Connect with us

Manşet

Zarrab: Süleyman Aslan’la hassas konuları WhatsApp’tan konuşuyorduk

Published

on

Zarrab’ın bugünkü ifadesinden bazı satırbaşları şöyle: Savcının “Süleyman Aslan’la Whatsapp üzerinden neleri konuşuyordunuz?” sorusuna Zarrab, “Genel olarak, hassas konuları, özel konuları ve önemli konuları WhatsApp üzerinden konuşuyorduk” yanıtını verdi. “Elimize ulaşan para tutarına eşdeğer miktarda altın ihracatı yapmamız gerekiyordu” diyen Zarrab’ın şema önerisi hakim tarafından reddedildi.

Çinliler işin içinde İran olduğunu anlayınca ticareti durdurdu

Zarrab, Çinlilerin para ticaretinin İran’la ilgili olduğunu anlar anlamaz ticareti durdurduklarını aktardı. Davayı takip eden ABD’li gazeteci Adam Klasfeld mahkemeden, “Nihayetinde, bu işi (Çin’de İran’la ilgili ticari işlemleri yapmayı) kotarmak için, bu ülkede Süleyman Aslan’a benzer bir pozisyonda olacak olan Çinli yetkiliye rüşvet vermeleri gerektiğine karar verdiler” bilgisini paylaştı. Zarrab’ın iddiasına göre Rüçhan Bayar kendisine, Çin bankasında irtibat kurdukları kişinin, “Halkbank’ta yaptıkları işin aynısını Çin’de yapmalarına kesinlikle izin vermeyeceğini” söylemiş.

İçişleri Bakanı’nın oğluyla Whatsapp görüşmeleri

Zarrab, Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler ile birebir görüşmeler yaptığını, telefonda konuştuğunu ve Whatsapp üzerinden mesajlaştığını iddia etti. Sarraf, dönemin içişleri bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’den yardım istediğini söyledi. Barış Güler, o dönem Sarraf’ın şirketinde danışmanlık yapıyordu. Zarrab, “Babasına, Çin’deki bankalara benim için referans mektubu yazdırması karşılığında Barış Güler’e 100 bin dolar verdim” dedi

Zafer Çağlayan ve İranlılar arasında birçok toplantı yapıldı

Duruşmayı izleyen gazetecilerden Daily Beast muhabiri Katie Zavadski, Zarrab’ın “Zafer Çağlayan ve İranlılar arasında birçok toplantı yapıldı, ben de katıldım.” dediğini yazdı.

Zavaski, Zarrab’ın bir toplantıya geç kaldığında İstanbul’da Trafik Şubesi Müdürü’nden yardım istediğini söylediğini bildirdi. Zarrab: “ İstanbul Trafik Şube Müdürü’nden oraya ulaşabilmek için trafik şeridini kullanma izni istedim”

Medyaya sızar endişesi

Zarrab Halkbank’la toplantısına ilişkin: “Daha önce söylediğim gibi NICU ve NIOC yetkilileri İran’dan geldiler. Buna karşın İran petrol bakanı bu toplantıya katılmadı” dedi. Dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve İranlılar arasında defalarca görüşme gerçekleştğini ifade eden Zarrab “ Bunlara ben de katıldım” diye konuştu.
Savcının Zarrab’a “Bu toplantılarda Halkbank’tan kim vardı?” diye sorması üzerine Zarrab “Aslan ve aynı zamanda Mehmet Atilla” dedi.
Zarrab, ayrıca Halkbank ve İranlı yetkililer arasındaki görüşmelerden birinde, “toplantıya katılanların bu planların medyaya sızmasından endişe edildiğini” dile getirdiğini ifade etti.

Zarrab: Süleyman Aslan mevcut sistem derken beni işaret ediyordu

Zarrab, sadece Türkiye’nin İran’dan aldığı doğalgaz ve petrolün değil, Hindistan’ın aldığı petrol ve gaz ödemelerinin de Halkbank üzerinden geçirildiğini anlattı.
Duruşmayı takip eden gazeteci Adam Klasfeld, Zarrab’ın aktardıklarını şöyle yazdı:”Süleyman Aslan, İran’ın ulusalararası ödemelerine aracılık yapamayacaklarını, ancak mevcut mevcut sistemle transferlere devam edebileceklerini söyledi. Mevcut sistem derken beni işaret ediyordu.”

“İran’ın parasını Hindistan’dan Halkbank’a getirdik”

Zarrab daha sonra Hindistan’dan Halkbank’a para transferi için kullandığı yöntemleri anlatmaya başladı. Savcılık Zarrab’a Özgür Eker adlı bir kişiyle yaptığı telefon görüşmelerinin dökümünü sordu. Zarrab ise o görüşmenin gerekçesini anlatırken, İran’ın parasının Hindistan’dan Halkbank’taki hesaba, Halkbank’tan da Arap Türk Bankası’na aktarıldığını söyledi. Zarrab araya Arap Türk Bankası’nın sokulmasının gerekçesini ise “Paranın çıkış noktasını saklamak” diyerek izah etti.

Paranın TL cinsinden transfer edilmesinin sebebi

Zarrab ayrıca bu para transferlerinin TL cinsinden yapıldığını da söyledi ve bunun gerekçesinin de transferlerin ABD ya da Avrupa’daki denetim mekanizmalarına takılmasını önlemek olduğunu ifade etti. Paranın Türk lirası cinsinden transfer edilmesinin önemi içinse şunları söyledi: “Eğer dolar olsaydı, para Arap Turk Bankası’na gitmeden önce ABD’ye gitmesi gerekirdi. Eğer euro olsaydı, Avrupa’ya gitmesi gerekirdi. Türk lirası olduğu için, Türkiye’de kalabildi. Böylece uluslararası mekanizmalar tarafından tespit edilemez, dikkat çekmezdi”

‘Süleyman Aslan da para istiyordu’

Zarrab’ın ifadesine göre bunun üzerine Süleyman Aslan Zarrab’a, aldığı büyük riskten rahatsız olduğunu söyledi. “Bir şekilde geleceğini garanti altına almak istiyordu. (…) Zafer Çağlayan gibi o da para istiyordu” diyen Zarrab, bahsettiği kişinin de Süleyman Aslan olduğunu doğruladı.

Zarrab, Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın kendisine, “El eli yıkar, el de yüzü yıkar” dediğini belirtince bu cümle İngilizceye tam olarak çevrilemedi bunun üzerdine hekim ne demek istediğini sordu. Zarrab da “Bu, Süleyman Aslan’ın yardımına karşılık rüşvet istediği anlamına geliyor” cevabını verdi.

Zarrab, “Süleyman Aslan ‘bütün riskleri ben alıyorum’ diyerek şikayet etti ve ödeme istedi. Kendi geleceğini güvence altına almak istiyordu” ifadelerini kullandı. Aslan’a ödeme yapmak için dönemin ekonomi bakanı Zafer Çağlayan’dan izin istediğini ifade eden Zarrab, sözlerine şöyle devam etti: “Zafer Çağlayan şirketimin hesaplarını arada bizzat kontrol ederdi. Ondan habersiz hiçbir şey yapmazdım. Nihayetinde Zafer Çağlayan’dan hiçbir şey saklamadık, onun bilgisi olmadan hiçbir şey yapmayız. Çağlayan, Aslan ile yapılan işlemleri görmezden geleceğini söyledi.”

Dönemin Başbakanı Erdoğan

Zarrab, Vakıfbank ile Ziraat Bankası’nın da Halkbank gibi “para aklama operasyonunda” kullanılması için onay aldığını söyledi. Savcı “O dönemde Türkiye’nin Başbakanı kimdi” diye sordu. Zarrab buna “Recep Tayyip Erdoğan. İşlemlere direkt Başbakan (Erdoğan) onay verdi” ” yanıtını verdi.

Reza Zarrab, “Dönemin Başbakanı ve Maliye Bakanı Ali Babacan, Ziraat Bankası ve Vakıfbank’ın İran’la ticaretinin başlaması için şahsen talimat verdiler” diye konuştu. Zarrab bu talimatın verildiğini eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’dan öğrendiğini aktardı.

“Zarrab Aradan çıkarılacağım konusunda endişeliydim. Süleyman Aslan ile çalıştığımı açıkladım.”

‘Paranın yüzde 50’si Çağlayan’a gidiyordu’

Mahkemede Zarrab’ın şirketinin iç muhasebe kayıtlarına bakıldı.

Zarrab ifadesinde ödemelerden birinin saat satın alınmasıyla ilgili olduğunu, çok sayıda saat satın alındığını söyledi. Muhasebe kayıtlarında, Süleyman Aslan’a 2 milyon euroluk ödeme yaptığı görüldü.

İş adamı, “İranla ticaret üzerinden Zafer Çağlayan’a yüzde 50 ödüyordum ve bu kârın miktarının hesaplanması gerekiyordu” diye konuştu.

Zarrab, Mehmet Hakan Atilla’ya ise rüşvet vermediğini kaydetti.

Zarrab “Zaten Türk Ekonomi Bakanı’na rüşvet veriyordum. Halk Bankası’nda başka birine rüşvet vermeme gerek yoktu. Ayrıca Atilla da rüşvet istemedi” dedi.
BBC TÜRKÇE

Genel

Tutuklanan TTB Başkanı Fincancı’nın sözleri ‘ifade özgürlüğü’ kapsamına girer mi?

Published

on

By

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “terör propagandası” yaptığı suçlamasıyla tutuklanması bir kez daha ifade özgürlüğünün ne olduğu, kapsamı ve sınırları hakkında tartışmaların başlamasına yol açtı.

Şebnem Korur Fincancı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında yürütülen soruşturma kapsamında dün “terör örgütü propagandası” yapmak ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla tutuklandı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bugün Fincancı ve TTB merkez yönetiminin görevden alınmasını da istedi.

Fincancı 20 Ekim’de PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’ya karşı “kimyasal silah kullandığı” iddialarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunmuş, iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söylemişti.

TSK, KUZEY IRAK OPERASYONLARINDA KIMYASAL SILAH KULLANDI IDDIASI

18 Ekim’de PKK’ya yakın medya organlarında TSK’nın Kuzey Irak’taki bazı operasyonlarda “kimyasal silah kullandığı” öne sürüldü, iddiaya dayanak olarak çeşitli görüntüler paylaşıldı.

Şebnem Korur Fincancı iki gün sonra PKK’ya yakın Medya Haber TV’de katıldığı bir yayında, ortada bu tür iddiaların ve ölümün olduğu bir durumda, Birleşmiş Milletler’in Minnesota Protokolü ilkeleri gereği, bu iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesi gerektiğini söyledi ve şu ifadeleri kullandı:

“Görüntüleri daha önce de bir hekim olarak incelemiştim ve belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda.”

Minnesota Protokolü, adli nitelikli otopsilerin tamamının, muhakkak adli tıp uzmanı veya adli patologlar tarafından ve tam donanımlı otopsi birimlerinde yapılmasını öngörüyor.

Bu iddiaların ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) TBMM’ye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi.

Milli Savunma Bakanlığı’nın basın açıklamasında “Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kimyasal silah kullanıldığına yönelik iddiaların tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğu” belirtildi.

Şebnem Korur Fincancı, hakkında soruşturma başlatılmasının ardından medyaya yaptığı açıklamalarda söylediklerinin iddiaların araştırılmasını savunmaktan ibaret olduğunu vurguladı. Ancak Fincancı, AKP iktidarinin hedef göstermesi uzerine tutuklandı.

BBC NEWS Turkce

Continue Reading

Manşet

Sivas E Tipi yönetimi ve gardiyanlar işkence suçu işliyor

Published

on

By

Cezaevinde tutuklulara yönelik kötü uygulamalar ilişkin gelen bilgiler arasında; “2 günde bir musluklardan 1.30 saat su veriliyor, sadece 3 kova var suyu koydukları kova fazla olursa geri alıyor döküyorlar. Koğuşta kantinden para karşılığında alınan suya da el koyuyorlar” şeklinde bilgiler geliyor. 

TUTUKLULAR YERDE YATIYOR VE BATTANİYE SERİLMESİNE İZİN VERİLMİYOR

Cezaevlerinde kapasitenin en az 2 katından fazla tutuklunun bulunduğuna ilişkin Adalet Bakanlığı’nın açıkladı. Cezaevlerinden gelen bilgiler de tutukluların yerlerde yattığına ilişkin bilgiler gelmeye devam ediyor. Sivas E Tipi Cezaevi’nin yönetimi ve gardiyanlar, yerde yatan tutukluların yere battaniye sermesine bile izin vermiyor. 

ŞİKAYET DİLEKÇESİ YAZAN TUTUKLULARA PSİKOLOJİK ŞİDDET UYGULUYOR

Cezaevi Müdürü’nün koğuşlarda dolaşarak psikolojik baskı uyguladığı ve koğuşlarda herhangi bir tutuklunun mesleğini sorduğu cevap vermediğinde ise makam odasına götürüp işkenceler uyguladığı iddia ediliyor. Koğuşlarda gezerken tutuklulara sürekli kötü sözlerle muamelede bulunduğuna ilişkin bilgiler yer alıyor. 

Makumlara ait  itiraz ve şikayet dilekçelerini ilgili yerlere ulaştırmadığı ve geri verdiği kaydediliyor. Şikayet dilekçesi veren tutuklulara ise koğuşta psikolojik baskı uyguladığı belirtiliyor. 

Continue Reading

Manşet

Interpol, Türkiye’den gelen kırmızı bültenleri beklemeye aldı

Published

on

By

Interpol’ün, üye devletleri suç, suçlu ve tehditler karşısında bilgilendirdiği ve gerektiği zaman yakalama emri talebi ilettiği sekiz ayrı bülten tipinden en bilineni olan kırmızı bültenle aranan kişilerin arasında Adil Öksüz, Mihraç Ural ve Salih Müslim gibi isimler var.

Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (Interpol), Türkiye tarafından çıkartılan 50’ye yakın kırmızı bülteni askıya aldığı öne sürüldü. Sabah gazetesinden Erkam Çoban’ın haberine göre Türkiye, yurt dışında olduğunu değerlendirdiği bazı kişiler için adli makamlarca acil yakalama talebinde bulunurken, Interpol dosyaları ‘siyasi’ bularak beklemeye aldı.

Eş zamanlı olarak hükümetin ‘F..’ olarak tanımladığı örgütün firarisi Adil Öksüz, eski PYD Eş Başkanı Salih Müslim, THKP-C Acilciler üyesi Mihraç Ural gibi isimlerin aralarında bulunduğu 50’ye yakın kişi ile ilgili kırmızı bülten çalışmaları başlatılmıştı.

Kırmızı bülten talepleri onaylandıkları takdirde Interpol, kendisine üye 170 ülkeye bunu yayımlayacak ve Türkiye’nin istediği birçok kişi hakkında yakalama kararı verilmiş olacaktı.

Yakın zaman önce Türkiye, Türkiye kökenli Alman yazar Doğan Akhanlı hakkında kırmızı bülten çıkartmış, yazar İspanya’da gözaltına alınmıştı. Interpol daha sonra Akhanlı hakkındaki kırmızı bülteni sildi.

Continue Reading

Çok Okunanlar