Connect with us

Manşet

New York Savcılığı iddianamesinde Zarrab doğrudan Erdoğan’a bağlandı

Published

on

17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet davasının kilit isimlerinden Reza Zarrab’ın da yargılandığı davanın 27 Kasım’da yapılacak duruşması öncesinde kritik bilgiler kamuoyuna yansıyor.

Ahvalnews’den Tim Lowell’ın haberine göre savcılık Zarrab’ın o dönem başbakanlık yapan Tayyip Erdoğan ile konuşmalarını iddianameye geçirdi. İddianamede Zarrab’ın Erdoğan’la 2013 yılında bir düğünde konuştuktan sonra, Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan tarafından yönetilen vakfa bağışta bulunduğunu söyledi. Böylelikle ilk defa, ABD’li savcılar Zarrab ve Erdoğan arasında bir bağlantıyı doğrudan kurmuş ve bunu iddianameye geçirmiş oldular.


“Zarrab, Erdoağan’a banka almak istediğini söylemiş”

İddianamede savcı, Zarrab’ın dönemin Başbakanı Erdoğan’a, 12 Nisan 2013’te Zafer Çağlayan’ın akrabalarının düğününde, Türkiye’de bir banka satın alma isteğini ilettiğini iddia ediyor. Savcı, Zarrab’ın Halkbank Eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’a, görüşmenin nasıl geçtiğini anlattığı telefon konuşmasını alıntılıyor: Bundan sonra ise Zarrab’ın Erdoğan ailesine yakın vakfa bağış yaptığı Savcılık mütalaasında yer alıyor. İddianamede yer alan konuşma şu şekilde:

“Başbakana gittim… Gittim, düğünde, ne yapacağımı anlattım. Tekrar gidip ‘Sayın Başbakan, eğer izin verirseniz, bana yetki verirseniz, bankayı alsam bile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) üzerinden yapacağım’ diyeceğim”

Zarrab’dan seçim öncesi altın hamlesi

Mütalada, dava kapsamında hakkında tutuklama kararı çıkarılan dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile Zarrab arasındaki görüşmeler de yer alıyor.

Buna göre Çağlayan ile görüşen Zarrab, o dönem yaklaşmakta olan seçimler öncesi, Türkiye’nin ekonomik göstergelerinin düzelmesi için yardım etmeye karar verdiği yazıyor. Mütallanın ilgili bölümü şöyle:

“Mesele o kadar acildi ki, Zarrab özel uçağıyla İstanbul’dan Ankara’ya gidip Çağlayan’ı aldı; böylece dönüşte uçakta konuşabileceklerdi.Bu toplantıdan sonra Zarrab iki şey yaptı. Öncelikle asistani Abdullah Happani’yi arayıp Halkbank üzerinden para yollamasını, yollayacağı paranın herhangi bir limiti olmadığını ve altın ihracatını yükseltip ithalatı düşürmesini söyledi. Görüşmeden sonra Zarrab bağış yapmak için, Erdoğan’ın ailesiyle bağlantılı bir hayır kurumunu aradı. İkinci olarak Zarrab özel uçağının hostesini aradı ve Çağlayan’la uçaktayken kağıda yazılmış bir telefon numarasını ve Erdoğan’ın oğlunun ismini istedi. Telefon numarası hayır kurumunun genel müdürüne aitti. Zarrab 16 Temmuz 2013’te müdürü arayıp kuruma para yollayacağını söyledi.”

Halkbank Genel Müdürü ve Çağlayan ve iranlılar işbirliği içinde

Davanın temelini ABD’nin İran’a yönelik yaptırımların delinmesi oluşturuyor. Mütalada bu iddia iki bölümde yer alıyor. İlk olarak Zarrab’ın Halkank’ı, Dubai’ye petrol ödemeleri yapmak için kullandığı ve ödemenin Dubai’den altın üstünden yapıldığını anlatılıyor. Ödeme işlemlerinde İran Merkez Bankası, İran Petrol Bakanlığı ve Ulusal İran Petrol Kurumu’ndan (NIOC) üst düzey yetkililer ile Zafer Çağlayan’ın da dahil olduğu Türkiye hükümetinin üst düzey yetkilileri ve Genel Müdür Süleyman Aslan’ın da dahil olduğu Halkbank yetkilileri yer alıyor.

Zarrab’dan Gezi sonrası ekonomiyi manipüle etme hamleleri
İran’dan altın havalesinin özellikle Gezi olayları sonrasında Erdoğan’ın popüleritesini yeniden arttırmak ve ekonomiyi canlandırmak için arttığının belirtildiği mütalaada şöyle denildi:

“Türkiye hükümeti Zarrab’a ve Halkbank’a, seçimler öncesinde Türkiye’nin ekonomi istatistiklerini manipüle edebilmek için, altın ihracatına devam etmeleri emrini verdi.

Planın iki yönü de – altın ticareti de, düzmece gıda işi de – Türkiye hükümeti yetkililerine muazzam rüşvetler ödeyerek sürdürüldü ve korundu. Bu yetkililere Zafer Çağlayan ve Süleyman Aslan da dahil.”

Rubin’den, Erdoğan için Noriega Benzetmesi

Zarrab ve Erdoğan ilişkisinin iddianamede yer aldığını eski pentagon yetkilisi Michael Rubin de dile getirdi. Yaşananları ABD’nin uyuşturucu kaçakçılığı ile suçladığı eski Nikaragua Devlet Başkanı Manuel Noriega’nın başına gelenlere benzeten Rubin, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “Yeni Zarrab iddianamesinde Erdogan’in ismi defalarca geciyor. Boyle bir durum son olarak Manuel Noriega’nin başına gelmişti.” dedi.

Zarrab, suçlamaları kabul edecek iddiası

Geçtiğimiz günlerde Amerikan basınında çıkan haberlerde, savcının duruşmada tapeleri dinletmek istediği ortaya çıkmıştı. Ayrıca, Zarrab’ın hakkındaki suçlamaları kabul ederek ABD makamları ile işbirliği yapacağı da yine Amerikan basınında yer almıştı. (Ahval, Artı Gerçek)

Genel

Tutuklanan TTB Başkanı Fincancı’nın sözleri ‘ifade özgürlüğü’ kapsamına girer mi?

Published

on

By

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “terör propagandası” yaptığı suçlamasıyla tutuklanması bir kez daha ifade özgürlüğünün ne olduğu, kapsamı ve sınırları hakkında tartışmaların başlamasına yol açtı.

Şebnem Korur Fincancı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında yürütülen soruşturma kapsamında dün “terör örgütü propagandası” yapmak ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla tutuklandı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bugün Fincancı ve TTB merkez yönetiminin görevden alınmasını da istedi.

Fincancı 20 Ekim’de PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’ya karşı “kimyasal silah kullandığı” iddialarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmuş, iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söylemişti.

TSK, KUZEY IRAK OPERASYONLARINDA KIMYASAL SILAH KULLANDI IDDIASI

18 Ekim’de PKK’ya yakın medya organlarında TSK’nın Kuzey Irak’taki bazı operasyonlarda “kimyasal silah kullandığı” öne sürüldü, iddiaya dayanak olarak çeşitli görüntüler paylaşıldı.

Şebnem Korur Fincancı iki gün sonra PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında, ortada bu tür iddiaların ve ölümün olduğu bir durumda, Birleşmiş Milletler’in Minnesota Protokolü ilkeleri gereği, bu iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söyledi ve şu ifadeleri kullandı:

“Görüntüleri daha önce de bir hekim olarak incelemiştim ve belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda.”

Minnesota Protokolü, adli nitelikli otopsilerin tamamının, muhakkak adli tıp uzmanı veya adli patologlar tarafından ve tam donanımlı otopsi birimlerinde yapılmasını öngörüyor.

Bu iddiaların ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) TBMM’ye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi.

Milli Savunma Bakanlığı’nın basın açıklamasında “Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kimyasal silah kullanıldığına yönelik iddiaların tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğu” belirtildi.

Şebnem Korur Fincancı, hakkında soruşturma başlatılmasının ardından medyaya yaptığı açıklamalarda söylediklerinin iddiaların araştırılmasını savunmaktan ibaret olduğunu vurguladı. Ancak Fincancı, AKP iktidarinin hedef göstermesi uzerine tutuklandı.

BBC NEWS Turkce

Continue Reading

Manşet

Sivas E Tipi yönetimi ve gardiyanlar işkence suçu işliyor

Published

on

By

Cezaevinde tutuklulara yönelik kötü uygulamalar ilişkin gelen bilgiler arasında; “2 günde bir musluklardan 1.30 saat su veriliyor, sadece 3 kova var suyu koydukları kova fazla olursa geri alıyor döküyorlar. Koğuşta kantinden para karşılığında alınan suya da el koyuyorlar” şeklinde bilgiler geliyor. 

TUTUKLULAR YERDE YATIYOR VE BATTANİYE SERİLMESİNE İZİN VERİLMİYOR

Cezaevlerinde kapasitenin en az 2 katından fazla tutuklunun bulunduğuna ilişkin Adalet Bakanlığı’nın açıkladı. Cezaevlerinden gelen bilgiler de tutukluların yerlerde yattığına ilişkin bilgiler gelmeye devam ediyor. Sivas E Tipi Cezaevi’nin yönetimi ve gardiyanlar, yerde yatan tutukluların yere battaniye sermesine bile izin vermiyor. 

ŞİKAYET DİLEKÇESİ YAZAN TUTUKLULARA PSİKOLOJİK ŞİDDET UYGULUYOR

Cezaevi Müdürü’nün koğuşlarda dolaşarak psikolojik baskı uyguladığı ve koğuşlarda herhangi bir tutuklunun mesleğini sorduğu cevap vermediğinde ise makam odasına götürüp işkenceler uyguladığı iddia ediliyor. Koğuşlarda gezerken tutuklulara sürekli kötü sözlerle muamelede bulunduğuna ilişkin bilgiler yer alıyor. 

Makumlara ait  itiraz ve şikayet dilekçelerini ilgili yerlere ulaştırmadığı ve geri verdiği kaydediliyor. Şikayet dilekçesi veren tutuklulara ise koğuşta psikolojik baskı uyguladığı belirtiliyor. 

Continue Reading

Manşet

Interpol, Türkiye’den gelen kırmızı bültenleri beklemeye aldı

Published

on

By

Interpol’ün, üye devletleri suç, suçlu ve tehditler karşısında bilgilendirdiği ve gerektiği zaman yakalama emri talebi ilettiği sekiz ayrı bülten tipinden en bilineni olan kırmızı bültenle aranan kişilerin arasında Adil Öksüz, Mihraç Ural ve Salih Müslim gibi isimler var.

Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (Interpol), Türkiye tarafından çıkartılan 50’ye yakın kırmızı bülteni askıya aldığı öne sürüldü. Sabah gazetesinden Erkam Çoban’ın haberine göre Türkiye, yurt dışında olduğunu değerlendirdiği bazı kişiler için adli makamlarca acil yakalama talebinde bulunurken, Interpol dosyaları ‘siyasi’ bularak beklemeye aldı.

Eş zamanlı olarak hükümetin ‘F..’ olarak tanımladığı örgütün firarisi Adil Öksüz, eski PYD Eş Başkanı Salih Müslim, THKP-C Acilciler üyesi Mihraç Ural gibi isimlerin aralarında bulunduğu 50’ye yakın kişi ile ilgili kırmızı bülten çalışmaları başlatılmıştı.

Kırmızı bülten talepleri onaylandıkları takdirde Interpol, kendisine üye 170 ülkeye bunu yayımlayacak ve Türkiye’nin istediği birçok kişi hakkında yakalama kararı verilmiş olacaktı.

Yakın zaman önce Türkiye, Türkiye kökenli Alman yazar Doğan Akhanlı hakkında kırmızı bülten çıkartmış, yazar İspanya’da gözaltına alınmıştı. Interpol daha sonra Akhanlı hakkındaki kırmızı bülteni sildi.

Continue Reading

Çok Okunanlar