Şanlıurfa’da yaşayan Suriyeli mülteci çocuklar, zorlu ve sağlıksız koşullarda çalıştırılmaya devam ediyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2018 yılını “Çocuk işçiliğiyle mücadele yılı” olarak ilan etmesine rağmen sokak aralarında, merdiven altlarında, atölyelerde yüzlerce çocuk sağlıksız koşullarda, yasal olmayan bir şekilde çalıştırılıyor.
Güvencesiz ve düşük ücretlerle çalıştılıyorlar
Türkiye’de 2 milyona yakın çocuk işçinin varlığından bahsedilirken, sayıları 1 milyona yakın Suriyeli çocuğun da katılımı ile çocuk işçiliği daha da dramatik bir hal alıyor. Suriye savaşından sonra en çok mülteciyi barındıran Urfa’da, son derece sağlıksız koşullarda çalıştırılan Suriyeli çocuklar, ya sokaklarda mendil satıyor, ya da atölyelerde güvencesiz, düşük ücretle çalıştırılıyor.
Günde 12 saat kimyasal madde soluyorlar
Dihaber’den Arjin Dilek Öncel’in haberine göre, Urfa’nın merkez Eyyübiye ilçesinde hayatta kalabilmek için her sokakta, trafik ışığında mendil, simit satarken görülen sığınmacı çocuklar, atölyelerde ise “ucuz iş gücü” olarak sömürülüyor. Tarihi Aşağı Çarşı’da şehrin 40 derece sıcağında dışarıya bakan penceresi dahi olmayan eski bir evin yaklaşık 8 metrekarelik alanında çalışan Suriyeli 2 çocuk, günde 12 saat boyunca kimyasal madde soluyor.
Bir çift ayakkabı için 1 TL kazanıyorlar
Babalarıyla birlikte 2 ay önce başladıkları deri ayakkabı atölyesinde çalışan biri 9, diğeri 11 yaşında iki erkek kardeş A.C. ve S. C., bally, tiner ve tutkal gibi kimyasal yapıştırıcı malzemeler içinde ayakkabı üretiyor. Küçük bir odada kırık bir pervane önünde serinlemeye çalışan çocukların iş tulumu olarak giydiği kıyafetler ise, çalışırken kullandıkları yapıştırıcı malzemelerden neredeyse görünmüyor. Gün boyu maruz kaldıkları bally kokusundan kaynaklı gözleri kızaran, hareket ve bakışlarında yavaşlama görülen çocuklar, bu zorlu çalışmanın karşılığında her bir çift ayakkabı için 1 TL kazanıyor.
“30 kişilik işi 2 çocukla yürütüyoruz”
Ayakkabının deri kısmı ile taban kısmını bir birine monte ederken çekiç vurmaya güçleri olmadığı için işin yapıştırma işlemini üstlenen kardeşlerin kazancı ise, babalarına ödenen günlük hazır hale getirdikleri ayakkabı sayısına göre değişiyor.
Atölyenin sahibi Mehmet Orhan, yaptıkları işin zorluklarına değinirken, çocukları ölüme taşıyan işin sağlık ve sömürü boyutunu algılayamadan söyledikleri ile tüm gerçekliği ortaya koydu: “Bir çok işlemden geçen ayakkabıya başından sonuna kadar hesaplarsak 20-30 kişinin eli değmeli. Ancak biz burada bu iki çocuk ve babalarıyla işi yürütüyoruz. Gün boyu yapıştırıcı ile iç içe olduğumuz için akciğer hasar görüyor, beynimiz bile etkileniyor. Bizim de hiç bir güvencemiz yok. Ülkemizin iş ile ilgili en büyük sorunu iş güvenliğinin olmaması. 10 yaşında çocuk 30 yıl bally ile iç içe kalsa bunda ne solunum kalır, ne başka bir şey.”