Connect with us

Manşet

“Yaylalarımızı yasakladılar, köylerimizden çıkardılar, şimdi de ithal et getirdiler”

Published

on

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın “Ucuz kırmızı et” projesine tepki gösteren Vanlı tüccar ve kasaplar, et ithal etmek yerine, yerel üreticinin güçlendirilmesi ve yayla yasaklarının kaldırılmasını istedi. 30 yılı aşkın süredir Van’ın İpekyolu ilçesine bağlı Bostaniçi mahallesinde bulunan hayvan pazarında hayvan alım-satımı yapan tüccarlar, son 30 yılın en kötü dönemini yaşadıklarını belirtti.

“Hiçbir dönem bu kadar kötü olmamıştı”

Yıllardır hayvan pazarında hayvan alıp satan Tevfik Yıldız isimli tüccar, ithal etin kendilerini alış veriş yapamaz duruma getirdiğine dikkat çekerek, “Artık günümüzü kurtarmaya bakıyoruz. 35 yıldır hayvancılık ile uğraşıyorum hiç bir dönem bu kadar kötü olmamıştı. Yaylalarımızı yasakladılar, köylerimizden çıkardılar, şimdi de ithal et getirdiler. Bununla hayvancılığı bitirmek istiyorlar. Günlerdir burada tek bir hayvan satamadım. İthal eti derhal durdursunlar, burada yetiştirilen hayvanlar tüm Türkiye’ye yetiyor” dedi.

“Erdoğan önce nohut ve fasulyenin fiyatını indirsin “

Mezopotamya Ajansı’na konuşan Ali Özhan isimli tüccar ise, 30 yıldır hayvan pazarında alım satım ile uğraştığını söyleyerek, “Tayyip Erdoğan et ucuzlasın diye ithal et getirtiyor. Erdoğan önce nohut, fasulye gibi gıdaların fiyatlarını indirsin. Bu gıdaların fiyatları iki katına çıkmış ve et fiyatına yetişmiş. Önce bu gıdaların fiyatlarını indirsin ondan sonra et ithal etsin. Gıdanın fiyatları her gün yükseliyor fakat kimse bundan bahsetmiyor. Yine mazot ve benzine her gün zam geliyor, kimse bunlardan bahsetmiyor. Tutturmuşlar etin fiyatını ‘düşüreceğiz, düşüreceğiz’. Etin fiyatını düşürdünüz peki gıda fiyatlarını ne yapacaksınız?” diye sordu.

Hükümetin hayvancılığı bitirme noktasına getirdiğini söyleyen Özhan, “Bu yolla Kürt halkına ambargo uyguluyorlar, ‘iş yapamasınlar, ölsünler’ diyorlar. Yazıktır, hiçbir devlet vatandaşına bunu yapmaz. 30 yıldır hayvancılık yapıyorum ama hiçbir dönem bu kadar kötü bir duruma gelmedik. Böyle devam ederse işimizi bırakıp, devletin kapısına dayanacağız” diye konuştu. Yayla yasaklarına değinen Özhan, devletin yayla yasaklarını kaldırarak kendilerine destek vermeleri durumunda bölgede besleyecekleri hayvanların tüm Türkiye’ye yeteceğini söyledi. Özhan, “Devlet bu yasakları kaldırır ve bize destek sunarsa başka devletlere hayvan bile ihraç ederiz. Fakat zozanları (yayla) yasaklıyorlar ve bu yasaklar nedeniyle hayvan sayısı her geçen gün düşüyor. Sonrasında ‘et neden pahalı’ diyorlar” dedi.

“Et ithal edemeyince ne yapacaklar”

Besicilik yapan Fehim Ateş ise, şuanda çok kötü bir durumda olduklarını belirterek, “Tarım Bakanı ‘ithal et getireceğim ve etin fiyatını ucuzlatacağız’ diyor. Önce mazot, saman ve yemin fiyatını ucuzlatsın. Çiftçilere destek versin. Yem ve saman ucuzladığı zaman zaten et fiyatları da ucuzlayacaktır” şeklinde tepki gösterdi. Van, Ağrı ve Kars’ta yaşayan insanların yüzde 70’inin hayvancılıkla uğraştığını söyleyen Ateş, “İthal et alımı devam ederse hayvancılıkla uğraşanların hepsi işini bırakmak zorunda kalacak. Sonra da hayvan besleyecek kimse de bulamayacaklar. Zaten şimdi hayvancılık yaparak zarar ediyoruz. Biz de bir yere kadar böyle devam ederiz, ardından elimizdeki hayvanları çıkarırız. İthal et yanlış bir hesaptır. Eti de iki markete veriyorlar, bu da bütün hayvancılıkla uğraşanları ve kasapları bitirecek. Sürekli et ithal edecekler diye kimseyi kandırmasınlar. Yakında o da bitecek ama biz de o zaman olmayabiliriz. O zaman ne yapacaklar?” diye sordu.

“Devlet işin geldiği gibi hareket ediyor”

Kent merkezinde 18 yıldır kasaplık yapan Kemal Gezer, gittikçe kötüye giden durumun ithal et ile daha da kötüye gideceğini belirterek, “Gidip 2 market ile anlaşmışlar ve ithal etleri onlar satacakmış. Devlet kendi işine geldiği gibi hareket ediyor ve bizleri hiç düşünmüyor. Bizler yanlış politikalardan vazgeçilmesini istiyoruz. Bu şekilde işlerimizin bitirilmesine izin vermeyiz” dedi.

“Yanlış politikalardan vazgeçilsin”

Sefer Barış isimli kasap ise, yerli üretimin bitirilmek istendiğine dikkat çekerek, “Devletin bölgede hayvancılığı teşvik etmesi gerekirken bu şekilde bitirmeye çalışmasını anlayamıyoruz. İthal et, bizi bitirmeye yönelik bir durumdur. Biran önce bu durumdan vazgeçmelerini istiyoruz. Marketlerde ucuza et satılırsa bile bizim bu eti ucuza verme şansımız yok. Bu durumda biz dükkânları kapatıp gidelim o zaman. Hükümet bu yanlış politikalardan vazgeçsin” şeklinde tepki gösterdi.

Genel

Tutuklanan TTB Başkanı Fincancı’nın sözleri ‘ifade özgürlüğü’ kapsamına girer mi?

Published

on

By

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “terör propagandası” yaptığı suçlamasıyla tutuklanması bir kez daha ifade özgürlüğünün ne olduğu, kapsamı ve sınırları hakkında tartışmaların başlamasına yol açtı.

Şebnem Korur Fincancı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında yürütülen soruşturma kapsamında dün “terör örgütü propagandası” yapmak ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla tutuklandı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bugün Fincancı ve TTB merkez yönetiminin görevden alınmasını da istedi.

Fincancı 20 Ekim’de PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’ya karşı “kimyasal silah kullandığı” iddialarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmuş, iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söylemişti.

TSK, KUZEY IRAK OPERASYONLARINDA KIMYASAL SILAH KULLANDI IDDIASI

18 Ekim’de PKK’ya yakın medya organlarında TSK’nın Kuzey Irak’taki bazı operasyonlarda “kimyasal silah kullandığı” öne sürüldü, iddiaya dayanak olarak çeşitli görüntüler paylaşıldı.

Şebnem Korur Fincancı iki gün sonra PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında, ortada bu tür iddiaların ve ölümün olduğu bir durumda, Birleşmiş Milletler’in Minnesota Protokolü ilkeleri gereği, bu iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söyledi ve şu ifadeleri kullandı:

“Görüntüleri daha önce de bir hekim olarak incelemiştim ve belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda.”

Minnesota Protokolü, adli nitelikli otopsilerin tamamının, muhakkak adli tıp uzmanı veya adli patologlar tarafından ve tam donanımlı otopsi birimlerinde yapılmasını öngörüyor.

Bu iddiaların ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) TBMM’ye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi.

Milli Savunma Bakanlığı’nın basın açıklamasında “Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kimyasal silah kullanıldığına yönelik iddiaların tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğu” belirtildi.

Şebnem Korur Fincancı, hakkında soruşturma başlatılmasının ardından medyaya yaptığı açıklamalarda söylediklerinin iddiaların araştırılmasını savunmaktan ibaret olduğunu vurguladı. Ancak Fincancı, AKP iktidarinin hedef göstermesi uzerine tutuklandı.

BBC NEWS Turkce

Continue Reading

Manşet

Sivas E Tipi yönetimi ve gardiyanlar işkence suçu işliyor

Published

on

By

Cezaevinde tutuklulara yönelik kötü uygulamalar ilişkin gelen bilgiler arasında; “2 günde bir musluklardan 1.30 saat su veriliyor, sadece 3 kova var suyu koydukları kova fazla olursa geri alıyor döküyorlar. Koğuşta kantinden para karşılığında alınan suya da el koyuyorlar” şeklinde bilgiler geliyor. 

TUTUKLULAR YERDE YATIYOR VE BATTANİYE SERİLMESİNE İZİN VERİLMİYOR

Cezaevlerinde kapasitenin en az 2 katından fazla tutuklunun bulunduğuna ilişkin Adalet Bakanlığı’nın açıkladı. Cezaevlerinden gelen bilgiler de tutukluların yerlerde yattığına ilişkin bilgiler gelmeye devam ediyor. Sivas E Tipi Cezaevi’nin yönetimi ve gardiyanlar, yerde yatan tutukluların yere battaniye sermesine bile izin vermiyor. 

ŞİKAYET DİLEKÇESİ YAZAN TUTUKLULARA PSİKOLOJİK ŞİDDET UYGULUYOR

Cezaevi Müdürü’nün koğuşlarda dolaşarak psikolojik baskı uyguladığı ve koğuşlarda herhangi bir tutuklunun mesleğini sorduğu cevap vermediğinde ise makam odasına götürüp işkenceler uyguladığı iddia ediliyor. Koğuşlarda gezerken tutuklulara sürekli kötü sözlerle muamelede bulunduğuna ilişkin bilgiler yer alıyor. 

Makumlara ait  itiraz ve şikayet dilekçelerini ilgili yerlere ulaştırmadığı ve geri verdiği kaydediliyor. Şikayet dilekçesi veren tutuklulara ise koğuşta psikolojik baskı uyguladığı belirtiliyor. 

Continue Reading

Manşet

Interpol, Türkiye’den gelen kırmızı bültenleri beklemeye aldı

Published

on

By

Interpol’ün, üye devletleri suç, suçlu ve tehditler karşısında bilgilendirdiği ve gerektiği zaman yakalama emri talebi ilettiği sekiz ayrı bülten tipinden en bilineni olan kırmızı bültenle aranan kişilerin arasında Adil Öksüz, Mihraç Ural ve Salih Müslim gibi isimler var.

Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (Interpol), Türkiye tarafından çıkartılan 50’ye yakın kırmızı bülteni askıya aldığı öne sürüldü. Sabah gazetesinden Erkam Çoban’ın haberine göre Türkiye, yurt dışında olduğunu değerlendirdiği bazı kişiler için adli makamlarca acil yakalama talebinde bulunurken, Interpol dosyaları ‘siyasi’ bularak beklemeye aldı.

Eş zamanlı olarak hükümetin ‘F..’ olarak tanımladığı örgütün firarisi Adil Öksüz, eski PYD Eş Başkanı Salih Müslim, THKP-C Acilciler üyesi Mihraç Ural gibi isimlerin aralarında bulunduğu 50’ye yakın kişi ile ilgili kırmızı bülten çalışmaları başlatılmıştı.

Kırmızı bülten talepleri onaylandıkları takdirde Interpol, kendisine üye 170 ülkeye bunu yayımlayacak ve Türkiye’nin istediği birçok kişi hakkında yakalama kararı verilmiş olacaktı.

Yakın zaman önce Türkiye, Türkiye kökenli Alman yazar Doğan Akhanlı hakkında kırmızı bülten çıkartmış, yazar İspanya’da gözaltına alınmıştı. Interpol daha sonra Akhanlı hakkındaki kırmızı bülteni sildi.

Continue Reading

Çok Okunanlar