Henüz başkan adayıyken, Donald Trump başta Suriye olmak üzere başka ülkelerdeki savaşlarla ilgili bir uyarıda bulunmuştu.
Başkanlıkta bir yılı dolduran Trump, Afganistan ve Irak’ın da içinde bulunduğu sonu gelmeyen çatışmalar listesine şimdi de Suriye’yi ekliyor.
Trump’ın bu konudaki planını, Kongre’den Suriye’de devam eden ABD askeri varlığıyla ilgili yetkilendirme ve finansman talebinde bulunması vasıtasıyla değil, ABD Dışişleri bakanı Rex Tillerson’un Stanford Üniversitesi’nde meseleye dair yaptığı açıklama sayesinde öğrendik.
Tillerson o konuşmasında, “ABD, IŞİD’in yeniden ortaya çıkışının önlenmesi amacıyla Suriye’deki askeri varlığını devam ettirecek. Suriye’deki askeri misyonumuz koşullara göre şekillenecek” diye konuştu.
Başka bir deyişle, bu varlığın sonlandırılması için kesin bir tarih ya da belirli bir kıstas konulmaksızın.
Geçen ay itibariyle, Suriye’de 2 bin Amerikan askeri bulunuyor. Bir yıl önceki sayıdan tam 500 asker daha fazla. İçlerinde, IŞİD’e karşı savaşta yerel militanlara eğitim veren ve sahada savaşan özel operasyon birliklerinin yanısıra teknik destek veren ekipler de bulunuyor.
Şimdi biliyoruz ki bu birlikler süresiz olarak orada kalacak ve sayının artmayacağının ya da misyonun daha da sürüncemede kalmayacağının garantisi yok.
Suriye karmaşık bir problem. Ancak bu plan kötü tasarlanmış ve fazlaca askeri unsurlara yaslanmış ve hüsnü zanla körüklenmişe benziyor.
ABD, Suriye’deki askeri harekata, 2014’te Irak ve Suriye’de devasa bir alan kontrolü sağlayan IŞİD’in önünü kesmek için girişti. Başkan Barack Obama ve Trump yönetimi altında yürütülen askeri operasyonlar sayesinde, daha önce IŞİD tarafından kontrol edilen bölgelerin yüzde 98’i özgürleştirildi ve 7.5 milyon insan bu zalim grubun elinden kurtarılarak özgürlüğüne kavuşturuldu.
Bu ilerleme önemli olsa da, Dışişleri Bakanlığı yetkilisi David Satterfield geçen hafta Senato’da yaptığı konuşmada, IŞİD ve el Kaide’nin hala başat tehditlerden olduğunu söyledi.
Trump yönetimi, Obama döneminde yapıldığı varsayılan hatalardan kaçınmak istediğini belirtiyor ve Irak’tan asker çekmenin sadece aşırıcı grupların yeniden türemesine hizmet ettiğini iddia ediyor. Benzer şekilde, Avrupalı müttefiklerle birlikte dönemin lideri Kaddafi’nin devrilmesine neden olan NATO hava saldırılarından sonra Libya’nın istikrara kavuşturulmasının başarılamadığını belirtiyor.
Ancak, Suriye’de hedeflenenler o kadar kapsamlı ki, elde edilmeleri çok zor ve bu durum ABD askerlerinin oradaki kalış süresini belirsizleştiriyor.
Tillerson’un altını çizdiği gibi, Trump yönetimi IŞİD ve el Kaide’nin “daimi bir yenilgi tatmasını” ve Suriye’nin bir daha asla teröristlere sığınak olmamasını istiyor.
Bir diğer isteği de, Suriye’nin iç savaşının Beşar Esad’ın denkleme dahil olmadığı, istikrarlı bir Suriye ile sonuçlanacak demokratik bir süreç vasıtasıyla sona ermesi.
Esad ve Suriyeli isyancılar arasındaki çatışmayı sona erdirecek kapsamlı bir politik anlaşma hayati öneme haiz.
Bu, Esad ve onun Rus, İranlı muktedirleri tarafından gösterilen direnç nedeniyle Obama’nın denediği ve başaramadığı bir mesele. Şimdi bu denklemde neyin değişeceğini hesap etmek zor.
Tillerson daha fazla diplomasi çağrısında bulundu, ancak buna ABD’nin değil de Birleşmiş Milletler’in öncülük etmesini talep etti. Esad’ın zor durumdaki rejiminin kurtulmasına yardımcı olan İran’ın, Suriye’deki varlığını güçlendirmesinin ve İsrail’in yanısıra diğer ülkeleri tehdit etmesinin önüne geçmeyi umut ediyor.
Tillerson, IŞİD’i yenilgiye uğratmanın öncelik olduğunu ancak şimdi bir de Washington’un İran’ın bölgedeki nüfuzunu azaltmayı amaçladığını söyledi.
ABD’nin, İran’ın bölgedeki kötücül aktivitelerini önlemeye çalışması gerektiği hususunda hiçbir soru işareti yok.
Ancak Tillerson, İran’ın engellenmesi konusunda aşırı istekli bir gündemle ortaya çıkmış durumda, hatta askeri seçenek de masada.
Amerikalılar aynı zamanda, 2 bin askerini, 30 bin kişilik sınır gücünün büyük bir bölümünü oluşturacak ve ortaya çıkan yarı otonom Kürt kantonunu korumakla görevlendirilecek Kuzey Suriye’deki Kürt savaşçılardan oluşan IŞİD karşıtı müttefiklerini eğitmek için kullanabileceği yönünde karışık mesajlar da gönderiyor.
Kürtleri düşman olarak addeden Türkiye ise bir sınır ötesi operasyon tehdidinde bulundu. Tüm bunlar, ABD askerlerinin NATO müttefiki Türkiye ile çatışması gibi korkunç bir ihtimali ortaya çıkarıyor.
Ahvalnews
Yazının yayımlandığı site