New York Times, ABD Başkanı Donald Trump’ın Eylül ayında Birleşmiş Milletler’de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı bir dost olarak bağrına basıp “Her zamanki gibi birbirimize çok yakınız” dediğini hatırlattı.
Gazetedeki haberde şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye’nin, ABD’nin itirazlarına rağmen ama göründüğü kadarıyla Rusya’nın rızasıyla giriştiği saldırı, iki NATO müttefiki arasındaki ilişkilerde tehlikeli yeni bir döneme işaret ediyor ve iki ülkenin çıkarlarını savaş alanında doğrudan doğruya karşı karşıya getiriyor.
‘ABD’nin eli zayıfladı’
“Bu Suriye’de tamamen İslamcı militanları yok etmeye odaklanan ABD’nin oradaki elinin ne kadar zayıfladığını sergiliyor.
“Türk birlikleri Pazartesi günü Suriye’nin kuzeybatısındaki Kürt kenti Afrin’e doğru ilerlerken, Beyaz Saray Türkiye’yi IŞİD’le mücadeleden sapmamaya çağırdı ama Türkiye’yi eleştirmekten kaçındı ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden teröristler olarak gördüğü Kürtler konusundaki güvenlik kaygılarını anladığını kaydetti.
“ABD’nin Kürtleri IŞİD’la savaşta cephede ortak olarak kullanması IŞİD tehdidi sürdüğü müddetçe anlaşılabilir bir şeydi. Fakat şimdi IŞİD geri çekilirken ve Beyaz Saray Kürt savaşçılarla ilişkilerini korurken, Türkleri de daha fazla kendisinden uzaklaştırmamanın yolunu arıyor.
“Trump yönetiminin bulduğu çözüm Kürtlere Suriye’nin kuzeybatısında IŞİD’in yeniden canlanma ihtimaline karşı sınır güvenliğini sağlayacak bir güç kurması konusunda destek olmaktı. Fakat bu Türkleri kızdırmaktan başka bir işe yaramadı. Bunu topraklarına karşı bir ayaklanmaya üs oluşturulması olarak gördüler.
‘ABD’nin iki seçeneği var’
“FBI’ın eski terörle mücadele ajanlarından olup şu anda Soufan Group adlı şirketin yönetim kurulu başkanı olan Ali Soufan ‘ABD Suriye’de çok ince bir denge tutturmaya çalıştı’ diyor, fakat ‘Suriye’deki savaş alanı küçüldükçe bu dengeyi korumak hemen hemen imkansız hale geldi’ diye sürdürüyor.
“Soufan ABD’nin iki seçeneği olduğunu söylüyor: Ya Kürt isyancılara desteğini büyük ölçüde azaltacak -ki bu da Suriye ve Irak’da ABD’ye tutarlı bir şekilde destek olan bir kaç grup tarafından ABD’nin yeni bir ihaneti olarak görülecek- ya da NATO üyesi Türkiye ile dolaylı ya da doğrudan bir çatışma riskini göze alacak.
Beyaz Saray sözcüsü Huckabee Türkiye’nin operasyonu kapsam ve süre olarak sınırlaması gerektiğini söylemişti
“ABD yönetimi, Dışişleri Bakanı Rex W. Tillerson, Savunma Bakanı Jim Mattis ve Beyaz Saray Basın Sözcüsü Sarah Huckabee Sanders tarafından yapılan kelimeleri dikkatle seçilmiş açıklamalarla bu senaryoların ikisini de ötelemeye çalıştı.
“Tillerson Türkiye’nin teröristlerin sınırı geçmesi konusunda ‘meşru kaygıları’ olduğunu söylerken, Mattis ABD’ye IŞİD’e karşı hava saldırılarında İncirlik üssünü kullandırdığı için Türkiye’yi övdü. Beyaz Saray sözcüsü Sanders ise dün Türkiye’yi ‘askeri eylemleri ve söylemini dizginlemeye’ ve harekatın kapsamı ve süresini sınırlamaya çağırdı.
‘Rusya boşluğu doldurdu’
“Bununla birlikte, Suriye’de sık sık görüldüğü gibi Amerika Birleşik Devletleri büyük ölçüde bir izleyici pozisyonunda göründü. Rusya etkisini artırarak ve Türkiye ile ilişkilerini düzelterek boşluğu doldurdu.
“Rusya yetkilileri inkar etseler bile Ankara’da Türkiye hükümetinin saldırı için Rusya’dan yeşil ışık aldığı görüşü egemen. Erdoğan dün Türkiye’nin operasyon konusunda Rusya ile anlaşma içinde olduğunu söyledi.
“Al Monitor gazetesinin güvenlik uzmanı ve yazarı Metin Gürcan ‘Rusya bu operasyonun hızına ayak uyduruyor’ diyor. Türkiye’den üst düzey güvenlik yetkilileri harekat başlamadan bir gün önce Moskova’yı ziyaret etmişti.
Suriye’de ABD’den boşalan etki alanını Rusya doldurdu.
“Özgür Suriye Ordusu savaşçıları ile birlikte Türk güçleri Afrin yakınlarındaki üç köyü ve tepeleri ele geçirmiş olsa da, askeri uzmanlar harekatın Rusya’nın hava sahasını Türk jetlerine açmasına bağlı olduğunu söylüyorlar.
“Fırat Nehri’nin batısında Suriye hava sahasını Rusya kontrol ediyor ve Afrin de bu alana dahil. ABD ise Fırat’ın doğusundaki Suriye hava sahasının kontrolüne sahip.
“Bu yıl ya da gelecek yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde milliyetçilerin desteğini almaya çalışan Erdoğan açısından Afrin operasyonu politik olarak kritik önem taşıyor. Erdoğan daha önce ABD’yi, Türkiye’de en az otuz yıldır ayrılıkçı bir mücadele yürüten militan Kürt grup PKK’nin müttefiki olduğunu söylediği Suriyeli Kürt milislere desteğinden dolayı eleştirmişti.
“Pazartesi günkü ‘Bizim başkalarının toprağında gözümüz yok’ sözleri ile bir kez daha ABD’yi hedefledi. ”
BBC TÜRKÇE
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “terör propagandası” yaptığı suçlamasıyla tutuklanması bir kez daha ifade özgürlüğünün ne olduğu, kapsamı ve sınırları hakkında tartışmaların başlamasına yol açtı.
Şebnem Korur Fincancı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında yürütülen soruşturma kapsamında dün “terör örgütü propagandası” yapmak ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla tutuklandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bugün Fincancı ve TTB merkez yönetiminin görevden alınmasını da istedi.
Fincancı 20 Ekim’de PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’ya karşı “kimyasal silah kullandığı” iddialarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmuş, iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söylemişti.
TSK, KUZEY IRAK OPERASYONLARINDA KIMYASAL SILAH KULLANDI IDDIASI
18 Ekim’de PKK’ya yakın medya organlarında TSK’nın Kuzey Irak’taki bazı operasyonlarda “kimyasal silah kullandığı” öne sürüldü, iddiaya dayanak olarak çeşitli görüntüler paylaşıldı.
Şebnem Korur Fincancı iki gün sonra PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında, ortada bu tür iddiaların ve ölümün olduğu bir durumda, Birleşmiş Milletler’in Minnesota Protokolü ilkeleri gereği, bu iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söyledi ve şu ifadeleri kullandı:
“Görüntüleri daha önce de bir hekim olarak incelemiştim ve belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda.”
Minnesota Protokolü, adli nitelikli otopsilerin tamamının, muhakkak adli tıp uzmanı veya adli patologlar tarafından ve tam donanımlı otopsi birimlerinde yapılmasını öngörüyor.
Bu iddiaların ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) TBMM’ye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi.
Milli Savunma Bakanlığı’nın basın açıklamasında “Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kimyasal silah kullanıldığına yönelik iddiaların tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğu” belirtildi.
Şebnem Korur Fincancı, hakkında soruşturma başlatılmasının ardından medyaya yaptığı açıklamalarda söylediklerinin iddiaların araştırılmasını savunmaktan ibaret olduğunu vurguladı. Ancak Fincancı, AKP iktidarinin hedef göstermesi uzerine tutuklandı.
Cezaevinde tutuklulara yönelik kötü uygulamalar ilişkin gelen bilgiler arasında; “2 günde bir musluklardan 1.30 saat su veriliyor, sadece 3 kova var suyu koydukları kova fazla olursa geri alıyor döküyorlar. Koğuşta kantinden para karşılığında alınan suya da el koyuyorlar” şeklinde bilgiler geliyor.
TUTUKLULAR YERDE YATIYOR VE BATTANİYE SERİLMESİNE İZİN VERİLMİYOR
Cezaevlerinde kapasitenin en az 2 katından fazla tutuklunun bulunduğuna ilişkin Adalet Bakanlığı’nın açıkladı. Cezaevlerinden gelen bilgiler de tutukluların yerlerde yattığına ilişkin bilgiler gelmeye devam ediyor. Sivas E Tipi Cezaevi’nin yönetimi ve gardiyanlar, yerde yatan tutukluların yere battaniye sermesine bile izin vermiyor.
Cezaevi Müdürü’nün koğuşlarda dolaşarak psikolojik baskı uyguladığı ve koğuşlarda herhangi bir tutuklunun mesleğini sorduğu cevap vermediğinde ise makam odasına götürüp işkenceler uyguladığı iddia ediliyor. Koğuşlarda gezerken tutuklulara sürekli kötü sözlerle muamelede bulunduğuna ilişkin bilgiler yer alıyor.
Makumlara ait itiraz ve şikayet dilekçelerini ilgili yerlere ulaştırmadığı ve geri verdiği kaydediliyor. Şikayet dilekçesi veren tutuklulara ise koğuşta psikolojik baskı uyguladığı belirtiliyor.
Interpol’ün, üye devletleri suç, suçlu ve tehditler karşısında bilgilendirdiği ve gerektiği zaman yakalama emri talebi ilettiği sekiz ayrı bülten tipinden en bilineni olan kırmızı bültenle aranan kişilerin arasında Adil Öksüz, Mihraç Ural ve Salih Müslim gibi isimler var.
Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (Interpol), Türkiye tarafından çıkartılan 50’ye yakın kırmızı bülteni askıya aldığı öne sürüldü. Sabah gazetesinden Erkam Çoban’ın haberine göre Türkiye, yurt dışında olduğunu değerlendirdiği bazı kişiler için adli makamlarca acil yakalama talebinde bulunurken, Interpol dosyaları ‘siyasi’ bularak beklemeye aldı.
Eş zamanlı olarak hükümetin ‘F..’ olarak tanımladığı örgütün firarisi Adil Öksüz, eski PYD Eş Başkanı Salih Müslim, THKP-C Acilciler üyesi Mihraç Ural gibi isimlerin aralarında bulunduğu 50’ye yakın kişi ile ilgili kırmızı bülten çalışmaları başlatılmıştı.
Kırmızı bülten talepleri onaylandıkları takdirde Interpol, kendisine üye 170 ülkeye bunu yayımlayacak ve Türkiye’nin istediği birçok kişi hakkında yakalama kararı verilmiş olacaktı.
Yakın zaman önce Türkiye, Türkiye kökenli Alman yazar Doğan Akhanlı hakkında kırmızı bülten çıkartmış, yazar İspanya’da gözaltına alınmıştı. Interpol daha sonra Akhanlı hakkındaki kırmızı bülteni sildi.