Connect with us

Öne Çıkanlar

NASA’da çalışan fizikçide Bylock çıkmadı, konuştuğu kişilerde Bylock araştırılacak

Published

on

Geçen yıl, 15 Temmuz’un ardından, “CIA ajanı” olduğu yönündeki isimsiz bir ihbar üzerine gözaltına alınan, daha sonra 1 dolar delil gösterilerek “FETÖ üyeliği” suçlamasıyla tutuklanan NASA çalışanı, fizikçi Serkan Gölge’nin üçüncü duruşması 4 Temmuz’da yapıldı.

T24’ten Tuğba Tekerek’in haberine göre Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, daha önce talep edilmiş olan, Gölge’nin Türkiye’ye geldiğinde telefonda kimlerle konuştuğu ve mesajlaştığına ilişkin HTS kayıtlarının geldiği, ancak bu kişiler arasında Bylock kullanan ya da ‘FETÖ’den soruşturulan kişiler olup olmadığına ilişkin analiz raporunun gelmediği görüldü.

Mahkeme, ilk duruşmada Hatay Emniyet Müdürlüğü’nden Serkan Gölge’nin Bylock uygulamasını kullanıp kullanmadığına dair bilgi istenmiş, bunun sonucunda Gölge’nin Bylock kullanmadığı tespit edilmişti.

Delil yok, bulunmaya çalışılıyor

4 Temmuz’daki duruşmada Serkan Gölge, “İddianamedeki tüm delillerin mesnetsiz ve çürütülmüş olduğunu, istenen HTS analiz raporunun herhangi bir şeyi değiştirmeyeceğini” belirterek, “Bu telefonu, Türkiye’ye geldiğimizde ben ve eşim, akrabalarımızı ve arkadaşlarımızı aramak için kullanırız. İnsanlarla konuşurken ilk sorduğumuz soru “Bylock’un var mı?” olmuyor” dedi.

Gölge, “FETÖ” kapsamında yaklaşık üç bin hâkim ve savcının hakkında işlem yapıldığını, bunlardan iki bininde Bylock tespit edildiğine de dikkat çekip “Kayıtlar incelense, benim konuştuklarımda 5 tane Bylocklu çıkarsa, hakim ve savcılarda 100 tane çıkacaktır” dedi.

Gölge’nin avukatı ise, hukuka göre delilden sanığa gidilmesi gerektiğini belirterek, “Dosyadaki deliller o kadar fason ki, delil bulunmaya çalışılıyor” dedi.

Gölge’yle ilgili Mali Suçları Araştırma Kurulu raporu da dosyada yer alırken, mahkeme heyeti rapordaki hesap hareketleriyle ilgili bilirkişi raporu istemişti. Duruşmada bu bilirkişi raporunun da gelmediği görüldü.

İhbarcı ‘sadece tahmin ettim’ demişti

Serkan Gölge, 14 yıl önce Fatih Üniversitesi’nden mezun olmasının ardından ABD’ye gidip, orada fizik doktorası ve doktora sonrası çalışmalar yapmış, saygın dergilerde makaleler yayımlamış, 4 yıl önce de NASA’da çalışmaya başladı. Türkiye’de tutuklanana kadar, Mars’a insanlı yolculuk projesinde çalışan Gölge, uzaydaki radyasyonun insan üzerindeki etkilerini hesaplayan ekipte yer alıyordu.

Evli ve iki çocuklu olan Gölge, her yıl olduğu gibi geçen yıl da Hatay’daki ailesini ziyarete geldiği sırada “CIA ajanı ve “kripto FETÖcü” olduğuna dair isimsiz bir ihbar üzerinde 23 Temmuz’da gözaltına alınmıştı. Daha sonra ihbarcının, Hatay’ın Aktepe köyünde yaşayan, Gölge’nin eniştesinin kardeşi olduğu ortaya çıkmıştı. Hayatında Gölge’yi bir iki defa gören ihbarcı, ikinci duruşmada verdiği ifadede, herhangi bir delili olmadığını, sadece şüphelerini dile getirdiğini söylemişti.

İhbarcı, televizyonda, eskiden Gülen cemaatinde yer alan Nurettin Veren’in “Biz adamlarımızı CIA’ye yerleştirdik” sözlerini duyduğunu belirtip, “Sanığın yurtdışına çıkması, ABD’de çalışması nedeniyle, yine tahmine dayanarak CIA’de çalışabilir diyerek ihbarda bulundum” demişti.

Bir dolarla ilgili olarak ise, Gölge bu paranın kendisine ait olmadığını söylerken, avukatı avukatı 1 doların polisler tarafından konmuş olabileceğini, 14 günlük gözaltı sırasında Gölge’ye 6 ‘yasadışı mülakat’ yapıldığını ve bu mülakatlarda MİT’ten olduğunu söyleyen kişilerin Gölge’ye “Bize çalış” dediğini aktarmıştı.

9 saat kelepçeli bekletildi, 10 aydır hücrede tutuluyor

Gölge, ilk duruşma öncesinde, adliyede 9 saat boyunca elleri kelepçeli olarak bekletildiği için, ikinci ve üçüncü duruşmaya cezaevinden video konferans sistemiyle katıldı. 8 Ağustos’dan bu yana tutuklu olan Gölge, 10 aydır tek kişilik hücrede tutuluyor.

Avukatı, duruşmada Gölge’nin cezaevinde koşullarına da dikkat çekerek “Bu beyne ülkemizin ihtiyacı var..(…) Ama orada adamın erimesi isteniyor” dedi.

Duruşmada Gölge’nin tutukluluğunun devamına karar verilirken, dava 19 Temmuz’a ertelendi.

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar