Connect with us

Öne Çıkanlar

Uluslararası Yazarlar Birliği’nin dikkat çektiği beş isimden biri Zehra Doğan

Published

on

Uluslararası Yazarlar Birliği’nin Hapisteki Yazarlar Günü’nde bu yıl dünya genelinde dikkat çektiği beş isimden biri tutuklu gazeteci Zehra Doğan oldu.

15 Kasım Dünya Hapisteki Yazarlar Günü nedeniyle PEN İstanbul öncülüğünde Cezayir Toplantı Salonu’nda bir toplantı gerçekleştirildi. PEN Türkiye Merkez Başkanı Zeynep Oral, Türkiye Yazarlar Sendikası İkinci Başkanı Suna Aras, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, Türkiye Gazeteciler Sendikası Gökhan Durmuş’un konuşmacı olarak söz aldığı toplantıda Türkiye’nin Çin ile birlikte basın ve ifade özgürlüğündeki kısıtlarda en ön sırada olduğu belirtildi. Bunun kanıtı olarak tutuklu yazar ve gazetecileri gösteren konuşmacılar, dünyadan örnekleri de basınla paylaştı.

Ses çıkarmayanlar aynı akıbetle karşılaşırlar

Artıgerçek sitesinden Zehra Yörür’ün haberine göre Cezayir Toplantı Salonu’nda yapılan basın açıklamasında PEN adına söz alan gazeteci – yazar Zeynep Oral “Çok şey değil sadece adalet istiyoruz.” diyerek sözlerine başladı. “Kimse düşüncelerinden dolayı hapis yatmasın, gazeteciler yazarlar hapishanelerde çürümesin, halkın haber alma hakkı engellenmesin istiyoruz. Hapisteki gazeteci ve yazarların tutuklu olmadan yargılanmasını istiyoruz. Dünyanın 150 merkezinde, 15 Kasım hapisteki yazarlar gününde yetkilileri göreve çağırıyoruz. Yasalarında vicdan ve adalet uygulanması gerekliliğine çağırıyoruz. Hapisteki yazarlar adı üzerinde yazardır. Yazarın yeri demir parmaklıklar değildir. Bugün ses çıkarmayanlar yarın aynı akıbetle karşılaşırlar. Barış içinde farklılıklarla özgür ve bir arada yaşamanın yolu düşünce yayınlama yazma ve örgütleme özgürlüğünden geçer. Bu 15 Kasım’da düşüncelerle kaygılarla geçsin bir daha 15 Kasım olmasın istiyoruz. İddianamelerin çoktan çürütüldüğüne tanıklık ediyoruz.” dedi.

Zehra Doğan’a Ai Weiwei’den mektup

Bu arada PEN’in bu yıl dikkat çektiği Türkiye’de tutuklu bulunan gazeteci Zehra Doğan için Çinli sanatçı Ai Weiwei bir destek mektubu yazdı.

Weiwei, mektubunda şunları yazdı:

“İfade özgürlüğünün kısıtlandığı otoriter bir toplumdan gelmeme rağmen, günümüzdeki gerçekliği yansıtan bir resim yaptığı için bir sanatçının tutuklanması karşısında şoke oldum. Eğer bir devlet, sanatçıları, gazetecileri veya yazarları bu şekilde hapsedebiliyorsa fikirlerin ve yaratıcılığın korunamadığı ve gelişemeyeceği karanlık bir çağda yaşıyoruz demektir. Böyle bir toplum, dünya çapında fikirlerin serbestçe tartışıldığı çağımızla başa çıkamaz, işleyen bir demokrasi için kesinlikle gerekli olan açık tartışmalar ve eleştirilerden mahrum kalır.

Eserlerinden etkileniyorum ve sana iyi dileklerimi yolluyorum. Bir an önce ve koşulsuz serbest bırakılman için çağrıda bulunuyorum. Türk hükümetinin sanatçılara, gazetecilere, yazarlara ve akademisyenlere yönelik yanlış tutumunun farkına varmasını umuyor ve düşünceleri yüzünden hapiste bulunan herkesi serbest bırakmasını talep ediyorum.”

 

Gündem

Saldırılar sonrası Uber’den ilk açıklama

Published

on

By

Akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma şirketi Uber‘den İstanbul’daki taksicilerin saldırılara ilişkin olarak açıklama geldi. Şirketin global merkezinden yapılan açıklamada, “Önceliğimiz bu zor zamanlarda, Uber sürücü ortaklarımızın yanında durmak, onlara gereken hukuki yardımı sağlayıp destek olmaktır” dendi.

Hürriyet’ten Ahmet Can’a yapılan açıklamada “Türkiye’deki operasyonlarımıza, sorumlu bir iş ortağı olarak, sonuna kadar bağlıyız. En çok önem verdiğimiz konuların başında, yerel paydaşlarla beraber çalışarak, birlikte daha akıllı ve çevre dostu şehirler yaratmak geliyor. Buna taksiciler de dahil olduğu için taksi ürünümüz mevcut” dendi.

SAYI 2 BİNİ AŞTI

Ayrıca şirketten yapılan açıklamada Uber’in bulunduğu tüm ülkelerde yerel regülasyonlara uygun olarak faaliyet gösterildiği ve her ülkenin vergi düzenlemelerine uyulduğu vurgulandı.

2014 yılında Türkiye’ye açılan Uber, şu anda iki farklı araç tipiyle hizmet veriyor. Bunlardan biri Mercedes Vito gibi lüks hafif ticari araçlar. Diğeri de taksi platformu. Şirketten paylaşılan bilgilere göre taksi platformunda hizmet veren taksilerinin sayısı 2 bini aştı.

Continue Reading

Öne Çıkanlar

Erdoğan’dan IMF’ye: Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al!

Published

on

By

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye’de yaşanan çatışmalarla ilgili olarak NATO‘ya tepki gösterdi. “Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın?” diyen Erdoğan, IMF‘ye de “Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim; sen sadece paranı al” diye seslendi.

Bolu’da partisinin 6. olağan il kongresinde konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Suriye ve Irak sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturmak isteyenler yüzlerindeki maskeleri indirip niyetlerini ifşa ettiler. Kimsenin ummadığı operasyonları başlattık. Müttefikimiz dediğimiz güçlere bakışı sahadaki eylemlere göre yeniden belirledik. NATO’nun üyesiyiz. Yeri geldi Afganistan’da olduk Somali’de olduk şu anda Suriye’de bu olaylar yaşanırken, ey NATO sen ne zaman olacak da gelip bizim yanımızda yer alacaksın? 911 kilometre burada bizim sınırımız var, sürekli terör örgütleri bizi taciz ediyor, Suriye rejimi aynı şekilde bu yollara başvuruyor. Peki sen ne zaman ortaya çıkacaksın, devamlı ben bunları mı söyleyeceğim? Şu ana kadar hala olumlu bir ses söz yok.

“Biz iktidara geldiğimizde de attığımız her adımda bize olmaz dediler, yapamazsınız dediler, başaramazsınız dediler. Daha ileri gidip ‘haddinizi aşmayın ha’ dediler. IMF’nin bize dediği laf ‘olmaz’. Ne olmaz? Sen paranı alıyor musun, alıyorsun. Bizden sonra borç istedi. Arkadaşlar “Verelim mi?” dedi, “Verin” dedim. Bugün borç alan yarın emir alır.

(IMF’ye) Türkiye’yi yönetecek birisi varsa o da benim. Sen sadece paranı al.”

Continue Reading

Öne Çıkanlar

“Canan Karatay’ı görünce üzülüyorum, depresyonu turşuyla çözmek gibi önerileri tartışmak istemiyorum”

Published

on

By

2015’te Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından verilen diyabet alanında ‘Yılın Bilim Adamı’ ödülünü alan Yılmaz, “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine de pancar üretiminin sınırlandırılmasına da karşıyım. Üretim ağırlığının nişasta bazlı şekerlere kaydırılmasını doğru bulmuyorum” ifadesini kullandı.

Temel Yılmaz’ın Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularına verdiği yanıtların ilgili bölümü şöyle:

– Canan Karatay, son günlerde depresyon ilaçlarıyla ilgili açıklamasıyla gündemde. İstanbul Tabip Odası’nın Karatay’a para cezası kesmesine ne diyorsunuz?

Canan Hoca’nın açıklamalarını artık biraz üzüntüyle izliyorum. Depresyonu sadece bağırsaklara ve faydalı-zararlı bakterilere bağlamak, sorunu turşu yiyerek çözmek gibi önerleri de tartışmak istemiyorum! Sorun bu tür talkshow türü yorumlardan çok daha ciddi. Sadece bizim toplum değil, dünyadaki tüm toplumların sorunu. Hekimler arasındaki bu tür tartışmaların yeri medya değil, olmamalı. Bir hipoteziniz varsa, bununla ilgili olarak bir araştırma yaparsınız. Oturup araştırmayı kaleme alırsınız, sonra bu çalışmayı hakemli dergilerden birisine gönderirsiniz. O arada da bir bilimsel kongrede sunmak istersiniz. Oradaki sunumda konunun uzmanları sizi dinler, onayladıkları noktalarda onaylar, akıllarına yatmayan noktalarda da sorularını sorar. Ondan sonra o düzeltmelerini yapar. Yayın, hakemli bir dergide çıkar. Bu artık uluslararası standartlarda yapılmış bir araştırmadır ve herkes bunu uygular.

– Karatay’a temel eleştiriniz, araştırma bulgularını önünüze koymadan konuşması mı?

Evet, somut kanıtlar olmadan konuşmamalı.

– Siz Karatay’ın şeker yükleme testine karşı çıkmasını da eleştiriyorsunuz değil mi?

“Şeker yükleme testini yaptıranların çocukları şeker hastası olur, kalbi delik olur” diyorsanız, bunu kanıtlamanız lazım. Tıpta gelişigüzel konuşma hakkınız yok. İnsan hayatıyla ilişkili olarak karar veren ve daha sonra hesap sorulmayan mesleklerden biri hâkimlik, diğeri de hekimlik. Bir hasta, gelip sizi bir otorite olarak aldığı zaman, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi izler. Söylediğiniz bir kelimeye takılır, sabaha kadar uyumaz. Canan Hoca’nın, glikoz tolerans testi yapılmış annelerin çocuklarının verilen glikoza bağlı olarak diyabet olduğuna dair kendi klinik araştırmasını ya da literatüre ilişkin araştırmasını bekliyorum. Baktım ama bulamadım.

– Ama Karatay depresyon ilaçlarının aşırı yaygınlaşmasını eleştirmekte haklı değil mi?

Depresyon ilaç tüketiminin aşırı olduğuna katılıyorum. Bunun temel nedeni, gelişen teknolojinin insanlara getirdiği yeni hayat modeli. İnsanlar artık çok daha uzun saatler çalışıyor, daha uzun süre kapalı ortamlarda kalıyor, daha hareketsiz ve daha stresli. Mesaj-mail trafiği de düşük yoğunluklu stresi tüm güne yaydı. İnsanlar artık sürekli çalışan, sürekli izlenen ve sürekli uyarı ve emirlerle sürekli yönetilen modern köleler haline geldi ve tüm toplumlarda depresyon patladı. İlaç kullanımı da arttı. Ancak bu durum tek başına bu kadar aşırı ilaç kullanımını izah etmez. Sorunu psikoterapik rehabilitasyonlarla çözümlenebilecek birçok insan hemen ilaca yönlendiriliyor. Aşırı miktarda gereksiz, indikasyonsuz ilaç tüketimi var. Bu ilaçlar duyguları etkileyen ilaçlar, stres ve üzüntüleri azaltırken sevinç ve mutlulukları da buduyor. Çalışma koşullarının biraz daha düzeltilmesi, işyerlerinde çalışana psikolojik danışmanlık sağlanması gibi önlemler, sorunların çözümünde çok önemli rol oynayabilir.

Continue Reading

Çok Okunanlar