Connect with us

Manşet

Uyuşturucu kullanım yaşının 10’a kadar düştüğü Sur’da torbacılar cirit atıyor

Published

on

Yıkımın sürdüğü Diyarbakır’ın Sur ilçesinde bu kez de uyuşturucu çeteleri kol geziyor. Uyuşturucu kullanım yaşının 10’a kadar düştüğü ilçede her köşe başını satıcılar tutuyor. Oldukça rahat görünen uyuşturucu satıcıları, esrar, kokain, kristal, hap ve yeni piyasaya sürülen ‘flakka’ adı verilen maddeyi sokak başlarında satıyor. Bu durumdan oldukça kaygılı olan ilçe halkı, polislerin mahallelerindeki uyuşturucu trafiğinden haberdar olduğunu ve göz yumulan bu kişilerin korunduğunu düşünüyor. Sokağa çıkma yasaklarıyla şehri açık bir hapishaneye çeviren polisin neredeyse her sokağın başına bir kontrol noktası kurmuş olmasına rağmen uyuşturucu satıcılarının cirit atması dikkat çekiyor.

Polis alıp bırakıyor

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, Lalebey Mahallesi’nde oturan 52 yaşındaki E.Ç., iki çocuğunun madde bağımlısı olduğunu, ne yaptıysa onları bu illetten kurtaramadığı ifade etti. Sur’un boşalan binalarında 11 yaş grubundaki çocukların hızla uyuşturucuya alıştırıldığına vurgu yapan E.Ç., şikayetleri üzerine bu kişileri ekip otolarına bindiren polislerin, birkaç gün sonra yeniden sokağa saldığını dile getirdi. Bu durumun uyuşturucu çetelerini daha da cesaretlendiğine dikkat çeken E.Ç., önceleri kuytu köşelerde ve gizli bir şekilde satılan bu maddelerin savaştan sonra aleni biçimde yapıldığını söyledi.

Peynir ekmek gibi satılıyor

Ziya Gökalp Mahallesi Lale Sokak’ta oturan Muhsin Özkan adlı yurttaş da uyuşturucu çetelerinin mahalleyi istila ettiğini söyledi. Sur’da yaşanan savaştan sonra mahallede uyuşturucu, fuhuş ve hırsızlığın had safhaya çıktığını anlatan Özkan, mahallede uyuşturucu kullanımının ilkokul çağına kadar düştüğünü dikkat çekti. Her köşe başında satış kuryelerinin olduğunu, ekmek, peynir satar gibi uyuşturucu hap ve benzeri maddelerin satıldığını vurgulayan Özkan, mahalle sakinlerin bu durumdan oldukça rahatsız olduğunu belirtti.

Diyarbakır, Bismil ve Batman hattındaki bu trafiğin İsmet D. adlı kişi tarafından yönetildiğini, bu kişinin genellikle 5 kadın kuryeyle dolaştığını dile getiren Özkan, Lalebey, Alipaşa ve Ziya Gökalp mahallelerinde özellikle yoğun bir uyuşturucu trafiği olduğunu kaydetti.

Sur’da çete ağı

Ailece uyuşturucuya bulaşan kişiler olduğunu söyleyen Özkan, mahalleli olarak karakola defalarca şikayette bulunduklarını, ancak herhangi bir sonuç alınmadıklarını belirtti. Eskiden mahallerinde uyuşturucunun yok denecek kadar az olduğunu, ancak savaştan sonra gençlerde büyük bir yozlaşmanın söz konusu olduğunu ifade eden Özkan, mahalledeki satıcıların çeteleşerek büyük bir ağ oluşturduğunu, gençleri kendi tuzaklarına çekmek için her yolu denediklerini ifade etti.

Özkan, “Mahalleli olarak defalarca karakola gittik. Polis gelip satıcıları alıp gidiyor ancak savcı iki gün sonra serbest bırakıyor. Polis bunların kim olduğunu, evlerini her şeylerini biliyor. Maalesef onlara göz yumuluyor, müdahale edilmiyor. Bundan 3 ay önce halk kendi imkanlarıyla müdahale etmek istediğinde çeteler, mahalle sakinlerine ya da çocuğu için çırpınan ana babaya ‘Bunlar PKK’lidir’ diye polise şikayet ediyor. Hal böyle olunca vatandaş geri çekiliyor. Bunlar da işine kaldığı yerden devam ediyor” diye konuştu.

Gece gündüz sokak başlarındalar

Uyuşturucu satıcılarının silahlı olduğunu belirten Özkan, uyuşturucu satışı yapan erkeklerin kimi zaman eşlerini ve çocuklarını da bu işte kullandıklarını dile getirdi. Özkan, satışın sabahın erken saatleri ile gece yarısına kadar kesintisiz devam ettiğini, sokak başlarında müşteri bekleyen satıcıların genellikle isim kullanmadan ya da “mısır”, “şeker”, “fiş”, “üçü bir arada”, “ağrı kesici” gibi şifreler kullanarak satışı gerçekleştirdiğini söyledi. Özkan, başlarda esrar içen bu gençlerin dışardan gelen uyuşturucu tacirlerinin teşvikiyle “kristal”, “hayvan geliştiren hap”, kişiyi zombiye çeviren “flakka”, “üçü bir arada” isimli maddelerin yaygınlaştığını sözlerine ekledi.

Genel

Tutuklanan TTB Başkanı Fincancı’nın sözleri ‘ifade özgürlüğü’ kapsamına girer mi?

Published

on

By

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “terör propagandası” yaptığı suçlamasıyla tutuklanması bir kez daha ifade özgürlüğünün ne olduğu, kapsamı ve sınırları hakkında tartışmaların başlamasına yol açtı.

Şebnem Korur Fincancı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında yürütülen soruşturma kapsamında dün “terör örgütü propagandası” yapmak ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla tutuklandı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bugün Fincancı ve TTB merkez yönetiminin görevden alınmasını da istedi.

Fincancı 20 Ekim’de PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’ya karşı “kimyasal silah kullandığı” iddialarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmuş, iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söylemişti.

TSK, KUZEY IRAK OPERASYONLARINDA KIMYASAL SILAH KULLANDI IDDIASI

18 Ekim’de PKK’ya yakın medya organlarında TSK’nın Kuzey Irak’taki bazı operasyonlarda “kimyasal silah kullandığı” öne sürüldü, iddiaya dayanak olarak çeşitli görüntüler paylaşıldı.

Şebnem Korur Fincancı iki gün sonra PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında, ortada bu tür iddiaların ve ölümün olduğu bir durumda, Birleşmiş Milletler’in Minnesota Protokolü ilkeleri gereği, bu iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söyledi ve şu ifadeleri kullandı:

“Görüntüleri daha önce de bir hekim olarak incelemiştim ve belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda.”

Minnesota Protokolü, adli nitelikli otopsilerin tamamının, muhakkak adli tıp uzmanı veya adli patologlar tarafından ve tam donanımlı otopsi birimlerinde yapılmasını öngörüyor.

Bu iddiaların ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) TBMM’ye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi.

Milli Savunma Bakanlığı’nın basın açıklamasında “Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kimyasal silah kullanıldığına yönelik iddiaların tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğu” belirtildi.

Şebnem Korur Fincancı, hakkında soruşturma başlatılmasının ardından medyaya yaptığı açıklamalarda söylediklerinin iddiaların araştırılmasını savunmaktan ibaret olduğunu vurguladı. Ancak Fincancı, AKP iktidarinin hedef göstermesi uzerine tutuklandı.

BBC NEWS Turkce

Continue Reading

Manşet

Sivas E Tipi yönetimi ve gardiyanlar işkence suçu işliyor

Published

on

By

Cezaevinde tutuklulara yönelik kötü uygulamalar ilişkin gelen bilgiler arasında; “2 günde bir musluklardan 1.30 saat su veriliyor, sadece 3 kova var suyu koydukları kova fazla olursa geri alıyor döküyorlar. Koğuşta kantinden para karşılığında alınan suya da el koyuyorlar” şeklinde bilgiler geliyor. 

TUTUKLULAR YERDE YATIYOR VE BATTANİYE SERİLMESİNE İZİN VERİLMİYOR

Cezaevlerinde kapasitenin en az 2 katından fazla tutuklunun bulunduğuna ilişkin Adalet Bakanlığı’nın açıkladı. Cezaevlerinden gelen bilgiler de tutukluların yerlerde yattığına ilişkin bilgiler gelmeye devam ediyor. Sivas E Tipi Cezaevi’nin yönetimi ve gardiyanlar, yerde yatan tutukluların yere battaniye sermesine bile izin vermiyor. 

ŞİKAYET DİLEKÇESİ YAZAN TUTUKLULARA PSİKOLOJİK ŞİDDET UYGULUYOR

Cezaevi Müdürü’nün koğuşlarda dolaşarak psikolojik baskı uyguladığı ve koğuşlarda herhangi bir tutuklunun mesleğini sorduğu cevap vermediğinde ise makam odasına götürüp işkenceler uyguladığı iddia ediliyor. Koğuşlarda gezerken tutuklulara sürekli kötü sözlerle muamelede bulunduğuna ilişkin bilgiler yer alıyor. 

Makumlara ait  itiraz ve şikayet dilekçelerini ilgili yerlere ulaştırmadığı ve geri verdiği kaydediliyor. Şikayet dilekçesi veren tutuklulara ise koğuşta psikolojik baskı uyguladığı belirtiliyor. 

Continue Reading

Manşet

Interpol, Türkiye’den gelen kırmızı bültenleri beklemeye aldı

Published

on

By

Interpol’ün, üye devletleri suç, suçlu ve tehditler karşısında bilgilendirdiği ve gerektiği zaman yakalama emri talebi ilettiği sekiz ayrı bülten tipinden en bilineni olan kırmızı bültenle aranan kişilerin arasında Adil Öksüz, Mihraç Ural ve Salih Müslim gibi isimler var.

Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (Interpol), Türkiye tarafından çıkartılan 50’ye yakın kırmızı bülteni askıya aldığı öne sürüldü. Sabah gazetesinden Erkam Çoban’ın haberine göre Türkiye, yurt dışında olduğunu değerlendirdiği bazı kişiler için adli makamlarca acil yakalama talebinde bulunurken, Interpol dosyaları ‘siyasi’ bularak beklemeye aldı.

Eş zamanlı olarak hükümetin ‘F..’ olarak tanımladığı örgütün firarisi Adil Öksüz, eski PYD Eş Başkanı Salih Müslim, THKP-C Acilciler üyesi Mihraç Ural gibi isimlerin aralarında bulunduğu 50’ye yakın kişi ile ilgili kırmızı bülten çalışmaları başlatılmıştı.

Kırmızı bülten talepleri onaylandıkları takdirde Interpol, kendisine üye 170 ülkeye bunu yayımlayacak ve Türkiye’nin istediği birçok kişi hakkında yakalama kararı verilmiş olacaktı.

Yakın zaman önce Türkiye, Türkiye kökenli Alman yazar Doğan Akhanlı hakkında kırmızı bülten çıkartmış, yazar İspanya’da gözaltına alınmıştı. Interpol daha sonra Akhanlı hakkındaki kırmızı bülteni sildi.

Continue Reading

Çok Okunanlar