Connect with us

Öne Çıkanlar

Pervin Buldan: Bir kişi bile kalsak, Meclis’i terk etmeyeceğiz

Published

on

Buldan, “Oraya büyük bedeller ödenerek giriliyor. AKP hükümetinin her ne kadar HDP’yi parlamento dışına atma girişimi olsa bile, orada bir kişi bile kalsak, tek kişi ile bile temsil edilsek, yine de o alanı terk etmeyeceğiz” dedi. 

Diyarbakır’da, partisinin Nevruz kutlama programına katılan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, gündem ile ilgili açıklamalarda bulundu. 2019’da yapılacak olan seçimlerde cumhurbaşkanı adaylarının olacağını söyleyen Buldan, “Yani bugün Türkiye’de artık tek tipçiliğe karşı, diktatörlüğe karşı, faşizme karşı oluşan bir blok var. Bizim adayımız da çoğulculuğu savunan, demokrasiyi savunan, barışı savunan bir aday olacağı için yapılacak olan seçimlerde adayımızın kazanacağına olan inancımızla seçimlere gireceğiz. Elbette ki bugün Türkiye’de bir muhalefet boşluğu var. Bu muhalefet boşluğunun ilkesel talepler doğrultusunda doldurulması gerektiğine inananlardanım. Çünkü, bugün Türkiye’de savaş politikalarının, faşizmin ve siyasi soykırım operasyonlarının yapıldığı bir dönemde demokrasiyi, barışı, özgürlükleri savunan güçlerin mutlaka bir çatı altında toplanması gerektiğine inanıyorum. Fakat, ilkesel taleplerimiz elbette ön planda olacak. Biz bugün barışı, demokrasiyi savunan bir partiyiz ve Kürt sorunu bizim açımızdan çok önemli bir mesele. Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesini talep eden tüm partilere kapımız açık. HDP olarak bu ilkeler doğrultusunda yanımızda olmak isteyen herkese kapımızın açık olduğunu belirtmek isterim” dedi.

“Halk, sandığa sahip çıkacaktır”

Seçim güvenliği konusunda gündeme gelen seçimlerin boykot edilmesi tartışmaları ile ilgili ise HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Biz boykot kararı almadık ancak şunu ifade etmek isteriz ki; OHAL koşullarında elbette ki seçimleri yapmak çok zor olacak. Özellikle son çıkan seçim güvenliği ile ilgili olan yasanın Meclis’ten geçmesi ile birlikte Türkiye’de seçim koşullarının çok daha zor olduğunu biliyoruz ancak şuna inanıyoruz ki; özellikle Kürt tabanı, yani HDP’ye oy veren başta Kürt tabanı olmak üzere Türkiye halkları, bu konuda sandığına sahip çıkacak ve tüm yapılacak olan usulsüzlüklere ve hilelere göğüs gerecek bir zihniyete sahip. Her ne kadar AKP hükümeti her seçim döneminde birçok usulsüzlüğe imza atmış olsa bile, bölgede özellikle Kürt halkının sandıklara nasıl sahip çıktığını biliyoruz. Sandıkları nasıl koruduğunu biliyoruz. Bu dönem yapılacak olan seçimlerde de halkımızın verdiği oya sahip çıkması gerektiğini, sandıklara sahip çıkması gerektiğini zaten yapacağımız toplantılarla bunu ifade edeceğiz ve biliyoruz ki, Kürt halkı sandıklarına sahip çıkar. Her türlü hileye, usulsüzlüğe rağmen bunun önüne halkımız geçecektir” diye konuştu.

Parlamento bir mücadele alanıdır”

Bazı milletvekillerinin tutuklanması, bazı vekillerin vekilliğinin düşürülmesi sonrasında gündeme gelen HDP’nin Meclis’ten çekilmesi ile ilgili tartışmaların sorulması üzerine Pervin Buldan, şunları söyledi:

“Seçimlere çok büyük bedeller ödeyerek girdik. Yani elde etmiş olduğumuz temsiliyeti çok kolay kazanmadık ve bunun mücadelesini vererek girdik Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne. 7 Haziran ile 1 Kasım tarihleri arasında yaşananlar, sokağa çıkma yasakları, katliamlar, gözaltılar, linç girişimleri bütün bunlar bize geri adım attıramadı ve biz 1 Kasım tarihinde yine güçlü bir temsiliyetle parlamentoya girmeyi başaran bir parti olduk. Barajı aşan bir parti olduk. Bu dönem elbette ki yaşananlar, milletvekili arkadaşlarımızın tutuklanması, vekilliklerinin düşürülmesi bizde farklı tartışmalara neden oldu ancak parlamento bir mücadele alanıdır ve oraya büyük bedeller ödenerek giriliyor. Biz bu alanı terk etmeyi düşünmüyoruz çünkü yeniden seçimlere hazırlanıyoruz. Yeniden bir seçim gündemi var önümüzde. Parlamentoyu terk edersek tekrar seçimlere hazırlanmanın bir anlamı yoktur diye düşünüyoruz. O yüzden parlamentoda olmaya devam edeceğiz. AKP hükümetinin her ne kadar HDP’yi parlamento dışına atma girişimi olsa bile orada bir kişi bile kalsak, tek kişi ile bile temsil edilsek, yine de o alanı terk etmeyeceğiz.”

Continue Reading

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar