Connect with us

Medya

Üç yaşındaki oğluyla tutuklu bulunan Meşale Tolu, tahliye edilmedi

Published

on

“Terör örgütü üyeliği” ve “terör örgütü propagandası” suçlamalarıyla 6 Mayıs 2017 tarihinde Türkiye’de gözaltına alındıktan sonra tutuklanan Alman vatandaşı çevirmen ve muhabir Meşale Tolu’nun yargılandığı davanın ilk duruşması bugün görüldü. Hakkında 15 yıla kadar hapis cezası istenen Tolu, kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti.

Deutsche Welle Türkçe’den Burcu Karakaş’ın haberine göre, aralarında Tolu’nun da bulunduğu, Marksist-Leninist Komünist Parti (MLKP) üyeliği ve propagandası ile suçlanan 14’ü tutuklu 18 sanığın yargılandığı dava, Silivri Adliyesi’nde görülmeye başlandı. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya İstanbul Alman Başkonsolosluğu çalışanlarının yanı sıra, Sol Partili siyasetçi Heike Hansel ile HDP İstanbul Milletvekili Erdal Ataş da katıldı. Ayrıca duruşmaya başta Alman basını olmak üzere yabancı medya yoğun ilgi gösterdi. Duruşma öncesi basına Almanca ve Türkçe açıklama yapan baba Ali Tolu, güvenlik görevlilerinin engellemesi ile karşılaştı. “Tüm iddiaların hepsi boş, yalan. Hiçbir açıklaması yok” dedi. Baba Tolu’ya “Burada basın açıklaması yapamazsınız” denmesi üzerine kısa süreli gerginlik yaşandı.

“Hakkımdaki iddialar asılsız”
Savunmalarına geçilmeden önce sanık avukatları, mahkeme başkanının sanıkların sorgusunda yer alan ve tutukluluk kararını veren hakim olmasının kanuna aykırı olması nedeniyle davadan çekilmesini talep etti. Ancak bu talep, oy birliği ile reddedildi.

Etkin Haber Ajansı (ETHA) için gönüllü muhabirlik ve çevirmenlik yapan Meşale Tolu mahkemede verdiği ifadeye, kendisini tanıtarak başladı. Almanya doğduğunu söyleyen Tolu, 32 yaşında olduğunu, eğitim ve öğretim hayatını Almanya’da tamamladığını, evli ve 1 çocuk annesi olduğunu dile getirdi. Tolu, hakkında ifade veren gizli tanığın ismini bile bilmediğini ifade ederek, iddiaların asılsız ve mesnetsiz olduğunu söyledi. Meşale Tolu, İstanbul’da yaşadığı süre boyunca Kartal’da ikamet ettiğini, Gazi’ye yalnızca en fazla dört kere gittiğini ifade etti. Tolu, cenaze törenleri ile basın açıklamalarına katılmanın neden suç sayıldığını anlayamadığını belirterek, Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde tüm demokratik hakların ortadan kaldırıldığını ve gazetecilerin hedef haline geldiğini söyledi. ETHA için gönüllü çevirmenlik ve muhabirlik yaptığını dile getiren Tolu, “İddiaya göre 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkacakmışız ve polis önleyici gözaltı yapmış. Bu iddianın asılsız olduğunu polis ve savcı da biliyor” diye konuştu.

“İki yaşındaki oğluma silah doğrultuldu”

Meşale Tolu, evine yapılan baskın sırasında iki yaşındaki oğlunun gözleri önünde darp edilerek gözaltına alındığını söyleyerek, “Oğluma da silah doğrultuldu” dedi. Şerife Erbay’ı tanıdığını ve bu nedenle Yeliz Erbay’ın cenaze törenine katıldığını belirten Tolu, “Ne yasadışı bir pankart taşıdım ne de yasadışı slogan attım” diye konuştu. Meşale Tolu, IŞİD’e karşı savaşırken hayatını kaybedenlerin anma törenine katılmayı suç olarak görmediğini ifade ederek, “Cenazelere neden bu kadar tahammülsüzlük gösterildiğini anlamış değilim” dedi. Cenaze törenlerine katılmanın din ve vicdan özgürlüğü kapsamında olduğunu söyleyen Tolu, “Eşim de tutuklandı. Oğlum benimle beraber cezaevinde kalıyor. 30 Nisan’dan beri tutukluluğum devam ediyor. Herhangi bir suç işlemedim” diye konuştu.

Meşale Tolu’ya ifadesinin ardından dosyada delil olarak yer alan fotoğraflar gösterildi. Tolu, fotoğraftakinin kendisi olduğunu belirterek, “Cenazede tabutu taşıyan kişi benim” dedi.

“Soruşturma hukuka aykırı”

Sanık savunmalarının tamamlanmasından sonra söz alan Tolu’nun avukatlarından Kader Tunç, müvekkilinin iddianamede yer alan cenazelere din ve vicdan hürriyeti kapsamında katıldığını söyledi. Soruşturma aşamasında verilen gizlilik kararının savunma hakkını kısıtlayıcı şekilde uygulandığını belirten avukat, bu durumun hukuka aykırı olduğunu dile getirdi. Fezleke ile iddianamenin birebir aynı olduğunu savunan avukat Tunç, “Delil toplanacak iddiasıyla müvekkilimin tutukluluk haline devam denilmiştir, aylarca bekletilmiştir” diye konuştu. Gizli tanık ifadesinin çelişkili ve soruşturmanın hukuka aykırılıklarla dolu olduğunu belirten Tunç, müvekkilinin Bakırköy Kadın Cezaevi’nde yaklaşık 6 aydır üç yaşındaki oğlu ile beraber mağdur edildiğini ifade etti.

Tolu’nun bir diğer avukatı Ezgi Güngördü ise dosyada herhangi bir somut delil olmadığını belirterek, propaganda suçunun da somutlaştırılmadığını ve Tolu’nun kaçma şüphesinden ve suç karartmasından bahsedilemeyeceği için tahliye talebinde bulundu. Savcılık makamı ise bütün tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamını istedi. Mahkeme heyeti, 8 tutuklu sanığın tahliyesine, Meşale Tolu’nun tutukluluk halinin ise devamına karar verdi. 18 Aralık’a ertelenen gelecek duruşma, Çağlayan Adliyesi’nde görülecek.

Continue Reading

Gündem

“Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor!”

Published

on

By

BirGün yazarı Bülent Mumay, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın açıklaması sonrası başlayan “dinde reform” tartışmalarını değerlendirdi. “Erdoğan’ın Nurettin Yıldız gibilerini eleştirmek zorunda kalırken başlattığı ‘İslamda güncelleme’ tartışmasının, hedeflenen Saadet tabanını ‘Cumhur İttifakı’ndan bir parça daha uzaklaştıracağı aşikâr” diyen Mumay, Erdoğan’ın bir gün sonra yaptığı “Dinde reform yapmak haddimize mi” açıklamasıyla ilgili olarak da “Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor” ifadesini kullandı.

Bülent Mumay‘ın “Windows, bu kadar hızlı güncellenmiyor!” başlığıyla yayımlanan (11 Mart 2018) yazısının ilgili bölümü şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasıyla patlak veren “dinde güncelleme” meselesinin zamanlaması, AKP açısından hiç de iyi olmadı. Karamollaoğlu’nun “Cumhur ittifakı”na kapıyı kapatmasından sonra, AKP’nin niyeti Saadet Partisi tabanını kazanmaktı. Erdoğan’ın Nurettin Yıldız gibilerini eleştirmek zorunda kalırken başlattığı “İslamda güncelleme” tartışmasının, hedeflenen Saadet tabanını “Cumhur İttifakı”ndan bir parça daha uzaklaştıracağı aşikâr. Dünkü Milli Gazete’nin manşeti de, bu öfkeyi yansıtıyordu. “İslam’ın güncellenmesi ne demek?” başlığıyla çıkan gazete, Erbakan’ın “Din, Allah yapısıdır” sözlerini de 1. sayfadan hatırlatma gereği duymuştu.

Gerçi çok da şey etmemek lazım. Erdoğan, “güncelleme” açıklamasını da güncelledi. Önce, sözcüsü İbrahim Kalın twitter’dan “izahat” yapma gereği duydu. Yetmeyince Cumhurbaşkanı bizzat devreye girdi. Bir gün önce, “İslam’ın güncellenmesi gerektiği”nden söz eden Erdoğan, tepkiler üzerine “Dinde reform olmaz, haddimize mi” deme gereği duydu. Saray’ın 24 saat içinde güncelleme açıklamasına getirdiği güncelleme, Windows işletim sisteminin sürekli gönderdiği güncelleme yamalarından bile daha hızlı geldi. “Şehirleri mahvettik” tadında çıkışlarla uzunca bir süredir kendi muhalefetini yapan Erdoğan’ın yeni bir hamlesi olabilir, kim bilir. “Değişmeyen tek şey değişimin kendisi” diyen Cem Karaca da rahmet istedi şimdi…

Bu arada enteresan bir gelişme daha oldu… Aralarında Ankara ve Marmara’nın da bulunduğu ilahiyat fakülteleri, Erdoğan’ın sözlerine “açıklık” getirmek için bildiriler kaleme aldı. “Aslında şunu demek istedi” tadındaki açıklamaları yapanların, bir yerlerden motive edildikleri aşikar elbette… Tarikat yurtlarındaki çocuk istismarları konusunda gıkı çıkmayan, kendisine ilahiyatçı diyen sapıkların kadınları aşağılayan “fetva”ları karşısında ‘lâl’ olan ilahiyatçıların, Saray’ın tekzip bürosu olarak hizmet vermeye başladı aniden. Ne diyelim, yeni “akademik görev”leri hayırlı olsun…

Continue Reading

Dünya

Yalan haber, doğru bilgiden altı kat hızlı yayılıyor

Published

on

By

Yalan haberin Twitter’da doğru bilgiden en az altı kat hızlı yayıldığı ortaya çıktı. ABD’nin önde gelen üniversitelerinden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) yapılan araştırma, yalan haberlerin ‘çok daha uzağa, çok daha hızlı bir biçimde’ yayıldığını ortaya koydu.

Araştırmada, Twitter’dan yayılan binlerce haber ve 2006-2017 arasında atılan trilyonlarca tweet incelendi; teyit etme konusunda uzman altı kurumdan yardım alındı. İki yılda tamamlanan araştırmanın öne çıkan bulguları şöyle:

  • Yalan haber içeren tweetler, gerçek haber içerenlere kıyasla çok daha fazla paylaşılıyor;
  • Doğru bir bilgi içeren bir tweet’in 1500 kişiye ulaşma hızı, yalan haber/iddia içeren bir tweet’inkinden altı kat daha yavaş;
  • Doğru haber içeren bir tweet nadiren 1000 kişi tarafından zincirleme bir şekilde paylaşılıyor. Buna karşın, yalan haber içerenlerin en az yüzde 1’i zincirleme olarak yeniden paylaşılıyor;
  • Yalan haberlerin ‘viral’ olma ihtimali çok daha yüksek. Bu haberler hem aynı zincir içinde, hem de yeni zincirlerde tekrar tekrar paylaşılıyor;
  • Doğru bir haberin Twitter’ın derinliklerine ulaşma hızı, yalan haberden 20 kat daha düşük;
  • Siyasetle ilgili yalan haberler, diğer konularla ilgili yalan haberlerden de hem daha hızlı, hem de daha derin katmanlara yayılıyor;
  • Yalan haberleri yayan hesaplar, doğru haberleri paylaşanlara kıyasla Twitter’a kısmen yeni girmiş, daha az takipçisi bulunan ve daha az aktif olan kişilere ait.

Araştırma, MIT’de öğretim üyesi olan Soroush Vosoughi, Deb Roy ve Sinan Aral tarafından yapıldı. Aral CNN International’a demecinde, “Sonuçlar beni çok şaşırttı. Yalan haberin daha hızlı yayılması değil, aradaki farkın boyutu şaşırtıcıydı” dedi.

Continue Reading

Editörden

Cumhuriyet davası: Murat Sabuncu ve Ahmet Şık’a yaklaşık 500 gün sonra tahliye, Akın Atalay yine tutuklu!

Published

on

By

“Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek” iddiasıyla üçü tutuklu yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın altıncı duruşması bugün (9 Mart 2018) Silivri’de görüldü. Mahkeme heyeti, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabir Ahmet Şık için tahliye kararı verirken 495 gündür tutuklu bulunan Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın tutukluluk halinin devamına hükmetti. Cumhuriyet davasının bir sonraki duruşması 16 Mart’ta Silivri’de görülecek.

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın bugünkü duruşmasında ilk olarak eski Cumhuriyet yazarı Mehmet Faraç “tanık” sıfatıyla dinlendi. Önceki duruşmalarda iş akdinin, bir kadın çalışanı saçlarından tutarak yerde sürüklediği gerekçesiyle feshedildiği belirtilen Faraç, sanık avukatlarından Tora Pekin’in “2009 senesinde gazete binasının tamamen dışında başka büroda çalışmanız istendi. Oraya geçtiniz. Nedenini anlatır mısınız?” sorusu üzerine “Böyle tuzak sorular yakışmıyor” dedi.

İfadesi boyunca, gazetenin yayın politikasını değiştirdiğini iddia ettiği Cumhuriyet Gazetesi Vakfı Başkanı Orhan Erinç’e yönelik tepkisini dile getiren Faraç, daha sonra eski Cumhuriyet muhabirlerinden Leyla Tavşanoğlu’nun Erinç’in “talimatı” ile Pensilvanya’ya gönderildiğini ileri sürdü.

Leyla Tavşanoğlu ise darbe girişiminin planlayıcısı olduğu belirtilen Fethullah Gülen’i, vakıf yönetiminin isteğiyle Pensilvanya’da ziyaret ettiği yolundaki iddiayı yalanladı. “2014’te Gazeteci ve Yazarlar Vakfı beni ve başka gazeteci ve akademisyenleri davet etti. Vakıf ve gazete yönetiminde olan İbrahim Yıldız’dan izin aldım. Gülen de oradaydı. Sonra yazmaya değer haber görmedim ondan yazmadım” diyen Tavşanoğlu, Tora Pekin’in “Bir gazetecinin Pensilvanya’ya gitmesini kesinlikle suç olduğunu düşünmüyorum. Ama bu konuyla ilgili Orhan Erinç size bir şey dedi mi?” sorusunu yanıtsız bıraktı. Bunun üzerine Pekin, “Kendisi bana ‘Gitmesen iyi olur’ dediğini aktarmıştı. Gelince kendisi de burada sorar” ifadesini kullandı.

Daha sonra kürsüye, Cumhuriyet Gazetesi Okurları Platformu (CUMOK) Koordinatörü Namık Kemal Boya çağırıldı. Boya, üye hâkimin, “Aydın Engin’i, İlhan Selçuk’un uzaklaştırdığı söyleniyor” ifadesine “Ben birkaç kişiden ‘Kapıdan içeri girmeyecek’ dediğini duydum” karşılığını verdi. Boya’nın iddiası üzerine Cumhuriyet yazarı Aydın Engin söz aldı ve şunları söyledi:

“2002’de İlhan Selçuk herkesi toplayarak ‘Artık milliyetçi çizgi izleyeceğiz’ dedi. Ben de ‘Milliyetçi değilim’ dedim ve istifa ettim. İlhan Abi beni kovmak şöyle dursun, ‘Beni çiğnemeden çıkamazsın’ dedi. Üstelik bu istifanın ardından yine İlhan Abi gazetenin başındayken, 2006 ya da 2007’de yeniden gazeteye gelmemi istedi. Ben reddettim. Yemin etmiş bir tanığın gönlünden geçenleri objektif gibi anlatması kabul edilebilir değil.”

Engin’in ardından Cumhuriyet Kitap’ın yayın yönetmeni Turhan Günay söz aldı, tirajların CUMOK sayesinde değil, haftanın iki günü gazete ile birlikte ücretsiz kitap verilmesi sonucu arttığını söyledi. Avukat Tora Pekin de Faraç ve Boya’nın “tirajlar düştü” iddiasının mahkemeye sundukları Basın İlan Kurumu verilerinde resmi olarak yalanlandığını kaydetti.

“İddialar akıl alacak gibi değil”
Duruşmada, savunma makamının tanıkları olarak eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen ve DİSK Genel Başkanı Kani Beko dinlendi.

Altan Öymen, Bahri Belen’in “Cemaate yakın bir haber içerik olduğuna dair bir izleniminiz oldu mu? Bunu utanarak soruyorum ama” sorusunu “Öyle bir şey yok” diye yanıtladı.

Bir dönem Cumhuriyet’in birinci sayfasının yazarlığını yaptığını hatırlatan Öymen, “Yöneltilen iddialar akıl alacak gibi değil. Cumhuriyet öncelikle Atatürk’e bağlıdır. 1924’ten beri zaman içinde çok şey olmuştur ama bu değişmemiştir. Atatürkçülüğün yanlış kullanımına da karşıdır. ‘Bu Atatürkçülükse ben Atatürkçü değilim’ sözü Nadir Nadi’ye aittir” diye konuştu.

Kani Beko da, bir okuyucu olarak gazetenin yayın politikasında herhangi bir değişiklik, “sapma” sezmediğini belirterek “FETÖ’yü öven bir gazete DİSK’in kapısından bile giremez” ifadesini kullandı. Beko, sözlerine şöyle devam etti:

“Biz Cumhuriyet ile ilgili böyle bir şey duymadık bilmiyoruz. Cumhuriyet bu ilkeleri savunduğu müddetçe biz de Cumhuriyet’i savunmaya devam edeceğiz.”

Duruşmayı kimler izliyor?
Silivri’deki duruşmayı yargılananların yakınlarının yanı sıra izlemeye gelenlerin bazıları şöyle:

AB Türkiye Delegasyonu temsilcileri, Oya Baydar, Ömer Laçiner, Mine Söğüt, Sezgin Tanrıkulu, Alp Selek, Ercan Karakaş, Candan Yıldız, Erol Önderoğlu, Seray Şahiner, İnan Kızılkaya, Burcu Karakaş, Elif Ilgaz, Melike Demirağ, Ertuğrul Mavioğlu, Çiğdem Toker, Aram Ekin Duran, Ceyda Karan, Canan Coşkun, Dilek Şen, Meriç Velidedeoğlu, Leyla Tavşanoğlu, Ayşegül Sönmez, Arif Kızılyalın, Tayfun Atay, Fatih Polat, Kani Beko, Garo Paylan, Erdem Gül, Aslı Aydıntaşbaş, Ayşe Sayın, Yasemin Öymen, Utku Çakırözer, Gençay Gürsoy, Bülent Özdoğan, Özlem Yüzak, Sadife Karataş Kural, Semra Kardeşoğlu, Ceren Sözeri, Şükran Soner, Altan Öymen, Doğan Akın, Aslı Kazan, Beliz Özkan, Aylin Kotil, Bülent Mumay, Ayşenur Aslan, Selin Girit, Hilmi Hacaloğlu, Bülent Yener.

Continue Reading

Çok Okunanlar