Connect with us

Yaşam

Psikiyatrinin verdiği ilaçlar hayatını kararttı. Derisinin yüzde 40’ını kaybetti

Published

on

Antalya’daki bir lisede okuyan lise ikinci sınıf öğrencisi H.Ü.’ye (15), sınav kaygısı nedeniyle gittiği psikiyatri kliniğinde reçeteye yazılan ilaçları aldı. İddiaya göre uzman Dr. Ö.A., reçeteye iki farklı ilaç yazdı. İlaçlardan birinin yan etki yaptığı H.Ü. yoğun bakıma alınmıştı. Konuyla ilgili açıklama yapan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Melike Cengiz, yanlış ilacı kullandığı için tüm vücudunun yandığı ileri sürülen H.Ü.’de (15) yüzde 40 deri kaybı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Cengiz, “Şu an sağlık durumu iyi, bilinci açık. İyileşince derisi eski haline dönecek” dedi.

Antalya’da makine teknisyeni Cem Ü. ile özel eğitim kurumunda idareci Dilek Ü. çiftinin tek çocuğu lise öğrencisi H.Ü.’ye, geçen ay sınav kaygısı nedeniyle gittiği özel hastanede, psikiyatri doktoru Ö.A.’nın verdiği ilaçlar yan etki yaptı. İlk önce kulağının arkasında başlayan kızarıklıklar, kısa sürede yanıklara dönüşerek, genç kızın tüm vücudunu sardı. Bunun üzerine 18 Ocak günü Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nin yoğun bakım servisine alınan H.Ü.’nün tedavisi sürüyor.

Psikiyatristin verdiği ilaçları kullandı, şimdi yoğun bakımda!AÜ Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı’nda görevli Prof. Dr. Melike Cengiz, genç kızın sağlıkdurumuna ilişkin açıklama yaptı. Derinin bütünlüğünün yüzde 40 oranında bozulduğunu belirten Cengiz, “Derinin bütünlüğünün bozulduğu, yani derinin ciddi kaybına neden olabilecek hastalık nedeniyle yoğun bakımda. Bu hastalığa neyin sebep olduğunu tam olarak bilemiyoruz. Bize başvurmadan önce herhangi bir ilaç kullandıysa bundan kaynaklı olabildiğini düşünüyoruz. Hastamızın bize başvurduğunda yüzde 40’a varan deri bütünlüğü bozulmuştu. Yoğun bakıma alındı” dedi.

Yüzde 80 oranında döküntü lezyonu var ve devam ediyor”

Vücudun deri bütünlüğünün bozulma ve mikropların kana karışma riskini ortadan kaldırmak için genç kızın yoğun bakım ünitesinde tutulduğunu kaydeden Prof. Dr. Cengiz, “Deri bütünlüğünün bozulması nedeniyle mikroplar, çok hızlı kana karışır ve organ yetersizliğine neden olabilir. Bilinci açık, bizi tam olarak anlıyor. Genel durumu iyi. Organlarında yetersizlik bulgusu yok. Hala yüzde 40- 50 civarında deri bozulması var. Yüzde 80 oranında döküntü lezyonu var ve devam ediyor” diye konuştu.

Ölüm riski var”

Hastalığın tedavisinin mümkün olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Cengiz, hastalığın ölümle sonuçlanma riskinin yüzde 30’larda olduğunu söyledi. Hayati tehlikeyi atlatıp, iyileşmesi halinde genç kızın derisinin eski görünümüne kavuşacağını vurgulayan Cengiz, “İyileşirse eski hayatına dönebilecek. Düzeldikten sonra derisi, eskiden olduğu hale gelecek. Yoğun bakımdan çıkmadığı sürece hayati tehlikesi atlatılmış sayılmaz. Ne zaman yoğun bakımdan çıkar, o zaman hayati tehlikeyi atlatmış denilebilir” dedi.

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Editörden

6 bin kişi telefona bakarken ölüyor

Published

on

By

ABD’de yapılan bir araştırmaya göre 6 bine yakın yayanın yürürken hayatını kaybettiğini ifade eden İstanbul Aydın Üniversitesi VM Medical Park Hastanesi Klinik Psikoloji Uzmanı Özlem Kelle, bu sayının her yıl katlanarak arttığını söyledi. Bunun asıl nedeninin ise akıllı telefonlar olduğunu belirten Klinik Psikolog Özlem Kelle, “Akıllı telefonların kullanımına kadar sürücülerden kaynaklı trafik kazaları yaygındı. Son dönem yapılan araştırmalar gösteriyor ki, akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle birlikte yayalardan kaynaklanan kazalarda artış var. Yayalar açısından baktığımızda, yol boyunca hem yürüyor olmak hem de mesaj ya da aramayla bir kişiyle irtibat halinde olmak, sosyal medya ile ilgileniyor olmak dikkatte bölünmeye sebep oluyor. O an karşıya geçiyorsak, tehlikeli bir yerdeysek, caddeye, trafiğe odaklanmak yerine zihnimiz başka yerde olduğundan kazalar kaçınılmaz oluyor” dedi. Kelle, Türkiye’de akıllı telefon kullanımın trafik kazalarıyla ilişkisine dair bir araştırma olmadığını vurguladı.

Depresif karakter yaratıyor

Teknolojik cihazların hayatımızı işgal ettiğini belirten Kelle, “Ne kadar çok teknolojik cihazlara maruz kalıyorsak, günlük rutinimizden, keyif alacağımız şeylerden kendimizi o kadar mahrum bırakıyoruz. O da bizi andan koparmaya, en sonunda tükenmişlik sendromuna, hatta hayattan zevk almamaya kadar götürüyor” dedi

Continue Reading

Çok Okunanlar