Connect with us

Öne Çıkanlar

Sağlıkta, performans sistemi doktor ölümlerine neden oluyor

Published

on

Hastanelerde alışık olmadığımız olaylar yaşanıyor. Reforme edildiği, mükemmel hale geldiği iddia edilen sağlık sistemi doktorları ardı ardına ölüme sürükleyen bir baskı sistemi yaratmış durumda.

Hiç tanık olmadığımız şekilde, bir günde iki doktor ile bir tıp fakültesi öğrencisi intihar etti.

Ahvalnews’ten Deniz Aksu’nun haberine göre meslek örgütleri, doktorların uzun yıllardır çalışma koşullarının kötüye gittiğini söylerken intiharlara yoğun çalışma saatleri ve stresin neden olabileceği iddialarını yüksek sesle dile getirdi.
Önce, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’nde görevli 26 yaşındaki asistan doktor Ece Ceyda Güdemek arkasında kısa bir not bırakarak hayatına son verdi.

“Bir saat boyunca benim geldiğimi görmedi bile”

Türkiye’de ilk 500 içine girerek tıp fakültesini kazanan ve büyük ümitlerle doktor olmak için çalışan asistan doktorun ölümü araştırılırke, abisi Hasan Burak Güdemek yaşadıklarını Ahval’e şöyle anlattı:
“Kardeşim Çukurova’dan önce pratisyen hekim olarak Gaziantep’te evimizin karşısındaki 25 Aralık Devlet Hastanesi’nde nöbet tutardı ve gece yalnız kalmasın diye yanına giderdik. Bir gece yine hastaneye gittim. Bir saat boyunca benim geldiğimi fark etmesini bekledim. O kadar yoğundu ve koşturuyordu ki bir saat boyunca benim geldiğimi görmedi bile.”

Ece Güdemek tek vaka değildi. Aynı gün, Batman’da yaşayan uzman Dr. Engin Karakuş ve İstanbul’da yaşayan tıp öğrencisi Yağmur Çavuşoğlu da intihar yolunu seçti.

Bir gün de üç sağlık çalışanın arka arkaya intiharı seçmesinin bir kamuoyu yaratması, infial uyandırması beklenirdi ama öyle olmadı. Her olay gibi, ana akım medya gen doktorların intihjarı olayına da duyarsız yaklaştı. Sıradan ve birbirinden bağımsız olaylar gibi ele aldı. Nedenlerini araştırma gereği duymadı bile.Kafa yoran, sorgulayan yine doktorlar oldu.

Dr. Tükel “Hekimler haftalık çalışma saatlerinin çok üzerinde çalışıyorlar”

Uzun yıllardır sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının kötüleştiğini söyleyen Türk Tabipler Birliği Başkanı Dr. Raşit Tükel, genç doktorların canlarına kıymaları ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

“Son 14 yıldır sağlıkta dönüşüm programıyla birlikte sağlık sistemi giderek kötüye gitti. Kamu hastanelerine getirilen performans sistemi, sağlık çalışanları üzerinde baskı oluştururken, hastaların nitelikli sağlık hizmeti almalarını da engelliyor.”

Dr. Tükel, intiharların bir anlamda sağlık sisteminin yardım çığlığı olduğunu açıkladı ve şu uyarılarda bulundu:

  • Performans sisteminde hekimler her geçen gün, daha fazla hastayı, daha kısa sürede, doğru düzgün anamnez almaya bile vakit bulamadan muayene ve tedavi etmeye zorlanıyor.
  • Telefonla randevu sisteminde hastaya ayrılan süre on dakikayı bile bulmuyor. Randevusuz hastalar da eklenince hasta başına düşen toplam süre beş dakikaya kadar iniyor.
  • Bu durum hekimlerin yoğun ve yorucu koşullarda çalışmasını getirirken, hastaların da nitelikli sağlık hizmeti alma hakkını engelliyor. Hekimlerin büyük bir bölümü haftalık çalışma saatlerinin çok üzerinde çalışmaktalar.
    Haftalık çalışma süresinin, fazla mesailer ve nöbetler de içinde olmak üzere 48 saati aşmaması gerekir. Asistan hekimler açısından bu durum, daha da büyük bir sorun haline gelmiş durumda.
  • Asistan hekimler için, nöbetler sırasında eğitim alma durumları da dikkate alınarak haftalık çalışma saati en fazla 56 saat olmalı. Nöbet uygulaması da üç günde birden daha sık olmayacak şekilde düzenlenmeli.
  • Asistan hekimler uzmanlık eğitimi almak üzere eğitim kurumlarına yerleştiriliyor. Ancak, birçok kurumda asistan hekimlerin hizmet ağırlıklı çalıştırıldıkları görülüyor.
  • Performans sisteminde eğitim için ayrılan süreler, gelir getirici faaliyette bulunmamaktan dolayı kayıp olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle de birçok kurumda eğitim ikinci planda kalırken hizmet öne geçiyor.
  • Performansa dayalı ek ödeme sisteminden vazgeçilmeli; hekimler emekliliğe yansıyacak, güvenceli, emeklerinin karşılığı olan bir ücretlendirmeyle, tek işte çalışarak insanca yaşamaya yetecek bir ücreti elde etmelidir.

Sağlık Bakanı: “Performans sistemi değişmeli”

Sağlık Bakanı Dr. Ahmet Demircan da Tabipler Odası’nın bu görüşüne katılarak performans sisteminin değişmesi gerektiğini vurgulamıştı. Demircan, şu değerlendirmeyi yapmıştı:”Performans noktasında düzeltilmesi gereken yerler olduğunun farkındayız. Bu şekilde olmaz. Haksızlık olur. Sayıya değil, fonksiyona ve neticeye dönük bir performans sistemi çalışması içinde olacağız”

Ahvalnews

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar