Connect with us

Öne Çıkanlar

“Nuriye’yi 3 saatte bir uyandırıyorlar”

Published

on

Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu’ndan Dr. Onur Naci Karahan, ve Esra Özakça KHK ile işlerinden atıldıkları için 140 gündür açlık grevinde olan ve cezaevinde tutulan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın sağlık durumlarını Bianet’e anlattı.

Esra Özakça, Semih Özakça’nın sağlık durumunun giderek kötüleştiğini belirtirken, etik nedenlerle devletin görevlendirdiği hekim heyetinin takibini reddetmeye devam ettiğini söyledi. Esra Özakça ayrıca bugün Nuriye Gülmen’den de mektup aldığını ve Gülmen’in her üç saatte bir “Yaşıyor musun” denilerek uykusunun bölünmeye devam edildiği bilgisini de verdi.

Dr. Onur Karahancı ise, Ankara Tabip Odası olarak Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumlarının takibini yapmalarına izin verilmediğini belirterek, şu an için sağlık durumlarıyla ilgili net bir şey söyleyemese de “Artık iki kişi için de kritik seviyenin ötesine geçildi. Her ne kadar kontrol edemesek de başta kalp ve sinir sistemi olmak üzere, tüm organlar için alarm durumu söz konusu olabilir” dedi.

Özakça: Semih önceki görüşlere göre daha halsizdi

“Semih’le en son pazartesi günü görüştüm. Önceki görüşlere oranla daha halsizdi, yürümesi daha kötüydü, daha zayıftı. Cezaevinde doktor görmüyor. Kendi doktorlarını istemişlerdi. Kendi doktorlarına da bugüne kadar izin verilmedi. Semih de Nuriye de aslında ilk başta cezaevi doktorlarının kontrolüne onay vermişti ama ‘Size bilinciniz kapandığında müdahale edeceğiz’ denmesi üstüne cezaevi doktorlarının muayenesini reddettiler. Son verdiğimiz kitapları vermişler. Ama kitap konusunda genel olarak sorun çıkartıyorlar. Çünkü Semih verilen kitapları çok sık bitirip iade ediyor, yenilerini istiyor. Ancak yeni kitapların kendisine verilmesi uzun sürüyor.

“Nuriye’yi 3 saatte bir uyandırıyorlar”

“Nuriye’nin yeni mektubu geldi. 3 saatte bir uyandırılmaktan çok rahatsız. Gündüzleri de uyuyamayan bir insan. Bir de hapishane gündüzleri çok gürültülüymüş. Gece de 3 saatte bir ısrarla uyandırılıyor. Durumu yetkililere anlatmış ama bu uygulama ısrarla devam ediyor. Nuriye, gece kapının açılmasının bile büyük bir gürültü olduğunu, üstüne bir de yanına gelip ‘Kalk, öldün mü, kaldın mı’ diye dürttüklerini söylüyor. Semih için de aynı uygulama devam ediyor. Ancak gece benzer şekilde mi kontrol ediliyor, bilmiyorum.”

Karahan: Kalıcı hasar var mı bilemiyoruz”

“Gülmen ve Özakça’da kalıcı hasar olup olmayacağını veya şu an kalıcı hasarla karşı karşıya olup olmadığımızı bilmiyoruz. Şu an kalıcı hasar olma riskinin olduğu günlerdeyiz. Böyle bir hasar olup olmadığını ancak tam muayene sonrası söyleyebiliriz. Şu anda yapılabilecek şey, insanların taleplerine kulak vermek ve yetkililerin açlık grevini sonlandırmak adına doğru düzgün cevap vermeleri. Biz sağlıkçılar ancak ondan sonra söz söyleyebiliriz.

“Hastalık yok, hasta var”

“Ancak şu var; 140 gün sadece şeker, tuz, su ve B vitaminiyle yaşamak başta kalp ve sinir sistemi olmak üzere tüm organlar için alarm seviyesi anlamına gelebilir. Biz ‘Hastalık yok, hasta var’ deriz. Bu durum da öyle. Şu aşamada ancak Gülmen ve Özakça’yı tam olarak muayene ettikten sonra değerlendirmede bulunabiliriz.

“Üç saatte bir uyandırmak işkence”

“Bir insanın üç saatte bir uykusunun bölünmesi bir işkence tarzıdır. Dolayısıyla bu uygulama tartışılmaz şekilde işkencedir. Ayrıca Nuriye’nin uyku problemleri, sürekli ağrıları, ağrılara bağlı olarak uykuya dalmakta ciddi sorunları var. Bu insanı bir de tam uykuya dalmışken uyandırmak, ölüyor mu yaşıyor mu diye kontrol değil, acaba daha kötü niyetle mi yapılıyor, sağlık durumu daha da kötüleşsin diye mi yapılıyor diye düşündürüyor.

“Deneyimleri yok saymak kabul edilemez”

“Bizim için bir insanın cezaevinde olup olmaması, suçlu olup olmaması, hükümlü olup olmaması sağlık hakkıyla ilgili tartışmalarda farklılık yaratmaz. O yüzden bir bireyin hekim seçme özgürlüğü her alanda mümkün olmalı. Etik davranmayan bir hekime muayeneye zorlanıp, başka seçeneğin yok demek yine insan hakkı ihlalidir, etik ihlalidir. Bu insanların yaşadıkları süreç, uzun zamandır devam eden ve en başından beri takip eden biz hekimlerin bildiği bir süreç. Burada deneyim çok önemlidir. Açlık greviyle kaç hekim yüz yüze kalmış ve bunu önceden takip etmiş, buna göre hazırlık yapmış veya çalışma yapmıştır? Deneyimleri yok saymak, bunu dışarıda bırakmak insani anlamda da etik anlamda da kabul edilemez. Cezaevinde Nuriye ve Semih’in durumunu takip eden veya takip etmek isteyen doktorlara ancak biz destek oluruz. Biz bunu defalarca dedik. Bu, oradaki hekimleri de rahatlatır.

“Cezaevi doktorlarının takibini başta kabul ettiler”

“Nuriye ve Semih ilk cezaevine girdiklerinde revirdeki doktorların takiplerini kabul ettiler. O zaman ‘Sizinle birlikte, bizi baştan beri takip eden hekimlerin de bizi takip etmeye devam etmesini istiyoruz’ dediler. Daha sonrasında bize aktardıkları, o revirdeki hekimlerden farklı, isimlerini açıklamayan bir heyetin gelip, bilinciniz kapanırsa size şunları yaparız gibi söylemler kullanması üzerine ‘Biz güven ilişkisi kurduğumuz hekimlerin takibini istiyoruz’ dediler ve o heyettekilerin sağlık durumlarını takip etmelerine izin vermediler.

“Taleplerimiz reddediliyor”

“Biz cezaevindeki tüm hekimlere açlık grevleriyle ilgili tüm bilgileri, sürecin nasıl ilerleyeceğine dair bilgileri dosya halinde götürüp ilettik. Bu süreci etik olarak nasıl takip etmeleri gerektiğine dair bilgiler ellerinde var. Ankara Tabip Odası olarak Nuriye ve Semih’i görme talebimiz Adalet Bakanlığı tarafından 2 kez reddedildi. Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduk ama bir cevap alamadık.”

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar