Sosyal medyanın hayatımızın olmazsa olmazı haline geldiği şu günlerde özel hayatımızı fotoğraflarla paylaşmak, bunu yaprken en güzel, en kusuruz göründüğümüz anımızı seçip yayınlamak artık sıkça yaptığımız bir alışkanlık. Özellikle anneler arasında bu durum çok yaygın. Çocuklarıyla birlikte yaptıkları aktiviteler, her gün farklı etkinlikler ve daha birçok paylaşılan anlık fotoğraflar onları gören ya da takip eden diğer annelerde kendi hayatlarına ve çocuklarına yetemedikleri düşüncesi ile kaygı ve “yetersiz anne sendromuna” yol açıyor. Us Psikiyatri Enstitüsü’nden Uzman Çocuk ve Ergen Psikoloğu Aynur Sayım, sosyal medyada yapılan paylaşımların anneler ve çocuklar üzerindeki etkilerinden bahsetti.
Sosyal medya paylaşımları sağlıksız sorgulamalara neden oluyor
Sosyal medyanın yaşamımıza girmesi ile birlikte haberleşme, haberdar olma, daha çok kişinin birbirine pratik şekilde ulaşımı gibi birtakım kazanımlar elde ederken; kişilerarasında rekabet, yetersizlik, kızgınlık gibi duygulara da sebep oluyor. Ayrıca konuşarak çözemediğimiz sorunları sosyal medya üzerinden paylaşıp diğer kişilerin onayını alarak iyi hissetme eğilimi de gösteriyoruz. Peki, tüm bunlar ne kadar sağlıklı, bu bizi gerçek ilişkilerden gerçek iletişimden uzaklaştırıyor mu? Özellikle sosyal medyada çocuğunun etkinliklerini, başarılarını, çocuğuyla ilişkisini günün her anından karelerle paylaşan anneler var. En mutlu anlarını ve karelerini süslü cümlelerle paylaşılıyorlar. Bu paylaşımlar bazı annelerin “Acaba ben çocuğumu mutlu edebiliyor muyum, yeterince ilgileniyor muyum, eksik mi kalıyorum?” gibi kendilerini sorgulamalarına sebep olabiliyor. Yani bu durum, annede yetersizlik duygusuna yol açıp kaygısını artırıyor. Bu durumda da çocuğun isteklerini yerine getirme çabası ya da olduğundan daha fazla ilgi ihtiyacı doğabiliyor.
Sosyal kaygısı olan kişilerde gösteriş eğilimi daha fazla
Kuşkusuz herkes çocukları için en iyisini ister. Ancak “her şeyin en iyisi olsun, benim çocuğum her şeyi başarabilsin, hayatında hiçbir şey aksamasın ve eksik olmasın“ gibi düşüncelerle yola çıkıldığı zaman da çocuğun kişilik gelişimini olumsuz yönde etkilemiş oluruz. Yaşam içindeki her kare, sosyal medyada yapılan paylaşımlarda görüldüğü gibi eğlenceli ve mükemmel değildir. Çalıştığımız, zorlandığımız, kızdığımız ve hayal kırıklığı yaşadığımız anlar da vardır. Peki, neden sosyal medyada bu paylaşımlar yapılıyor ve neden bazı kişiler kendilerini mükemmel gösterme eğilimindeler? Mükemmeliyetçi ve sosyal kaygısı olan kişilerde bu davranış daha sık görülüyor.
Mükemmeliyetçi aileler çocuklarına zarar veriyor
Mükemmeliyetçi anne-babaların çocuklarında anksiyetenin, performans kaygısının yoğun yaşandığı görülmektedir. Anne-baba mükemmeliyetçi ise ve obsesif özellikleri de varsa çocuklarında; anksiyete, mükemmeliyetçilik ve obsesyonlar (takıntılar) görülmektedir. Ayrıca aile çocuğu odak yapmış ise çocukta sosyal fobinin de gelişebildiği görülmektedir. Yani; ailenin çocuktan beklentisi yüksek ise, başarıya fazlasıyla önem veriyorsa, çocukta sınav kaygısı, performans kaygısı ortaya çıkabiliyor. Zekası yüksek olduğu halde ya da herhangi bir öğrenme sorunu yaşamayan çocukların, sınav başarısızlığını bu şekilde açıklamak mümkündür.
Müjde!Kimse mükemmel değil!
Bazı anneler sosyal medyada yaptıkları anlık paylaşımlarla mükemmel görünebilirler ancak durum göründüğü gibi eğlenceli ve mükemmel değildir. Önemli olan çocuğunuzla iyi ve güven veren bir ilişki kurmanız ve bunu diğer kişilere değil kendinize ispat etmenizdir. Fakat, her ailenin ve her çocuğun sahip olduğu; gelişim düzeyi, özellik, ilgi ve yetenekleri olduğu da göz ardı edilmemelidir. Paylaşılan anların yaşamın tamamını kapsamadığını, yaşam içinde siyahla beyaz arasında pek çok renk olduğu yani yaşantı bulunduğu varsayılırsa daha gerçekçi düşünmüş oluruz.