Connect with us

Editörden

MİT’çiler AKP’nin medyayı nasıl yönettiğini anlattı

Published

on

PKK, MİT’in Yurtdışı Etnik Bölücü Faaliyetler Başkanı Erhan Pekçetin ile MİT İnsan Kaynakları Yöneticisi Aydın Günel’i, 4 Ağustos 2017’de Süleymaniye’nin Dokan kasabasında alıkoyduğuna dair görüntüleri daha önce yayınlamıştı. İki MİT yöneticisinin görüntüleri ve bazı ifşaatları ise ocak ayında Fırat Haber Ajansı (ANF) tarafından servis edilmişti. Sesli ve görüntülü itiraflarda özellikle Paris’te 9 Ocak 2013’te üç Kürt kadın siyasetçinin öldürülmesine ilişkin detaylar dikkat çekmişti.

Pekçetin ve Günel bu kez, MİT ve AKP’nin medyayı nasıl kontrol ettiği, hangi gazetecileri kullandığı ve dezenformasyon kampanyası yürüttüğü, sosyal ağlarda nasıl bir ‘trol’ ordusu kurulduğuna dair itiraflarda bulundular.

HAKAN FİDAN’IN MEDYA ORDUSU VAR

MİT’in Yurtdışı Etnik Bölücü Faaliyetler Başkanı Erhan Pekçetin, basınla ilişkileri itiraf ederken MİT’te bir psikolojik istihbarat daire başkanlığını bulunduğuna dikkat çekiyor. Pekçetin, başlarda aktif olmayan bu servisin Hakan Fidan’ın gelmesi ile birlikte değiştiğini anlatıyor:

“Çok aktif bir çalışma tarzı yoktu. Günlük çıkan haberleri derleyip toplayıp başkanlığa vermekle yükümlüydü. Herkes onlarla dalga geçerdi. Kes-bul-yapıştır başkanlığı derlerdi. 2006-2007’de lağvedildi. Hakan Fidan geldikten sonra Nuh Yılmaz basın müşaviri olarak getirildi. Yasaları da değiştirdi. Dışarıdan, sivilden insanlar rahatlıkla alınabilir oldu. Direkt geldi basın müşaviri oldu. 36-37 yaşında geldi. Diğer başkanlar tarafından onun gelişi eleştirildi. Basın müşavirliği herhangi bir müsteşar yardımcısına değil direkt müsteşara bağlandı. Direk müsteşardan talimat alıyor. Basından gelme olduğu için basın dünyası ile ilişkileri sıcak, çok fazla tanıdığı var. Provokatif çalışma tarzına girdiğini gördüm. Hemen hemen her gün basınla gazetecilerle görüşü haber yaptırıyorlar. Onu biliyorum.”

Pekçetin, bu merkezi şöyle tanımlıyor: “AKP yanlısı kesim, dışarıdan gelen kesim, torpilli çocukların gittiği yer orası. Külliye ile Cumhurbaşkanlığı ile ilişkileri olanlar;  ya bakan çocuğu ya da milletvekili çocuğu onlar daha çok kulis yaparak o bakanın düğününe giderek geçiştiriyor. Diğerleri hep badem dediğim çocuklar.”

MİT İLE ÇALIŞAN GAZETELER VE ‘GAZETECİ’LER

Pekçetin, MİT ile çalışan gazeteler ve muhabirlerle ilgili olarak ise şunları söylüyor:

“Muhabirlerle ilişkilerde özellikle Star gazetesinde, Milliyet gazetesinde haber yaptırıyorlar. Hande F. ile direk ilişkilerinin olduğunu biliyorum. Çetiner Ç’yi, biz hedef olarak izlerdik. Fark ettik ki İKK’ya (İstihbarat Karşı Koyma Başkanlığı) bağlıymış. İçindeki Irak Daire Başkanlığına bağlıymış. Bize Irak’ta denk gelmişti. Irak’a gidip geliyor diye biliyorum. Sabah gazetesinde A. Küçükkaya mıydı, Başak mıydı, öyle bir isim ama Sabah ile Star gazetelerinde çok rahat haber yapıldığını biliyorum.

Cem Küçük Amerika’dan Türkiye’ye geldiği için, Nuh Yılmaz’ın davetiyle gelmiş olabilir. Çok üst profilde konuşmaları olan, boş ama sallaması güçlü olan bir kişi. Bunlar da alttan birileri bilgileri üflüyor ki o da çıkıp silahşörlük yapıyordur.”          

MEDYADA KÖPÜRTME YAPIYORLAR’

Bunların “gündeme göre algı operasyonları” yaptığını anlatan Pekçetin, şöyle devam ediyor:

“Nuh Yılmaz profesyonel bu anlamda, PKK ile olan çatışmalarda, operasyonlardan kaynaklı gelişmelerde, gazetelere bakıldığında anlaşılıyor. Köpürtme diye bir tabir var. İşleme, ertesi gün bir daha işleme, bir daha işleme. Artık sonuna kadar algı operasyonları yaptıklarını biliyorum. Farklı basın gruplarıyla ilişkililer.

Daha önce Genelkurmay, asker yapıyordu. Emniyet F.. zamanında çok iyi yapıyordu. Biz sanki biraz onları geçtik gibi. Hakan Fidan da onları daha da büyütecektir. Daha etkili bir konuma gelinceye kadar. Nuh Yılmaz, Hakan Fidan’la geldi, Hakan Fidan’la gider.”

İNTERNETTE HACKERLARI KULLANIYORLAR

Basın müşavirliğinin internetteki faaliyetlerini de itiraf eden Pekçetin, özelikle hacklerların kullanıldığını söyledi:

“Basın müşavirliği 2010-2011’den aktif bir şekilde Türk basınında etkili müdahaleler algı operasyonları haber yaptırma, televizyonlar internette de var faaliyetleri. İnternette hackerleri kullanıyorlar. Kafa bulandırıcı, hedef yapıda soru işareti bırakan, kafaları bulandıran,  acaba dedirten onları inandıkları ideolojiden  uzaklaştırabilecek dezenformasyona yönelten yapılar var.”

AKP’NİN TWİTTER ORDUSU İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NDE

“Twiter üzerinden bu çok yapılıyor” diyerek sözlerini sürdüren Pekçetin, ‘trol’ ordusunun nasıl kurulduğunu ve nerede konumlandığını da şu sözlerle anlatıyor:

“AKP’nin ayrı bir kulvarı var. İstanbul, Ankara merkezli, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde bir yer var. gençler orada oturmuşlar Twitter üzerinden bazı şeyleri yapıyorlar. Onlardan bazıları teşkilata geldi, oradan biliyorum. Orada 150-200 gencin bulunduğu, herkesin bilgisayar kullandığı, herkesin Twitter üzerinden yalan yanlış bilgilerle kafa karıştıran bir merkez var.”

TWITTERINIZA GİRİP HACKLİYORLAR

Emniyetin basınla ilişkisine de değinen Pekçetin,  “İstanbul Emniyeti’nde birinci önceliğin polisin prestijini yükseltmek, daha sonra da algı operasyonları yapmak” olduğunu öne sürüyor:

“Orada İstanbul Emniyeti gibi değil ama bir hacker oturup, aynı anda 3000 siteden yayılmış gibi, daha profesyonelce yapılıyor. Hackerler dışarıdan getirme. Obez, şişko bilgisayardan çok iyi anlayan tipler. İnsanlar girip Facebook’una girip hackliyorlar. Twiterinizi hekliyorlar. Algı operasyonlarını yapıyorlar.”

ERDOĞAN VE FİDAN BİRLİKTE HER PERŞEMBE GÖRÜŞÜP KARAR VERİYOR’

Basınla ilişkiler kapsamında Erdoğan ve Fidan’ın görüşmelerine de dikkat çeken Pekçetin, şöyle devam ediyor:

“Cumhurbaşkanlığında Hakan Fidan’ın her Perşembe görüşmeleri oluyor. Tayip Erdoğan’dan aldığı bir talimat üzerine geliyor ve alt kadrosuna talimat vermesiyle oluşuyor. Basın oradaki hangi muhabir üzerinden işlemeyi onlar karar veriyor.  Küçük bir muhabire çok büyük bir haberi yaptıramazsınız. Ama Hande F.’ye sansasyonel bilgi verip köşe yazısında yazdırabilirsiniz. Onun üzerinden olur. Onu da bilginin etkinliği ve büyüklüğüne göre muhabire karar verir. Hangi gazeteyi kullanacaklarına onlar karar veriyor.”

ARTIK ‘DAHA BÜYÜK İŞLER’

PKK’nin elindeki diğer MİT yetkilisi Aydın Günel de teşkilata girdiği 1997’de psikolojik harekat daire başkanlığı olduğunu ancak bu dairenin daha sonra kapandığını belirterek şunları anlatıyor:

“Görsel yayın basın gibi gazetelerle yazarlarla ilişkiler kurarak çalışmalar yürütüyorlardı. Daha sonra basın müşavirliği müsteşarlığa direk bağlı bir birim. Basın kuruluşları ile ilişkiler. Bazı önemli hususların yayınlatılması, yazı yazdırılması şeklinde oluyordu.

Psikolojik istihbarat daire başkanlığında, andıçlama, basın üzerinden toplumun algısını değiştirme gibi çalışmalar yürüttüler. Şimdi esi bu durum değişmiş, artık kendisinin de deyimiyle, daha büyük işlere girmişlerdi. Televizyonlardan, gazetelerden, sosyal medyadan yaptıkları, yine kendisinin ifadesiyle yalan yanlış bilgilerle ayrı kulvarlardan yönelerek basın yoluyla ahlaki bozulmaya neden oluyor.”

Editörden

Bakan Zeybekci’den Moody’s ve AB’ye: Ne halt edersen et umurumuzda değil

Published

on

By

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Denizli’de düzenlenen Türk Eximbank’ın strateji, değerlendirme ve eğitim toplantısında, Türkiye’nin kredi notunu düşüren uluslararası derecelendirme kuruluşu olan Moody’s‘e yüklendi. “Neye göre düşürdün, hangi kriteri dikkate aldın?” diyen Bakan Zeybekci, “Ne halt edersen et umurumuzda da değil. Senin kastını biz gayet iyi biliyoruz, niyetini de biliyoruz. Fırsat bu fırsat deyip, Türkiye üzerindeki kredi ve finans maliyetlerini artırma gayretlerinden başka bir şey değildir. Bu bir tefeci mantığıdır” dedi.

Karahayıt Mahallesi’nde bir otelde düzenlenen Türk Eximbank’ın strateji, değerlendirme ve eğitim toplantısına Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Denizli Valisi Hasan Karahan, Büyükşehir Belediye Başkanı AK Partili Osman Zolan, Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım ve Türk Eximbank çalışanları katıldı.

‘AVRUPA BİRLİĞİ’NE TAM ÜYELİK UMURUMUZDA DEĞİL’

Toplantının açılışında konuşan Bakan Zeybekci, dünyanın en hızlı büyüyen ülkesinin Türkiye olduğunu söyledi. Bakan Zeybekci, “Her türlü sağına soluna kulp takabilirler ama kendi ağızlarıyla bazen itiraf etmek zorunda kalıyorlar. Aralık ayında IMF’nin raporunda satın alma gücü paritesine göre 26 bin 500 dolarlık kişi başına düşen milli geliriyle dünyanın 13’üncü büyük ekonomisinin Eximbank’asıyız. Avrupa’nın 5’inci büyük ülkesinin Eximbank’asıyız. Hedef olarak mutlaka dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi, Avrupa’nın da ilk 3 büyük ekonomisinden biri olacağız. Hedef olarak, ‘Avrupa Avrupa’ dediğimiz zaman da birileri şöyle sanıyor: ‘Bunların işi gücü yok, bunlar illaki Avrupa Birliği’ne ölüp tutuşuyorlar, Avrupa Birliğine illaki girmek istiyorlar.’ Yok böyle bir derdimiz bizim. Bizim derdimiz başka. Atatürk muasır medeniyet dediğinde Avrupa Birliği yoktu daha, hayali bile yoktu. Birbirlerini boğazlamakla meşguldüler. Biz evrensel standartlardaki ülkemizi refah seviyesine, insan hakları, özgürlükler, çevre hassasiyetleri, sağlık, teknoloji, bilim standartlarına çıkarmak için kendimize hedef olarak gördük. Biz o hedefe ulaştığımızda, bizim için bunun enstrümanlarından biri de Avrupa Birliğine tam üyelik süreci, yani bu kaldıracı kullanmak gibi de menfaatimize olabilir, bunu kendimize stratejik hedef olarak görüyoruz. Biz o hedefe ulaştığımızda Avrupa Birliği’ne tam üye olup olmamak bizim işimiz değil, açıkça söylüyorum umurumuzda da değil. O, o günün Türkiye’sinin vereceği bir karardır, tam üye olup olmamakla ilgili. Buna ne onlar karar verebilir, ne de biz karar verebiliriz. Ama hedefimiz, o hedefe ulaşmak. Onun içindir zaten bütün yolculuğumuz” diye konuştu.

‘BUNLARINKİ TEFECİ MANTIĞI’

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu ‘Ba1’den ‘Ba2’ye düşürmesine tepki gösteren Zeybekci, şunları söyledi:

“Yine geçen hafta bir kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye’yle ilgili not düşürmesi… Neye göre düşürdün, hangi kriteri dikkate aldın? Avrupa Birliği’nin toplam geri dönmeyen kredi hacmi 1.2 trilyon dolar. AB üyesi ülkelerden birinde geri dönmeyen kredilerin milli gelire oranı yüzde 60’ın üzerinde. Bizimki yüzde 3 bile değil. Türkiye’nin notunu düşürüyor, onunkini artırıyor. Ne halt edersen et umurumuzda da değil. Senin kastını biz gayet iyi biliyoruz, niyetini de biliyoruz. Fırsat bu fırsat deyip, Türkiye üzerindeki kredi ve finans maliyetlerini artırma gayretlerinden başka bir şey değildir. Bu bir tefeci mantığıdır. Ne kadar itibarının olduğunu da gösterdi millet. Öyle bir karar açıkladın, ardından ekonomi ve finans piyasalarının sana verdiği tepki sıfır. Sana verdiği itibar sıfır. Bunları bileceğiz, mesafemizi koruyacağız. İlişkilerimiz menfaat ilişkisi olacak. Bunları asla dikkate almayacağız. 29 Mart’ta Türkiye’nin büyüme rakamları açıklanacak. Söylüyoruz: 2017 yılında 2016 yılına göre verdiğimiz yatırım teşvik belgeleri yüzde 81 rakamsal olarak arttı, 175 milyar lira. Bunlar 2018’de yatırıma dönüşecek. Belgesini vermediğimiz 100 milyar liralık yatırımcı bekliyor. 2018 yılında dolar bazında 100 milyarlık özel ve reel sektör yatırımı olacak. Yatırımların büyümeye katkısından dolayı 2018 yılında Türkiye’nin büyüme performansı 2017 gibi yüksek olacak diyoruz. 2018 yılıyla ilgili beklentilerimiz ve ihracatın artması, üretimin de büyümeye etkileri yüksek gelecek ve bunlar yine mahcup olacaklar.”

Continue Reading

Editörden

6 bin kişi telefona bakarken ölüyor

Published

on

By

ABD’de yapılan bir araştırmaya göre 6 bine yakın yayanın yürürken hayatını kaybettiğini ifade eden İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Hastanesi Klinik Psikoloji Uzmanı Özlem Kelle, bu sayının her yıl katlanarak arttığını söyledi. Bunun asıl nedeninin ise akıllı telefonlar olduğunu belirten Klinik Psikolog Özlem Kelle, “Akıllı telefonların kullanımına kadar sürücülerden kaynaklı trafik kazaları yaygındı. Son dönem yapılan araştırmalar gösteriyor ki, akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle birlikte yayalardan kaynaklanan kazalarda artış var. Yayalar açısından baktığımızda, yol boyunca hem yürüyor olmak hem de mesaj ya da aramayla bir kişiyle irtibat halinde olmak, sosyal medya ile ilgileniyor olmak dikkatte bölünmeye sebep oluyor. O an karşıya geçiyorsak, tehlikeli bir yerdeysek, caddeye, trafiğe odaklanmak yerine zihnimiz başka yerde olduğundan kazalar kaçınılmaz oluyor” dedi. Kelle, Türkiye’de akıllı telefon kullanımın trafik kazalarıyla ilişkisine dair bir araştırma olmadığını vurguladı.

Depresif karakter yaratıyor

Teknolojik cihazların hayatımızı işgal ettiğini belirten Kelle, “Ne kadar çok teknolojik cihazlara maruz kalıyorsak, günlük rutinimizden, keyif alacağımız şeylerden kendimizi o kadar mahrum bırakıyoruz. O da bizi andan koparmaya, en sonunda tükenmişlik sendromuna, hatta hayattan zevk almamaya kadar götürüyor” dedi

Continue Reading

Editörden

Meral Akşener: İki ayyaş dedikleri cumhuriyet kurucularının karşısında hazır ola geçtiler

Published

on

By

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin il başkanlığı binasının açılışını yapmak ve il kongresine katılmak için Konya’ya geldi. Kent merkezinde kalabalık bir grup partili tarafından karşılanan Akşener, Mevlana Müzesi’ni ziyaret edip, Mevlana’nın sandukası başında dua etti.

Akşener daha sonra partisinin Konya İl Başkanlığı binasının açılış töreninde halka seslendi. Tek hedeflerinin konuşan bir Türkiye oluşturmak olduğunu ifade eden Akşener, ”Tek bir hedefimiz var. O da konuşan Türkiye. Türkiye konuşabilseydi, Türkiye müzakere edebilseydi, Türkiye kutuplaşmanın dışına çıkabilseydi, erkeklerin, çocukların, kadınların sesine kulak verebilseydi. Bugün Afrin’i konuşuyor olmazdık” dedi.

’15 TEMMUZ’DA MİLLET OLMASA, DEVLET GİTMİŞTİ’

FETÖ ve 15 Temmuz darbe girişimine değinen Akşener, şunları söyledi:
”FETÖ meselesini mecliste defalarca konuşanlar oldu. Pek çok bugün bakanlık koltuğunda oturan Adalet Partisi milletvekilleri ve yöneticileri toz kondurmadılar. FETÖ terör örgütü üzerinden tanım yapanları, kafir ilan ettiler, hain ilan ettiler. O gün kulaklarını açsalardı, 15 Temmuz olmazdı. 15 Temmuz’da bu millet, siz, devleti sokaktan toplayıp getirdiniz. Eğer millet olmasaydı, devlet gitmişti. Boş yere kimse kabadayılık yapmasın.”

AFRİN GEÇ KALMIŞ BİR MÜDAHALEDİR

Afrin’e yönelik yapılan müdahalenin daha önce yapılması gerektiğini ifade eden Akşener, şöyle konuştu:

”Bugün de Türkiye’nin dış politikası konuşulmaya konuşulmaya, sizlere kulak verilmeye verilmeye, getirildiği noktadan, o çukurdan çıkarılmak için Mehmetçik can veriyor, şehit oluyor. Cenabı hak hiçbirinin ayağına taş değdirmesin. Elbette ordumuzun ve kahraman Mehmetçiğin arkasındayız. Afrin geç kalmış bir müdahaledir. Mutlaka Menbiç’in, mutlaka Fırat’ın doğusunun harekatın bünyesinde devam ettirilmesi ve harekatın bünyesinde yer alması, Türkiye’nin bekası için önemlidir. Ama bugüne gelmeyebilirdik. Eğer Türkiye konuşuyor olsaydı, sizi ve bizi dinliyor olsalardı, Türkiye’nin güney sınırlarında, Irak ve Suriye’nin bir bölümünde ve Suriye’nin geri kalanında Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri ile komşu olmazdık.”

ŞEKER FABRİKALARI

Şeker fabrikalarının özelleştirilecek olmasına da tepki gösteren Akşener, Başbakan Binali Yıldırım’ın, fabrikaların 5 yıl boyunca kapatılmayacağı yönündeki açıklamasını da eleştirdi. Akşener, ”Sayın Başbakan çıkmış diyor ki, ‘5 sene boyunca kapanmayacak.’ Bu mantıkla siz kaç yıl sonra Türkiye’nin kapısına kilit vuracak, Türkiye’yi kapatacaksınız. Siz demek ki, şeker fabrikalarını 5 yıl sonra kapatmak için satıyorsunuz. Buradan ilan ediyorum, satamayacaksınız. Peşinizde ve ensenizde olacağız. Alıştınız muhalefete ver yesin, ört uyusun. Hadi bakalım, yüreğiniz yetiyorsa, her şeker fabrikasının önünde her hafta İYİ Partililer olacak. Ya millete ya halka vereceksiniz ya da satamayacaksınız” dedi.

HER 29 EKİM VE 23 NİSAN’DA HASTALANIYORLARDI

“Başkan Meral” sloganları üzerine Akşener, ”Siz böyle bağırıyorsunuz da, adamın uykusu kaçırıyor. Siz Meral başkan dediniz, Türkiye değişti. İki ayyaş dedikleri cumhuriyet kurucularının karşısında hazır ola geçtiler. Hepimizden ne kadar Atatürkçü olduklarını anladık. Her 29 Ekim, 23 Nisan’da hastalanıyorlardı. İYİ Parti kuruldu, meğer turp gibiymişler. Sağlıklarına iyi geldik. Ben bedava demiyorum, milletimize iyi gelecek, ama en fazla da Ak Partililere iyi gelecek” diye konuştu.

Akşener, şeker üretiminde önde gelen Fransa ve Almanya’da nişasta bazlı şeker üretiminin yüzde 1’in altında, Türkiye’de ise yüzde 15 civarında olduğunu ve bunun yüzde 25’lere çıkacağını belirtti.

Akşener, ”Bilim adamları diyor ki; nişasta bazlı şeker şişmanlığı ve obezliği artırıyor. Son dönemlerde diyorlar ki; kısırlığı artırıyor. Hem bir taraftan 3 çocuk diyeceksiniz, hem bir taraftan zürriyetimize göz dikeceksiniz” diye konuştu.

Continue Reading

Çok Okunanlar