Connect with us

Öne Çıkanlar

Nuriye ve Semih ‘kaçırılabilecekleri’ gerekçesiyle mahkemeye getirilmiyor

Published

on

KHK ile ihraç edilen ve işlerine iade için 190 gündür açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutuklu olarak yargılandıkları davanın ilk duruşması Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

Etkin Haber Ajansı’nın aktardığına göre, KHK ile ihraç edildikten sonra Ankara’da İnsan Hakları Anıtı önünde sürdürdükleri eylemleri açlık grevine dönüştüren Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın duruşması bugün saat 13.30’da Ankara Adliyesi’nde görülecek. Ancak Gülmen ve Özakça’nın katılmak istemelerine karşın bugünkü duruşmaya getirilmeyecek.

Kararın, jandarmanın dün akşam mahkemeye başvurusu üzerine alındığı öğrenildi. Jandarma, “Yeterli personelim yok, duruşmaya getirirsek kaçıracaklar” diyerek 190 gündür açlık grevindeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı ilk duruşmalarına getirmek istemedi.

CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, Twitter hesabından yaptığı bilgilendirmede “Nuriye ve Semih’in savunma hakkı, gayri ciddi gerekçeler öne sürülerek gasp edilmek isteniyor” dedi.

Davaya iki gün kala tüm avukatları gözaltına alınan Nuriye ve Semih’in mahkemeye getirilmesinin nasıl engellendiğini Yarkadaş şöyle anlattı:
“Nuriye ile Semih, bugün hakim önüne çıkacak ve asılsız suçlamaları çürütecekti. Ancak; her iki ismin savunma hakkı engelleniyor. Savunma hakkına yönelik engellerden biri; on sekiz avukatın gözaltına alınmasıydı. Bu aynı zamanda mahkeme heyetine de örtülü gözdağıydı. On sekiz avukatın duruşmaya iki gün kala gözaltına alınması üzerinden, ilgili tüm kurumlara açık-örtülü mesaj verildi ve çerçeve çizildi.

Bu mesaj yerine ulaşmış olacak ki; etkisi ilk olarak kendisini Nuriye ve Semih’i mahkemeye getirecek olan jandarmada gösterdi.

Ankara Jandarma Komutanlığı, mahkemeye ‘Yeterli personelim yok’ gerekçesini gösterdi ve Nuriye ile Semih’i duruşmaya getiremeyeceğini bildirdi. Jandarma Komutanlığı, aynı yazıda, ‘Nuriye ve Semih’in kaçırılabileceği’ni de öne sürdü. Yazıda provokasyon ihtimalinden vs söz edildi. Mahkeme heyeti şimdi ne yapacağını düşünüyor. Çünkü; oturumun açılabilmesi için, tutukluların salonda olması gerekiyor. Nuriye ve Semih, duruşmaya getirilmezse yargılama da başlayamayacak.

Böylece iki öğretim üyesinin savunma / aklanma hakkı gasp edilecek! Belli ki; İki emekçinin ‘lekelenmeme hakkı’nın gaspı yetmedi AKP iktidarına… Avukatları önceki gün gözaltına alındı! Şimdi ise hiçbir inandırıcılığı olmayan 10- gerekçelerin arkasına sığınılıyor ve savunma hakkı gasp ediliyor.

Nuriye ve Semih’in ‘terörist’ olduğunu iddia eden AKP; çağrım size:Madem Nuriye ve Semih’i suçluyorsunuz; o halde yargılanmalarını neden engelletiyorsunuz! Bir deliliniz varsa, gösterin bunu mahkemede! Yoksa elinizde hiçbir delil olmadığı İçin mi ‘Personel yok, kaçıracaklar’ gibi gayri ciddi gerekçelerin arkasına sığınıyorsunuz? İradesini teslim alamadığınız bu iki emekçinin savunma hakkını gasp ederek gerçekleri ne zamana kadar saklayabileceğinizi düşünüyorsunuz! Aylardan bu yana suçladığınız iki emekçiyi mahkemeye çıkarmaktan bile korkuyorsunuz. Çünkü yalanlarınızın çöpe atılacağını görüyorsunuz!

Bir sözüm de mahkeme heyetine: Duruşmayı cezaevinde yapmak gibi hukuk dışı yöntem arayışına girmeyin! Bu duruşma cezaevinde değil; halkın gözlerinin önünde gerçekleşmelidir. Jandarmanın Nuriye ile Semih’i salona getirmesini sağlayın ve adil bir karar verin! Adalet Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı, gayri ciddi tüm gerekçeleri ortadan kaldırmalı ve adil yargılanmanın koşullarını sağlamalıdır.”

Continue Reading

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar