129.063), Bursa(127.295), İzmir(118.650), Kahramanmaraş (96.251) ve diğer iller izlemektedir.”
“Avrupa’nın mülteci krizindeki insani olmayan, ikiyüzlü tavrı”
Göçmen ve mülteci krizi Avrupa’nın değerlerini şekillendirecek bir test gibi duruyor, şu ana kadar Avrupalı hükümetlerin izledikleri politika bu testten geçemediklerini gösteriyor. Göç meselesini insanlık için büyük bir yük değil insanlığımızı ispat edeceğimiz bir fırsat olarak görmek gerekir. Bu mesele sadece teknik bir mesele, siyasi bir mesele değildir, insanlığımızla ilgili bir meseledir. Avrupa’nın mülteci krizindeki insani olmayan, ikiyüzlü tavrını tarih de, insanlık da kaydediyor. Avrupa’daki mülteci hakları ihlallerini, ikiyüzlü tavrını tespit etmek üzere inisiyatifler ve mekanizmalar geliştirilmesi gerekmektedir
Geri gönderme merkezleri:
“Düzensiz göç kapsamında değerlendirilen yabancılar hakkında sınır dışı kararı alınmaktadır. Sınır dışı etme kararıyla, yabancı menşe ülkesine veya transit gideceği ülkeye ya da üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilebilmektedir. Hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancılar kaçma ve kaybolma riskine istinaden Geri gönderme merkezlerindeki idari gözetim altında tutulmaktadır. Türkiye’de 2017 Kasım ayı itibariyle 20 adet aktif geri gönderme merkezi bulunmaktadır. Geri gönderme merkezlerinin toplam kapasitesi 8136 kişidir. 16 geri gönderme merkezinin açılması ile ilgili çalışmalar devam etmektedir. Geri gönderme merkezlerinde yapılan incelemelerde merkezlerin fiziksel kapasitesinin ve sosyal donatılarının çok iyi durumda olduğu; burada çalışan personelin alanında profesyonelleştiği gözlemlenmiştir. Ziyaret edilen merkezlerde kalan göçmenlerle yapılan ikili görüşmelerde Merkezlerin işletilmesine dair hiçbir şikâyet alınmamıştır. Aydın ve İzmir’de bulunan GGM ile ilgili Mülteci Alt Komisyonu Raporu İnsan Hakları İnceleme Komisyonunda kabul edilerek, yayınlanmıştır.
24-25 Ekim 2017 tarihlerinde İzmir Harmandalı ve Aydın Geri Gönderme Merkezlerinde yapılan incelemelerde23 Merkezlerin fiziksel durumlarının, sosyal donatılarının gayet iyi durumda olduğu müşahede edilmiş; Merkezlerde çalışan personelin alanında profesyonelleştiği gözlemlenmiş. Merkezlerde kalan göçmenlerle yapılan ikili görüşmelerde Merkezlerin işletilmesine veya personelin kötü muamelesine dair hiçbir şikayet alınmamıştır.”
Aydın ve İzmir Geri Gönderme Merkezlerine yönelik olarak edinilen kanaat özet olarak şöyle:
- Merkezlerde faal durumda yemekhane, spor salonu, dinlenme odası, kütüphane, revir, ibadethane, çocuk oyun odaları, TV izlemede odası ve kuaför salonlarının olduğu gözlemlenmiştir.
- Merkezlerde yeterli düzeyde göç uzmanı, psikolog, sosyolog, sosyal çalışmacı, hukukçu ve mütercimden oluşan uzmanların bulunduğu tespit edilmiştir.
- Merkezlerin sosyal donatılarının ve özel yaşam alanlarının iyi durumda olduğu ve aktif olarak kullanıldığı müşahede edilmiştir.
- Merkezlerde yaşamakta olanlarla yapılan görüşmelerde kötü muamele veya işkenceye dair hiçbir şikâyet gelmemiştir.
- Merkezlerde bulunan yabancıların acil ve temel sağlık hizmetlerinin karşılandığı, her gün doktorun bulunduğu tespit edilmiştir.
- Üç öğün gıda ihtiyacının karşılandığı, kantin hizmetlerinin de verildiği izlenmiştir.
- İdari gözetim, sınır dışı hususlarındaki kararlarla birlikte tebligatın ve kanuni süreç ve haklar hususunun 17 ayrı dilde yapıldığı, avukata ulaşımın kolay ve mümkün olduğu, kararlara karşı davaların açıldığı tespit edilmiştir.
- Yetkililer tarafından verilen bilgiye göre, İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezinde 2017 yılı Ocak – Kasım ayları arasında 423 avukat müvekkilleriyle görüşmüş; Aydın Geri Gönderme Merkezinde ise 2017 yılı Ocak – Kasım ayları arasında 145 avukat müvekkilleriyle görüşmüştür.
- Telefon hizmetlerine her gün belli saatler arasında erişimin mümkün olduğu, gazetelere erişim imkânı verildiği görülmüştür.
- Kadınların, erkeklerin ve ailelerin ayrı bölümlerde kaldığı tespit edilmiştir. Çocukların yüksek yararı gözetilerek ayrı yerde barındırıldıkları, çocuklara ait eğitim, oyun alanları olduğu, bu bölümde öğretmenlerin, psikologların çalıştığı tespit edilmiştir. Merkezlerde refakatsiz çocuk bulunmamaktadır.
- Geri gönderme merkezlerinin Valilikçe haberli ve habersiz denetimleri yapılmaktadır.
- Geri gönderme merkezlerinde açık havaya çıkma olanağı bulunmakta olup, günde 3 saat havalandırmaya çıkmak mümkündür.
- Sınır dışı etme ve idari gözetim kararları süreçlerinin 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Kanununun (YUKK) 52, 53, 54, 55 ve 57’nci maddelerine uygun olduğu, geri gönderme merkezi işletmelerinde verilen hizmetlerin 6458 sayılı YUKK’un 58 ve 59’uncu maddelerine uygun olarak sağlandığı müşahede edilmiş
Türkiye’nin yaptıkları ve heyetimizce vurgulananlar
- Türkiye 2 milyon 750 bini Suriyeli olmak üzere 3 milyondan fazla sığınmacıya ev sahipliği yapmaktadır. Bunlardan 250 bin kadarı Türkiye’de bulunan 25 geçici barınma merkezinde, kalanları ise çeşitli şehirlerde yaşamaktadır.
- Suriye’de 7 milyon insan ülkesini terk etmiş ve 600 bin Suriyeli hayatını kaybetmiştir. – Akdeniz’de yaşanan ölümlerin en önemli sebebi Avrupa’nın mülteci yükünün paylaşımı konusunda inisiyatif almamış olmasıdır.
- Bugün için dünyadaki en büyük mülteci trafiğini Suriyeliler oluşturmaktadır. Bundan 20 yıl önce Suriye dünyada en fazla sayıda mülteci barındıran ülkeydi. Dolayısıyla bir gün herkesin mülteci olması mümkündür.
- Avrupa yükselen aşırı sağ partilerin söylemleri hem merkez sağ hem de merkez sol partileri etkilemektedir. Irkçı ve aşırı radikal partilerin söylemleri seçmenler üzerinde etkili olmakta; merkez partilerin bu söylemleri sahiplenmesine neden olmaktadır. Bu durum Avrupa’nın geleceği için tehlike arz etmektedir.
- Almanya genelinde 6000 mülteci çocuğun kayıp olduğuna dair bilgiler alınmıştır. Kayıtlama ve çocukların korunması konusunda önlemler alınması gerekmektedir.
Türkiye’nin Suriyeliler için harcadığı para 25 milyar doları geçmiş durumdadır. Bu paraya merkezden yapılan harcamalar, belediyelerin ve sivil toplum örgütlerinin harcamaları dahildir. - Birleşmiş Milletlerin Türkiye’de bulunan örgütleri tarafından yapılan harcamalar ise 500 milyon dolar civarındadır.
- Türkiye’de son 4 yılda 170 bin Suriyeli bebek doğmuştur. Bu sayı İskandinav ülkelerinde bir yılda doğan bebek sayısından fazladır.
- Türkiye’de okul çağında bulunan 900 bin Suriyeli çocuk bulunmaktadır. Bunlardan 450 bin kadarı okullaştırılabilmiştir. Kayıp kuşak yetişmemesi için kalan çocukların da hızlı bir şekilde okullaştırılması gerekmektedir. Türkiye’nin 25.000 yeni derslik ve 25.000 yeni öğretmene ihtiyacı bulunmaktadır. Avrupa Birliği tarafından vaat edilen 3 milyar Euronun okul yapımına aktarılması için proje üretilmesine gerek bulunmamaktadır.
- Suriyeli geçici korunanlar için şimdiye kadar 20 milyon poliklinik hizmeti verilmiş ve 1 milyon ameliyat yapılmıştır. Sağlık sistemi üzerinde baskı oluşmaya başlamıştır.
Türkiye Suriye kaynaklı mülteci krizinin büyümemesi için Suriye’nin kuzeyinde güvenli bir bölge oluşturulmasını Birleşmiş Milletler nezdinde teklif etmiş ancak bu öneri kabul görmemiştir. Bunun üzerine Türkiye savaştan kaçan Suriyeliler için açık kapı politikası uygulamıştır ve milyonlarca Suriyeli Türkiye’ye gelmiştir. - Türkiye’de Suriyeli geçici korunanlar için çalışma izni getirilmiştir. Şu anda Suriyelilerin bulundukları illerde çalışmalarının önünde bir engel bulunmamaktadır. İş piyasasına erişim imkanının sağlanması, eğitim ve sosyal politikalarının yanında toplumsal uyum çalışmaları için önem arz etmektedir.
- Almanya’nın şimdiye kadar uyguladığı entegrasyon politikaları asimilasyon politikalarına dönüşmektedir. Evangelist Kilisesinin dinini değiştirenlere mülteci statüsü alması için referans olduğuna ilişkin haberler çıkmaktadır. Basında yer alan bir habere göre Münih kenti yakınlarında bir mülteci yurdunun etrafı duvarlarla çevrilmektedir.
- Almanya’dan Türkiye’ye ekolojik sebeplerden kaynaklı olarak göç gerçekleşmektedir. Sadece Alanya’ya yerleşmiş bulunan 20 binden fazla Alman bulunmaktadır.
Avrupa Birliği mülteci yükünü paylaşma konusunda Türkiye’ye gerekli desteği vermediği gibi, kendi üyesi olan Yunanistan ve İtalya’ya da yeteri kadar destek vermemektedir. - Cenevre Sözleşmesine koyulmuş olan coğrafi çekince, Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyeliği ile birlikte değerlendirilebilecek bir husustur.
- Kilis’te kendi nüfusundan fazla Suriyeli yaşamaktadır. Buna rağmen toplumsal bir huzursuzluk veya suç oranında ciddi bir artış gözlemlenmemektedir. Bu durumun dünya tarafından bilinmesi ve il halkının hoşgörüsünün takdir görmesi için, Mülteci Hakları Alt Komisyonu tarafından, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Kilis’e Nobel Ödülü verilmesi konusunda gerekli girişimlerde bulunması konusunda tavsiye kararı alınmıştır.
- Cenevre Sözleşmesi günümüz ölçeğinde gerçekleşmekte olan mülteci trafiğine cevap verememektedir. Sözleşme neredeyse bütün dünya devletleri tarafından imzalanmış olmakla birlikte, bağlayıcılığı zayıflamıştır. Bağlayıcılığı yüksek olan ve karmaşıklaşan mülteci sorununa çözüm getirecek yeni bir sözleşme hazırlanması gerekmektedir.
- 18 Mart Geri Kabul Mutabakatın sağlıklı bir şekilde işlemektedir. Türkiye taahhütlerini yerine getirmektedir. Ancak Avrupa Birliği taahhüt etmiş olduğu 3 milyar Euronun sadece 600 milyon Euro kadarını göndermiştir. Avrupa Birliğinin verdiği sözlere sadık kalması gerekmektedir.
Editörden
Meral Akşener: İki ayyaş dedikleri cumhuriyet kurucularının karşısında hazır ola geçtiler
Published
6 sene agoon
10 Mart 2018By
grihat

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin il başkanlığı binasının açılışını yapmak ve il kongresine katılmak için Konya’ya geldi. Kent merkezinde kalabalık bir grup partili tarafından karşılanan Akşener, Mevlana Müzesi’ni ziyaret edip, Mevlana’nın sandukası başında dua etti.
Akşener daha sonra partisinin Konya İl Başkanlığı binasının açılış töreninde halka seslendi. Tek hedeflerinin konuşan bir Türkiye oluşturmak olduğunu ifade eden Akşener, ”Tek bir hedefimiz var. O da konuşan Türkiye. Türkiye konuşabilseydi, Türkiye müzakere edebilseydi, Türkiye kutuplaşmanın dışına çıkabilseydi, erkeklerin, çocukların, kadınların sesine kulak verebilseydi. Bugün Afrin’i konuşuyor olmazdık” dedi.
’15 TEMMUZ’DA MİLLET OLMASA, DEVLET GİTMİŞTİ’
FETÖ ve 15 Temmuz darbe girişimine değinen Akşener, şunları söyledi:
”FETÖ meselesini mecliste defalarca konuşanlar oldu. Pek çok bugün bakanlık koltuğunda oturan Adalet Partisi milletvekilleri ve yöneticileri toz kondurmadılar. FETÖ terör örgütü üzerinden tanım yapanları, kafir ilan ettiler, hain ilan ettiler. O gün kulaklarını açsalardı, 15 Temmuz olmazdı. 15 Temmuz’da bu millet, siz, devleti sokaktan toplayıp getirdiniz. Eğer millet olmasaydı, devlet gitmişti. Boş yere kimse kabadayılık yapmasın.”
AFRİN GEÇ KALMIŞ BİR MÜDAHALEDİR
Afrin’e yönelik yapılan müdahalenin daha önce yapılması gerektiğini ifade eden Akşener, şöyle konuştu:
”Bugün de Türkiye’nin dış politikası konuşulmaya konuşulmaya, sizlere kulak verilmeye verilmeye, getirildiği noktadan, o çukurdan çıkarılmak için Mehmetçik can veriyor, şehit oluyor. Cenabı hak hiçbirinin ayağına taş değdirmesin. Elbette ordumuzun ve kahraman Mehmetçiğin arkasındayız. Afrin geç kalmış bir müdahaledir. Mutlaka Menbiç’in, mutlaka Fırat’ın doğusunun harekatın bünyesinde devam ettirilmesi ve harekatın bünyesinde yer alması, Türkiye’nin bekası için önemlidir. Ama bugüne gelmeyebilirdik. Eğer Türkiye konuşuyor olsaydı, sizi ve bizi dinliyor olsalardı, Türkiye’nin güney sınırlarında, Irak ve Suriye’nin bir bölümünde ve Suriye’nin geri kalanında Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri ile komşu olmazdık.”
ŞEKER FABRİKALARI
Şeker fabrikalarının özelleştirilecek olmasına da tepki gösteren Akşener, Başbakan Binali Yıldırım’ın, fabrikaların 5 yıl boyunca kapatılmayacağı yönündeki açıklamasını da eleştirdi. Akşener, ”Sayın Başbakan çıkmış diyor ki, ‘5 sene boyunca kapanmayacak.’ Bu mantıkla siz kaç yıl sonra Türkiye’nin kapısına kilit vuracak, Türkiye’yi kapatacaksınız. Siz demek ki, şeker fabrikalarını 5 yıl sonra kapatmak için satıyorsunuz. Buradan ilan ediyorum, satamayacaksınız. Peşinizde ve ensenizde olacağız. Alıştınız muhalefete ver yesin, ört uyusun. Hadi bakalım, yüreğiniz yetiyorsa, her şeker fabrikasının önünde her hafta İYİ Partililer olacak. Ya millete ya halka vereceksiniz ya da satamayacaksınız” dedi.
HER 29 EKİM VE 23 NİSAN’DA HASTALANIYORLARDI
“Başkan Meral” sloganları üzerine Akşener, ”Siz böyle bağırıyorsunuz da, adamın uykusu kaçırıyor. Siz Meral başkan dediniz, Türkiye değişti. İki ayyaş dedikleri cumhuriyet kurucularının karşısında hazır ola geçtiler. Hepimizden ne kadar Atatürkçü olduklarını anladık. Her 29 Ekim, 23 Nisan’da hastalanıyorlardı. İYİ Parti kuruldu, meğer turp gibiymişler. Sağlıklarına iyi geldik. Ben bedava demiyorum, milletimize iyi gelecek, ama en fazla da Ak Partililere iyi gelecek” diye konuştu.
Akşener, şeker üretiminde önde gelen Fransa ve Almanya’da nişasta bazlı şeker üretiminin yüzde 1’in altında, Türkiye’de ise yüzde 15 civarında olduğunu ve bunun yüzde 25’lere çıkacağını belirtti.
Akşener, ”Bilim adamları diyor ki; nişasta bazlı şeker şişmanlığı ve obezliği artırıyor. Son dönemlerde diyorlar ki; kısırlığı artırıyor. Hem bir taraftan 3 çocuk diyeceksiniz, hem bir taraftan zürriyetimize göz dikeceksiniz” diye konuştu.




Tutuklanan TTB Başkanı Fincancı’nın sözleri ‘ifade özgürlüğü’ kapsamına girer mi?



Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama


Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!
Çok Okunanlar
-
Arka Sayfa6 sene ago
Nefes kesen derbide 4 gol, 3 kırmızı kart…
-
Gündem6 sene ago
Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama
-
Dünya6 sene ago
ABD’li sözcüye soruldu: YPG, Suriye ordusu ile bir olup Türklere saldırırsa…
-
Öne Çıkanlar6 sene ago
Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!